Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.69
  • EURO
    35.03
  • ALTIN
    2334.1
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70899.694$

Nereye Sürükleniyoruz, Bir B Planımız Var mı? (1)

02 Nisan 2020, Perşembe 09:12

İşlerimin yoğunluğu nedeniyle epeydir geciktirdiğim Konya Postasındaki köşe yazımı bu gece yazabildim. Telefonda bir vesileyle beni arayan değerli bir hemşerim Korona Salgınından bahisle “Hocam, devlet adamlarının aldığı kararlar çok önem arzetmektedir. Şu içinde bulunduğumuz virüs salgını, sadece Çin’i tedirgin etmiyor. 20 bin km. uzaktaki ülke insanlarına da bulaşıyor. Dine inanıyor ya da inanmıyor hiç fark etmez. Liderlerin doğru kararlar alması için dua etmek gerektiğine inanıyorum”, diyor iyi niyetli bir hemşerimiz.

Şu insanlığı eve hapsolmak zorunda bırakan, nereye kadar gideceği, fiziksel ne tahribatlar ve ruhsal ne tür travmalar yapacağı bilinmeyen Korona Virüs salgınına ilişkin yazılı ve görüntülü medyada pek çok spekülasyonlar yapılmaktadır. Öyle ki iyi ya da kötü niyetler içeren açıklama ve yorumları sağır sultan tipli kişiler bile duydular. Benim soruna ilişkin düşüncelerimi okuyucularımla paylaşma gereği duymamın nedeni, insanın bunca edindiği bilgi, belge, teknik ve kültürün de yöntemsiz, üslupsuz, dengesiz tutum göstermesidir. Şöyle ki, hani psikolojide organizmanın yoğun gerilim ve duygu altında kendini stabil (denge) durumuna getirebilmek için “homeostasis”(1) dengelenme denilen bir refleksi var ya, işte onun gibi bu salgın karşısında çaresiz kalan insanların da başvuracakları davranış biçimi buna dönüşüyor.  

Korona salgını karşısında eve hapsolan kitleler ne yapacaklarını bilmez halde haberleri dinleyip ümitsiz vaka karşısında aşırı üzüntü içinde homeostasis dengelenme tutumları gösterip balkona çıkıp eğlenmek, sağlık çalışanlarını alkışlamak, balkondan balkona pinpon oynamak, balkona müzik seti kurup komşularını eğlendirmeye çalışmak gibi neşeli görüntüler sergiliyorlar. Yani kendi kendilerini kısmen de olsa rehabilite (meşgul) ediyorlar. Hiç olmazsa sokağa caddeye, kıra çıkmayarak virüsün yayılmasına katkı yapmıyorlar. Homeostasis türünden bir etkinli değil de bilinçli bir etkinlik neden düşünülmüyor? Şöyle ki; yıllardır, modernitenin getirdiği söylenilen hız ve yoğunluk çağının zorlamasıyla, zamanın yetmediğinden yakınan kitleler olarak bizler için tam da kendimizi dinleyeceğimiz, yıllardır ihmal ettiğimiz metafiziğimizi kendi zihni ve kalbi donanımlarımızı onarmak için derin düşünmeye ve iç muhasebe yapmaya, ihmal ettiğimiz aile efradı ya da çocuklarımızla meşgul olma, onların dünyalarına ulaşma, hikayelerini dinleme, sorunlarının çözümüne katkı verme, yıllarca göz ardı ettiğimiz yakınlarımızın hukuklarını gözetme gibi çağdaş insanın en çok gereksinim duyduğu ortam, bu salgın nedeniyle bize hazır tepsi içinde verildi. Bunu değerlendirmek, külfeti nimete, korku ve dehşeti ruhsal dinginliğe, iyi insan iyi yurttaş olmaya, dini söylem ile şerri hayra dönüştürmeye çalışmalı değil miyiz? 

Ancak, yaşanılan küresel çaptaki felaket karşısında bu kadar serin, emin ve bilinçli davranabilmemiz için insanın ya ölümü doğmak kadar doğal karşılayacağımız bir olgu olduğunu kabullenmeyi ya da ahiret ile bu dünya yaşamından birini diğerine tercih etmeyecek bir aklıselim, hissi selim ve kalbi selim imanı gerektirecektir.

Soruna ilişkin dilime düşenler:

Küresel güçler, dünya çapındaki tröstler, devasa sermaye sahipleri, dünya insanlığını adeta rant periferilerinin etrafında oynatıyorlar.

ABD ile Çin’in güç yarışında kaybeden Çin, kazanan ABD oldu.

Dünyanın egemenleri dünya nimetlerinin kendilerine ayrılan payı büyütmek için insanlığı yeni bir maceraya sürükleyip yaşlı nüfusun doğal değil de politik ayıklanmayla eritilmesini istiyor.

Derin dünya devleti, virüsün etkisini olduğundan yüksek göstererek olayı köpürtüyor, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)nü de buna alet ediyor. Gelecekte bulacakları ya da bulmuş oldukları aşıya ihtiyacı zorunlu hale getirmek istiyorlar.

İnsanlık tarihte ve günümüzde görülmemiş bir yaşam tarzına sürüklenilmek isteniliyor.

İnsan birbirini yok edecek teknik ve ölümcül silah buluşları yerine yaşatacak araçlar bulsun.

Bilim eşya ve olayları, açıklar, felsefe çözümler, din ise anlamlandırır. Bilim ve aklı yok saymayan bir anlamlandırmaya gereksinim vardır.

Soruna ilişkin dilimden düşenler: 

Tanrı felaketleri başlatmada ve sonlandırmada ihmal etmez imhal (mühlet verir) eder.

Bu bela günümüz insanının başına haddini aşması nedeniyle gelmiştir denilebilir mi?

Karada, denizde ve havadaki felaketlere neden olan bozgunculukların geneli insanın yapıp etmelerindendir.

Dipnot:

1-Homeostasis, Yunancada “aynı” ve “sabit” kelimelerinden köken alır ve canlıların hayatta kalmak, istikrarlı koşulları sürdürebilmek için kullandıkları işlemleri ifade eder. https://www.bilgiustam.com/homeostasis-nedir/ 27.03.2020. Organizma çözümleyemediği, altından kalkamadığı şiddetli gerilme ve duygu anında karşıt tutum örneklerine başvurup kendini denge durumuna getirmek ister. Aşırı sevinç anında, ağlamak, aşırı üzüntü ve çaresizlik durumunda da gülmek gibi.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.