Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63835.612$

NEMELÂZIMCILIK

18 Ekim 2016, Salı 08:46

Toptan Sarılalım Yüce Kur'an’a 

Çünkü rahmet inmez ayrı durana

Müminler İslâm’a karşı vurana

Biraz öfkelenip kafayı taksa

Esir mi olurdu Mescid-i Aksa

Bulunmaz mı çare nedir bu illet

Böyle hayat sürmek ne büyük zillet

Müslüman’ım diyen bu kadar millet

İslâm gözü ile kendine baksa

Esir mi olurdu Mescid-i Aksa

Saldırıyor kâfir Kahpenin dölü

Müslümanlar sanki mezarda ölü

İslâm toprakları oldu kan gölü

Akan bütün kanlar Hak için aksa

Esir mi olurdu Mescid-i Aksa

                 A. Rahim Karakoç

Yüce dinimizin kurallarından biri de; “emri bil ma’ruf, nehyi ani’l-münker” yani; “iyiliği emretmek, kötülükten insan­ları sakındırmak” tır. Bu görev yerine göre vaciptir. Bizim di­nimizde “nemelâzımcılık” yoktur. “Bana ne”, “bana dokunma­yan yılan bin yaşasın”, “üstüme görev değil” gibi sözler mümi­nin lügatinde olmaması gereken kelimelerdir. Çünkü; Yüce Rabbimiz; “İyiliği emret, kötülükten nehyet, sana isabet eden belâlara da sabret”([1]) buyurmaktadır.

Sevgili Peygamberimiz de; “bir kötülük gördüğünde elinle, bu mümkün olmazsa di­linle, buda mümkün olmazsa kalben buğz edeceksin, ama bu imanın en zayıf durumudur”([2]); “Bir cemiyette kötülere müda­hale edecek güç ve kudret bulunduğu halde edilmezse, o cemiyete umumi belâ ve musibetler gelir”([3]); “Emri bil ma’ruf ve Nehy-i anil münker olmayan cemiye­tin duaları kabul ol­maz.”([4]) buyurmuştur. 

Bu sebeple Akif Merhum şöyle diyor:

Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim.

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim,

Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.([5])

Kanuni Sultan Süleyman: "bu devlet yıkılacak mı? Yıkıla­caksa ne yıka­cak?" diye ehlullahdan ve sütkardeşi olan Yahya Efendiye bir elçi ile sorar.  O; "nemelâzım" diye cevap verince Kanuni kızar ve: "Ben devletin bekası ile ilgili endişeler içinde kıvranıp sana soru soruyorum, Sen ise nemelâzım         diyor­sun, cevap vermiyorsun" diye sitem eder. Yahya Efendinin: "Hayır so­runuzu cevapsız bırakmış değilim. Cevap verdim. Yani so­nunda bu dev­leti nemelâ­zımcılık yıkacak" diye cevap verir.([6])  

Nemelâzımcılığın sonunun hüsran olacağını Mevlâna Haz­retleri de ibretli bir kıssa ile anlatır: Biraz tenhaca bir yerde, ala, kara ve sarı renklerde üç tane öküz otluyormuş. Kurt sinsi sinsi yanlarına yaklaşmış. Öküzler birlik, bera­berlik içinde hareket eder, güç birliği yaparlarsa, onları asla yenip yiyemeye­ceğini iyi bilen kurt, en güçlüleri olan kara öküze yaklaşmış ve otların bir müddet sonra tükeneceğini, hem de ala öküzün renginin çok dikkat çekici olduğunu, başka avcıları, yani leş yiyicileri de buraya cezb ettiğini (çektiğini), dolayısıyla sarı öküzle anlaşıp müdahale etmezlerse ala öküzü yiyeceğini, her iki tarafından kârlı çıkacağını söyler. Kara öküz şöyle bir düşünür, teklifi uy­gun görür, sarı öküze durumu anlatır, hiç müdahale etmezler kurt ala öküzü yer. Bir müddet sonra kurt yine kara öküze, müdahale ve yardım etmezse sarı öküzü de yiyeceğini, o zaman otların tamamen ona kalacağını, rakibi olmadığı için krallar gibi ovada hayat süreceğini söyler, kandırır ve sarı öküzü de yer. Yine kısa bir müddet sonra gelip kara öküzün karşısına dikilip, sinsi sinsi gülmeye başlayınca, kara öküzün aklı başına gelir ama hiç mü­dahale etmez ve teslim bayrağını çekerek; “gel yiyeceksen ye, zaten ben taa ala öküzü yemene müsaade ettiğim gün davayı kaybettim, sen beni taa o gün yedin” demiş. Hz. Mevlâna; güç birliği yapsalar, sırt sırta verseler bunlar başlarına gelmeyecekti, nemelâzımcıların akıbeti böyle olur gibi sözlerle, konuya dikkat çekmiştir.

 

Dipnotlar:

1- Lokman Sûresi, 17.

2- Müslim, iman 78; Tirmizî, Fiten 11; Nesaî, iman 17.

3- İbrahim Canan, “Hadis Ansiklopedisi”, Zaman Yayıncılık, c. 1/320-325

4- İbrahim Canan, “Hadis Ansiklopedisi”,  Zaman Yayıncılık, c. 1/321

5- Mehmet Akif, “Safahat”, Ö. Rıza Doğrul, Yeni Matbaa, İst. 1966, s.400.

6- Tarih ve Medeniyet Dergisi, sayı 14, s. 61.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.