Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    35.02
  • ALTIN
    2435.7
  • BIST
    9760.03
  • BTC
    64072.63$

NEDEN KENDİMİZ DEĞİLİZ (1)

03 Şubat 2021, Çarşamba 08:42

Hep sözümüzün içerisinde yer alır.1400 yıl önce doğan İslam güneşi, deriz. İslam’ın evrensel gerçeklerinden bahsederiz. Asrısaadet deriz. Diriliş ve yeni bir kimlik, gönül yolunun açılması ve Allah’a derinden teslimiyet deriz. Bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda biz içimizi özümüzü kültürümüzü ve değerlerimizi ve tarihimizi kaybettiğimizi söylemeye çekiniriz. Hâlbuki kaybettiğimizi yine kaybedilen yerde bulmak gerekirdi. Oradan yeniden bismillah diyerek yeni bir basiret ufku anlayış ve direnciyle kendimize gelmemizi sağlamamız gerekirdi. Olmadı, hep bir şeyler ters gitti. Olması gerekenler zamanında yapılamadı, yapılmayı arzu ettiklerimizi biz elimizin tersiyle ittik ve batının göz kamaştırıcı neon ışıklarına teslim olduğumuzu aldığımız sistemleriyle teyit ettik.

Tarihini ve özünü kaybeden mutlak surette başkalarına kapı aralar. Bizde de öyle oldu nitekim. Kendimize olan düşmanlığımızı korkusuzca ilan ederken terk ettiğimiz alanımıza yabancıların kültürel okyanuslarına yer açtık. Onların üzerimizdeki emellerini görmezden geldik. Daha düne kadar cephede verdiğimiz amansız varoluş yok oluş mücadelesini bir kenara iterek kurtuluşun ve reçetenin onların ipine sarılmakta olduğuna kani olduk. Hâlbuki kurtuluş Allah’ın ipine sarılmaktı.

İnsanları yönlendirecek derinlikli kılavuzlar olmayınca” izm ve sloganlar” toplumların yoldaşı olurmuş.   En zor şartlarda en olmazları yaşayarak Allah’ın yardım ve inayetiyle tüm imkansızlıklara karşı açtığımız savaş ve verdiğimiz düşmana karşı mücadelede günümüzde hala şunu şöyle kazandık böyle savunduk gibi kendimizi onore eden sözler sarf ederken asıl kaldığımız yerden kaybettiğimiz asliyyetin farkındasızlığı içerisinde kazandık dediklerimizin külüne muhtaç hale getirildik.Hani bizim kendimize özgü bir özelliğimiz vardı.?Niye biz kendimiz değil de başkası gibi oluyor ve onlar gibi yaşıyor ve kendimizi resmen bi level aşağısına yuvarlıyor ve samimi itiraflarda bulunmuyor muhasebe yapmıyor işin en kolay yönüne kaçıp siz güçlüsünüz biz de siz olmak istiyoruz diyorduk?

Eğer düşünseydik tarihimizi kaybettiğimizde çok şey kaybedeceğimizi eğer kendimiz olmaz isek başkası olabileceğimizi eğer kendimize gelmez ve düzeltmez isek başkaları için yaşayacağımızı neden düşünemez hale geldik. Neden bizler farkındalık dediğimiz farkları hep ıskalıyoruz ve farklı olduğumuzu bizim hep böyle yapmakla kazançlı olduğumuzu ilayı kelimetullah uğruna nizamı âlem ülküsü için yaşadığımızı ve bunun tarihin en gerçek somut hakikatleri olduğunu inkâr ediyoruz. Biz niye kendimizi anlamıyor ve tanımıyoruz?

Teslimiyetçi ve kolaya kaçan bir alışverişle bu uyumluluğun getirdiği uyuşmalar ile elimizin kolumuzun bağlandığını neden görmezden geliriz? Kitlesel savrulmalar tüm İslam coğrafyasında almış başını gidiyor bizler başsız kalmış ya da bırakılmış vaziyette gâvurun insafına terk edilmiş iken hangi Müslüman iklim kendi coğrafyasında hakikat güneşini yansıtabiliyor? Yok ki yansıtsın. Niye yok? Çünkü kaleyi İslam kalesini terk ettik. Endülüs 8 asır boyunca dünyayı ışık tutan eserler verirken gâvurun güç ile sahne almasıyla ve İslam coğrafyasında gâvura benzemek gibi adetlerin çoğalmasıyla alt üst olan değerlerimizi saçıp savururken bağnaz batı Hıristiyanlık misyonun acımasız temsilcisi olarak birleşiyor ve Müslümanları kılıçtan geçiriyordu. Sadece ölümle cezalandırsa iyiydi. İffetli kardeşlerimizin suçsuz masum bebelerinde namus ve bedenlerine halel getiriyorlardı. Bu ne dayanılmaz bir acı idi. Siz hiç Endülüs mersiyesini okuyup düşündünüz mü?

İslam toplumlarının ekonomik sosyal kültürel çöküşleri ideolojilerin esiri haline gelmeleri yersiz sloganların bariyer haline getirilmesi, politik ve ihtirasların ideolojik rekabetlerin jakobenizm ve dayatmaların amansız hastalığı bir anofer gibi her tarafımızı sardı sarmaladı, gözlerimizdeki feride götürdü. Toplumlarımız artık batıya açılan kapı, onların hareket alanı at oynatılan bir kördüğüm coğrafyası ve insafına terk edilen masum insanlar topluluğu idi. İfadesizlik sessizlik baskı altında suskunluk ve bunları kabullenme artık hayatımızın kaçınılmaz halleri oldu. Direnme denilen bilinç kırıldı. Üsttekiler ne söylerse haklı oldular. İrademiz insanların iki dudağına köpürtüldü. Ağızdan çıkacak her şey bizim için emir telakkisi idi. Ve biz bunları her gün taksit taksit yudumluyor içimizin bir köşesinde biriktiyor belki de artık duyarsızca manasız bir yaşamanın fitilini ateşliyorduk. Biz artık emir eri idik.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.