Mütevazi olmak şart!...

Zorlu bir süreçten geçtiğimiz doğrudur…

Bu sürecin en az zararla atlatılması, özellikle psikolojik anlamda gerginiz…

Öyle ki, birbirimize çok tahammül edemiyoruz, artık eskisi kadar hoşgörülü değiliz maalesef…

Çevrenize baktığınızda sizde görmüş, yaşamışsınızdır, trafikte birbirimize tahammülümüz yok, yaya olarak birbirimize tahammülümüz yok, araç sürücülerinin yayalara, yayalarında araçlara tahammülü yok…

Sıra beklemeye, kırmızı ışıkta durmaya, aracımızı park etmekte, toplu taşıma araçlarında, sinemalarda, tiyatrolarda, alışverişte, pazarda birbirimize tahammülümüz yok, hoş saygımızda yok…

Hele birkaç gün önce öyle bir olay yaşandı ki, tabiri caizse, ‘yok artık bu kadar da olmaz’ dedirtti…

Olay Diyarbakır'da yaşandı bir çoğumuz biliyoruz…

Halı saha saati yüzünden öğretmenler ve bir savcı arasında yaşanan tartışma sonucunda 14 öğretmen gözaltına alındı.

Nasılı yok çok ilginç ama gerçek…

Bir taraf adaletin bir kolu, diğer taraf ise geleceğimizin, en kıymetlilerimizin, çocuklarımızın eğitiminden sorumlu taraf…

Her iki tarafta çok değerli ve önemli meslek kollarından…

Peki bu kadar değerli ve önemli iki meslek dalı mensupları nasıl bu duruma düşmüş?...

Öğretmenlerin halı saha maçı 21.00- 22.00 saatleri arasında,

Savcının maçı ise 22.00- 23.00 saatleri arasındaymış…

Savcının katılacağı maçın saatini bir ilçe esnafı almış…

Maç saati de SMS olarak esnafa tekrar hatırlatılmış, fakat esnaf yinede yanlış anlamış ve iki tarafta 21.00’da halı sahaya gelmiş…

Öğretmenler maça başlamışlar fakat bir yanlış anlaşılma yüzünden, yanlış saatte gelen savcının ekibinde bulunan birkaç kişi öğretmenlerden ricada bulunmuş, fakat öğretmenler kabul etmemişler…

(Ben olsam bende kabul etmem, sonuçta onlarlık bir durum yok ve orası özel bir alan parasını verip maç yapmaya başlamışlar)

Bunun üzerine ise yaklaşık 20 dakika sonra polisler sahaya gelerek maç oynayan öğretmenlere GBT sorgusu yapmış…

Evet bildiğiniz halı sahayı basmışlar…

Bu sorguda da bazı öğretmenlerin üzerlerinde kimlikleri olmayınca, onları Emniyet'e götürülmüş.

Karakola götürülen öğretmenler yaklaşık bir saat süren ifade işlemlerinin ardından serbest bırakılıyor.

Olayı halı saha işletmecisi anlatmış…

Çok ilginç değil mi?...

Olayın gündem olmasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı Bakan Yardımcısı Mustafa Safran, sosyal medya hesabından, ‘Öğretmenler bu ülkenin üvey evladı değildir, sahipsiz hiç değildir’ diyor…

MEB Personel Müdürü Hamza Aydoğdu: "Öğretmenlerimize reva görülen bu muameleyi şiddetle kınıyorum" diyor ve ardından Hakimler ve Savcılar Kurulu harekete geçti.

Kurul, olaya ilişkin yargı görevlileri hakkında inceleme başlattı.

Sonrasında ise Adalet Bakanı Abdulhamit Gül: "Konunun yakinen takipçisiyim" dedi…

Adaleti dağıtmaktan sorumlu bir savcının böyle adaletsizlik yapması inanın hiç hoş değil…

Mesleğine aşık, vatan millet aşkıyla, Allah korkusuyla adaletin terazisini asla saptırmadan görevini yapmaya çalışan savcılarımızın itibarı da zedelenmiyor mu bu tür durumlarda…

Korku salarak, gücünü ve nüfuzunu kullanarak adaletsizlik yapmak hele nasıl vahim bir durum…

Ki zaten bir insan sosyal bir ortamda kendini tanıtırken mesleğini önce söylüyorsa o kişiden uzak durmakta fayda var…

Doktor bilmem kim, Savcı falanca, Polis memuru/amiri/komiseri filanca, başçavuş vs.... gibi.

Kendisini bulunduğu pozisyon yüzünden üstün gören kişiler insan sağlığına zararlıdır.

Bizim dinimiz alçakgönüllülüğü emreder, peygamberimiz sırtında bir hırkası, bir hasır yatağı ve 3 zeytinle açtığı orucu bize hiç mi örnek olmaz…

Böyle bir davranış bize yakışır mı?

Koskoca alemlerin, yüzü suyu hürmetine yaratılan insan bu kadar mütevaziyken böyle davranmak bize yakışır mı?