Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.72
  • ALTIN
    2526.9
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    60567.89$

Müslümanın Müslüman Üzerindeki Altı Hakkı Nedir?

24 Eylül 2020, Perşembe 09:27

Müslümanları birbirinin kardeşi ilan eden Yüce dinimiz İslam, müslümanın müslüman kardeşi üzerindeki haklarını da belirlemiştir. Bu haklara riayet etmenin önemi büyüktür.

Rasulullah Efendimiz (sav), Müslümanların birbirlerine karşı başlıca görevlerini saymışlardır:

“Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakkı altıdır.”“Onlar nedir ey Allah’ın Resûlü?” diye sorulunca şöyle demiştir:

  1. “Onunla karşılaştığın zaman selâm ver,

2- seni davet ettiğinde ona icabet et,

3- senden nasihat istediğinde nasihat et,

4- aksırıp Allah’a hamd ettiğinde ona duayla karşılık ver,

5- hastalandığında onu ziyaret et ve

            6- öldüğünde cenazesine katıl.” (Müslim, Selâm, 5).

Başka bir rivayette üçüncü madde dışındaki beş madde sayılmıştır. "Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâmı almak, hastayı ziyaret etmek, cenazeye iştirak etmek, dâvete icabet etmek, aksırana "yerhamukellah" demek." (Buhârî, Cenâiz 2; Müslim, Selâm 4).

İnsanlar arasında ayırım yapmadan her müslümana selâm vermek ve verilen selâmı almak, bütün müslümanların görevidir (Buhârî, İstiʾẕân, 9). Peygamber Efendimiz (sav), kişinin tanımadığı kimselere de selâm vermesi gerektiğini özellikle vurgulamıştır:

Abdullah b. Amr’dan (ra) rivayet edildiğine göre, bir adam Resûlullah’a, “İslâm’da hangi davranış daha hayırlıdır?” diye sorunca Hz. Peygamber (sav) şöyle cevap vermiştir:

“(Başkalarına) yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selâm vermendir.”(Buhârî, Îmân, 6, 20).

Sevgili Peygamberimiz (sav), kişinin yalnızca tanıdığı kimselere selâm vermesini kıyamet alâmeti olarak nitelendirmiştir:

“Bir kimsenin sadece tanıdığı ve bildiği kimseye selam vermesi, kıyamet alametlerindendir.”(İbn Hanbel, I, 405).

Selâmlaşmanın asıl amacı, karşılıklı sevgi, dostluk, iyi niyet ve güzel dileklerin açıklanmasıdır. Kişinin tanıdığı insanları hoş sözlerle karşılaması, iki tarafın da birbiri için iyi temennilerde bulunması aralarındaki muhabbeti artırır. Bütün iyi dilekleri içine alan ve dua vesilesi olan “selâm” lafzının kullanılması ise ilişkilere ayrı bir rahmet ve bereket kazandırır. Tanımadığı kimselere selâm veren kişi de karşı tarafa güven vermiş ve samimiyetini ifade etmiş olur ve böylelikle sağlıklı ve dostane ilişkilerin temeli atılır.

Sokağa çıktığında kendisini iyi dileklerle karşılayan, gülümseyen birilerini görmek bireye rahatlık ve huzur verir, onu yalnızlıktan kurtararak kendisiyle barışık olmasına katkıda bulunur. Böyle bireylerden oluşan toplumun da ilerlemeye ve gelişime açık, sağlıklı bir toplum olması kolaylaşır(Komisyon, Hadislerle İslam, c. 4, s. 364).

 Rasulullah (sav), birbirine dargın olup karşılaştıklarında konuşmayan iki müminden önce selâm verenin daha hayırlı olduğunu bildirerek selâmın, barışın anahtarı olduğuna dikkat çekmiştir:

“Bir kimsenin müslüman kardeşine üç geceden fazla dargın durması helal olmaz. Bu iki dargın kimse (yolda) karşılaşırlar, biri yüzünü bir tarafa diğeri de öbür tarafa çevirir. Bunlardan en hayırlısı, selamla söze başlayandır.”(Buhârî, Edeb, 62).

Resûl-i Ekrem (sav), selâm vermeyi sadaka olarak nitelendirmiştir:

“Bir kimsenin karşılaştığı kimseye selam vermesi, sadakadır” (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 12).

Müslüman hayatında oldukça geniş yeri olan ve pek çok mânâyı içine alan “selâm”ın günümüzde bu değerini kaybetmeye başladığı görülmektedir. Bireyselliğin ön plana çıkıp insanî ilişkilerin ve paylaşımların giderek azalmasıyla selâmlaşma âdeti de toplumsal hayatta işlevsiz hâle getirilmiştir.

Mahallelerin tek bir ev sıcaklığını yaşadığı günler geride kalmış, artık insanlar bırakın tanımadığı kimselere selâm vermeyi tanıdıklarını bile görmezden gelmeye başlamıştır. Böylece birbirlerine giderek yabancılaşan insanların ilişkilerine de samimiyetsizlik ve güvensizlik hâkim olmuştur. Hâlbuki sevgi, saygı, kardeşlik temeline dayalı, refah ve medenî bir toplumun oluşturulması, bireyler arasındaki güvene ve samimi iletişime bağlıdır. Bunun için de iletişimin ilk basamağı olan selâmlaşmanın, ister birtakım güzel sözlerle olsun ister bedensel hareketlerle olsun, mutlaka yaygınlaştırılması gerekir.(Komisyon, Hadislerle İslam, c. 4, s. 364).

O halde yüce dinimizin tavsiye ettiği selamlaşmayı toplumda yaygın hale getirelim. Çocuk ve aile eğitiminde, okullarımızda, kitle iletişim araçlarında bu konu üzerinde daha fazla duralım. Aramızdaki sevgi, kardeşlik ve dostluğun güçlendirilmesinde selamlaşmanın çok önemli bir etkisinin olduğunu unutmayalım.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.