Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.47
  • EURO
    34.97
  • ALTIN
    2435.9
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64547.38$

Müminin Niyeti Amelinden Hayırlıdır

09 Ocak 2017, Pazartesi 07:33

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde;“Kıyamet günü Allah’ın huzuruna öyle bir kul getirilir ki, adamın sıradağlar gibi iyi amelleri vardır. Fakat bu arada: “Falancada hakkı olan gelip alsın.” diye bir ses duyulur.

Bu ses üzerine birçokları gelip adamın iyi amellerinden hakları kadarını alıp götürürler. Sonunda iyi amelleri tükenip adam şaşkın gibi ortada kalınca, Allah kendisine şöyle buyurur:

“Benim katımda sana ait öyle bir hazine var ki, ondan ne senin ne meleklerin ne de kullarımın haberi yoktur.” buyurur. Adam: “Ya Rabbi, nedir o hazine?” diye sorunca, Allah ona şöyle buyurur: “Bu hazine, senin niyet edip de yapamadığın iyiliklerdir. Onların her birisi için defterine yetmiş kat sevap yazdım.” Binaenaleyh “Mü’minin niyeti, amelinden daha hayırlıdır…” (1)  

İslâm, hayır yapma ve sevap kazanma yollarını son derece kolaylaştırmıştır. “Bir Müslüman herhangi bir ağaç veya bitki dikerse, ondan yenilen şey kendisi için sadakadır, yabanî hayvanların yediği şeyler sadakadır, kuşların yedikleri sadakadır, bir kişinin ondan alıp eksilttiği şey de kendisi için sadakadır.” (2)

 “Kardeşine göstereceğin tebessüm, bir sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yolu gösterivermen sadakadır; gözü görmeyen kimse için görüvermen sadakadır; yoldan taş, diken, kemik (gibi şeyleri) kaldırıp kenara atman sadakadır; kovandan kardeşinin kovasına su boşaltman sadakadır.” (3) 

Durum böyle olunca yeryüzünün her tarafının bir ibadet mekânı olduğunu rahatça söyleyebiliriz. İbadet etmek için, günlük meşgaleleri bir kenara bırakarak bir yere kapanmak gerekmez. İnsan her an ve her yerde ibadet hâlinde olabilir.

Kendi nefsin için ne istiyorsan, herkes için de onu istemen, kendin için istemediğin bir şeyi başkaları için de istememen ve tüm Müslümanların birbirlerine karşı dirlik ve dayanışma halinde olmalarını dilemen demektir.

Yine, mesleğini icra eden bir mü’min, helâlinden kazanarak ailesinin maîşetini temin etmeyi ve onları İslâmî terbiye ile yetiştirmeyi düşünürse, çalışmalarından aynı zamanda ibadet sevabı da alır.

Meselâ, kişi namaz kılmak için hazırlanmaya başlar, abdest alıp yola çıkar, camide namazını kılar, tesbihatını çeker ve evine gelir. Namaz kılarken on dakika, hazırlanırken ve gidip gelirken ise yarım saat harcamıştır. Ancak Peygamber Efendimiz, onun namaz için meşgul olduğu bütün vakitlerde, hatta bir sonraki namazı nasıl kılacağını şimdiden planlamışsa o vakte kadar geçen sürede namaz kılmış gibi kabul edileceğini müjdelemiştir.(4)  

Horasan melik ve kahramanlarından olan Amr bin Leys’i vefâtından sonra sâlih bir zât rüyasında görür. Aralarında şu konuşma geçer:                                                                                                   “–Allah, sana nasıl muâmele etti?”                                                                                                                         “–Allah, beni affetti.”                                                                                                                                   “–Allah, seni hangi amelin sebebiyle affetti?”                                                                                                          “–Bir gün yüksekçe bir tepeye çıkmıştım. O hâkim noktadan, askerlerime bakınca, güç ve sayılarının çokluğu hoşuma gitti ve;

«Keşke Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- zamanında yaşasaydım da O’na yardım edip destek olsaydım...» diye duygulandım. İşte bu niyet ve iştiyâkıma karşılık yüce Allah, beni mağfiret etti.”(5) 

 Ebu Hüreyre (r.a.)’ın rivayetinde Hz Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur:

 “Hiç şüphesiz Allah, sizin dış görünüşlerinize, servetlerinize ve ne durumda olduğunuza değil, işlediğiniz amellere ve kalplerinize bakar.”

Diğer taraftan, hayır yapma hususunda kalpten geçen samîmî duygular, başlıbaşına bir ibadettir. İnsan âciz olduğundan, kâmil mânâda her hayrı işlemesi mümkün değildir. Bu durumda “samîmî niyetler” devreye girer ve insanoğluna büyük sevaplar kazandırır.

Yani insanın niyeti Allah rızâsını kazanmak olduktan sonra yaptığı en küçük şey bile sadaka ve iyilik olmaktadır. Gönülden Muhabbetlerimle.

Dipnotlar:

1- Heysemî, I, 61; Süyûtî, Câmi, II, 194.                                                                                                     2- Müslim, Müsâkât, 7.                                                                                                                         3- Tirmizî, Birr, 36/1956.                                                                                                                        4- Buhârî, Salât, 87; Büyû‘, 49; Bed’ü’l-Halk, 7; Müslim, Tahâret, 41; Hâkim, I, 331.                          5- Kadı Iyâz, Şifâ, II, 28-29.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.