Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.94
  • ALTIN
    2432.4
  • BIST
    9794.25
  • BTC
    64042.82$

MUKADDES EMANETLERİN OSMANLIYA GEÇİŞİ  (2)

06 Temmuz 2018, Cuma 07:40

Mukaddes emâ­netlerden bazıları şunlardır:

1-Hırka-i Saâdet: Kâ’b b. Züheyr; Müslüman olacağında İslâm’ı ve Pey­gamber Efendi­mizi öven sözleri ihtiva eden, “Ka­side-i Bürde” diye meşhur şiirini oku­yunca, Peygamber Efendimizin Kâ’b’a hediye ettiği hır­kadır. Her yıl Ramazan ayının 15’inde Padişah ve üst düzey devlet erkânı­nın, büyük bir törenle Hırka-i Şerîf’i ziyâret et­meleri adetten idi.(1)

2-Sancak-ı Şerîf. 

3-Dendan-ı Saâdet: Peygamberimizin Uhut sava­şında kırılan mübârek di­şinin parçası.

4-Lıhye-i Saâdet: Peygamberimizin mübârek sa­kalları.

5-Kadem-i Şerîf: Peygamberimizin ayak izleri.

6-Hz. Musa’nın asası.

7-Keman-ı Saâdet: Peygamberimizin yayı.

8-Mızab-ı Saâdet: Kâbe’nin altın oluğu.

9-Hacer-i Esved çerçeveleri.

10-Hz. İbrahim’in tenceresi.

11-Mühr-i Saâdet: Peygamberimizin mührü.

12-Teyemmüm taşı.

13-Name-i Saâdet: Peygamberimizin mektupları.

14-Na’l-i Saâdet: Peygamberimizin tahtadan ter­liği.

15-Hz. Fatıma’nın seccadesi.

16-Mushaf-ı Şerîfler. Hz. Osman şehit edilirken oku­duğu ve kanı­nın bu­laştığı Kur’an-ı Kerim ve diğer  bazı tarihi Mus­haflar.

17- Süyûf-ı Mübâreke: Peygamber Efendimize, ait kı­lıç­lar.

18-Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali’ye ait birer kılıç, Hz. Osman’a ait iki kılıç, Hz. Cafer Tayyar, Hz. Halid, Hz. Muaz b. Cebel, Hz. Talha’ya ait kılıçlar.

19-Kâbe-i Muazzama’nın kilitleri.

20-Hz. Yusuf’un sarığı.

21-Gasl-i Nebevî Suyu: Peygamberimizin cenaze­sinin yıkandığı sudan kalan bir miktar.(2)

22-Şuayb Peygambere ait olduğu söylenen bir ten­cere.

23-Hz. Yusuf’un gömleği.

24-Hz. Davud’un kılıcı.

25-Hz. Ebubekir’in gömleği.

26-Hz. Hatice ve Hz. Hüseyn’e ait gömlekler.

27-Veysel Karanî’nin tacı.

28-Kâbe kapıları ve Hz. İbrahim makamının gü­müş ka­pağı...(3)

Yavuz Sultan Selim’in İstanbul’a naklettirdiği Mu­kad­des Emanetlerin dı­şında, tarihin her döneminde en büyük İslâm devleti olan Osman­lının başken­tine, kut­sal ve tarihi eserlerin akışı devam etmiştir. Özellikle bu akış 19. yüz­yılda fazlalaş­mıştır. Hicaz bölgesine Vehhâbîlerin hakim olması bu akışı hız­lan­dırmıştır. Çünkü bu görüş men­sup­ları kutsal veya tarihi eserlere hiç kıymet ver­meyen, hatta cehalet ve taassupları gereği, nerde gördü­lerse tahrip veya yok eden bir tutum içinde ol­dukları için, bazı yerlerde Müslü­manlar bu kutsal hatıraları, Vehhâbîlerin eline geçmemesi ve Osmanlı elinde mu­hafaza edil­mesi için, gö­nüllü olarak İstan­bul’a gönder­mişlerdir.

“Yavuz Sultan Se­lim, hilâfetin alâmeti olan Emanât-ı Mübâreke’yi, Mı­sır’dan İstanbul’a hatimler indi­rerek getirmiştir. Mi­mar başı ve ustalar asıl konulacak makamı (Kutsal Emanetler Dairesini) harıl harıl inşa eder­lerken, sefer yorgunluğuna bakmaksızın sa­baha kadar ayakta bek­lemiştir. Bu kutsal emanetlerin bulun­duğu mekânda, geceli-gün­düzlü Kur’an okun­ması için kırk hâfız tayin eylemiş, kırkıncıya da ken­dini yazmıştır. İşte o günden bu ana kadar 400 küsür se­nedir, (Cumhuri­yetin ilk yılla­rından itiba­ren bir müddet fa­sılayı say­mazsak), Topkapı Sarayında Kutsal Emanetlerin bu­lunduğu bö­lümde de­vamlı Kur’an okunmak­tadır.(4)

Taht’a yeni geçen Osmanlı Sultanları Cülus Töre­ninde mutlaka Mu­kad­des emanetler dairesine gitmiş, iki rekât na­maz kılmış, Peygamber eş­yalarının ve manevi havası­nın olduğu odada tabir caizse şoklanmış, ondan sonra diğer me­rasimlerin ta­mamlanması neticesi tahta oturmuş­lardır. Ay­rıca mübarek gecelerde de ziyaret etmişlerdir. Yine Ramazan ayının on be­şinci gecesi de bir ziyaret programı icra edilmesi ve yüksek rüt­beli devlet er­kânının da katılması devlet protokolü haline gelmiştir. Ay­rıca ölen padi­şahlar da, yine bu daire­nin önünde bir mermer kaidenin üzerinde yıkanıp, teçhiz ve tekfin edilmişlerdir (yıkanıp kefenlenmişlerdir.)(5)   

Osmanlı döneminde, Emanetlerin korunması hu­su­sun­daki hassa­siyet o derecelere varmaktadır ki, Mu­kaddes emanetlerin saklandığı odaların te­mizli­ğinde kullanılan süpürgeler, mumlar, tahta parçaları, öd ağaçları gibi eş­yalar bile muha­faza edilip günümüze kadar ulaşması sağ­lanmıştır. Ora­lardan topla­nan toz ve topraklar bile kutsal addedi­lip boşa götürülme­miş, çöpe veya mez­beleliklere atılmamış, Peygam­ber sev­gisiyle yanıp tutuşan insanlar onları çok kıymetli bir meta te­lâkki edip saklamışlar, kimisi ke­fenlerinin içine saçtır­mış, kimi o tozlardan kerpiç döktü­rüp kabrinde saptır­maya koydurmuştur... Bugün bile Kutsal Emanetlere gösterilen hürmet ve ta’zime bakarak denebilir ki; “Türk Milletindeki iman, inanç ve Peygamber sevgisi çok ulvi ve çok farklı­dır.” 

Dipnotlar:

1- Esat Efendi, “Osmanlıda Töre ve Törenler”, Tercüman 1001 Temel Eser, İst. 1979, s. 30; Erol Özbilgen, “Bütün Yönleriyle Osmanlı”, İz Yayıncılık, İst. 2003, s. 517.

2- Süleyman Beyoğlu, “Ravza-i Mutahhara Müdâfii  Fahrettîn Paşa”, Tarih ve Medeniyet Dergisi, Mayıs, 1997, sayı,  38, s. 12.

3- Hüseyin Algül, “Hz. Muhammed”, T. D. V. Yay. Ankara 1994, s. 215.

4- Aydın Taneri, “Türk Devlet Geleneği”,MEB Yay. İst.1997, s.292; Algül, a. g. e.  s.216.

5- Süleyman Beyoğlu, a. g. e. s. 18.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.