Konya
24 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.53
  • EURO
    34.88
  • ALTIN
    2429.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66322.73$

MİLLET ÜMMET MİLLİYETÇİLİK(2. Bölüm) -3

26 Ekim 2016, Çarşamba 08:29

MİLLİYETÇİLİK

                Bununla ilgili bir fikir olunulması açısından değindiğim ilkyazımda ne Gazi Şener ne de Kavlen arkadaşlar tatmin olmamış her ikisi de vurgulanması gereken yahut izah edilmesi gereken kısımlara temas edilmediğini ima etmeye çalışmışlardı. Tabi bu izah aslında özetin özetinin özeti şeklindeydi ve arkadaşlar kendilerine göre haklı idiler. Ancak gelip dayanılması gereken son izahatlarda, vurgulanması gerekenlerde işte o özet bilgiler diye düşünüyorum. İsmail Çetin Hoca’ya ait “Milliyetçilik Şuurumuz”    isimli eserde Milliyetçilik şöyle tanımlanır. Hz. Nebi’nin(s.a.v.) zamanındaki insanlara imla ettiği kanunları omuzlayıp müdafaa etmektir. Milliyetçilik İ’tisam’dır.Yani Allah’ın(c.c.) ahkamına sarılarak boyun eğmek,Allah’a (c.c.) teslim olmaktır.Birlikte de bu ilahi davete icabet edenleri ve İslam hudutlarını korumaktır…Yani Cihat etmek…Yani İman kardeşliğidir.İşte insanları olgunlaştırıp cihada    sevk edeni’tisam’dan ibaret olan  milliyetçilik müspet olan milliyetçiliktir.”diyor…ve açıklamasına şöyle   devam ediyor.”Türkler dindeki birliği  i’tisam’ı düşündükleri için  en  büyük kurtuluşun bu olduğuna   inandılar ve Müslüman oldular.İslam hizmetine girdiler.Benliklerini,Milliyetçiliklerini İ’tisam’a  dönüştürdüler ve İ’tisam yerinde milliyetçilik,milliyetçilik yerinde de İ’tisam dediler  ve Allah’da(c.c.) onlara   yeryüzü hakimiyeti kıldı.Çünkü onlar toptan Allah’ın ipine sarıldılar.İtaat ettiler ve tefrikaya düşmediler.Kısaca İ’tisam;Kalben, iman olarak ,amelen aza olarak,kavlen itiraf olarak sımsıkı Allah’a itaate   sarılmaktır.El-Haşr suresi Ayet 7’de”Resulullahın size getirmiş olduğu hükümleri tutun,size   yasakladığı şeylerden kesinlikle sakının “buyrulur.Eğer milliyetçiliğin temeli  İ’tisam’a, Kur’an ve hadise  dayalı olmazsa kesinlikle cahiliye himayete dönüşür,o zamanda her kavim,kabile,aşiret atalarıyla övünür,meydan okur,topluluğunun çokluğuna güvenir,zayıfları ezmeye çalışır.İşte o zaman da hamiyeti   cahiliye denilen menfi milliyetçilik doğar.

                Bugün batı literatüründe millet- kavim; millet- ırk birliği; milliyetçilikte- kavmiyetçilik ve ırkçılık davası şeklinde güdülmektedir.”   Aynı kitabın 96 sayfasında ise; “Milliyetçilik evvela  İ’tisam’dır.Yani  Kur’an ve Sünnete sarılmak.emirleriyle yaşamak,hudutlarını korumaktır.İkinci olarak ise; Kur’an  ve     Sünnet’e gönül  veren,İslam davasını omuzlayıp yaratılanlara bildiren ashabı kiramın,tabilerinin ve   kıyamete kadar tebe’itabi’inin ve bütün  mü’minlerin şereflerini  mallarını,namuslarını korumaktan   ibaret olunca;milliyetçilikten maksat,insanları huzur ve refaha kavuşturmak,aralarındaki zulmü  kaldırmaktır.   Asabiyetçiliği/ırkçılığı/kavmiyetçiliği/unsuriyetçiliği/mensubiyetçiliği ön plana çıkarmamaktır.”  Diyor,Sayın İsmail Çetin Hoca efendi….

                Şimdi bizim toplumumuzda kafa karışıklığına yol açan sebepler nelerdir, biraz da bunun üzerin de duralım. Elimde Prof.Dr. Mustafa Erkal’a ait Sosyoloji kitabı var.7.baskılı ve sayfa 40’da:millet ile ilgili beyan da aynen şu açıklamalar mevcuttur.”Kendi birliğinden haberdar olan, siyasi bakımından devlet şeklinde teşkilatlanmış ve milli devlet kurma kabiliyetine sahip sürekli ve teşkilatlı insan zümreleridir. Millet, gelişmiş bir milliyet; milliyet ise, tohum halindeki millet’dir. Ziya Gökalp’ de (1)millet’i; Coğrafi, iradi, ırk’i, siyasi bir zümreden ziyade, lisan en müşterek aynı terbiyeyi almış fertlerden mürekkep bulunan harsi bir zümredir. Diye tanımlar. Sadri Maksudu  Arsal’da; milleti; ırk’i kavmi,coğrafi  bir  zümre  değil,dil,din ve ahlak  anlayışı ile  oluşan kültürel faktör,diye tanımlar.Millet  siyasi bir birlik,ortak mazi ve kültüre sahip  devlet şeklinde  teşkilatlanmış ferd ve zümre toplamıdır.diye de   açıklamasını  sürdürür…Yine adı geçen eserde; milletleşmede kültür birliği ağır basar,farklı kavmi kültürlere sahip olan kültürler birleşip millileşme yolunda milli kültür çerçevesinde bir terkibe ulaşabilirler, diye bir izahatta mevcuttur.Bu kitap da şöyle bir cümle daha dikkatimi çekti.”Batıda 1789  Fransa ihtilalı sonucu burjuvazilerle beraber  milliyetçilik akımlarının geliştiğini görüyoruz.Bizde ise   milliyetçilik İslam öncesi ve sonrası devirlerde görülmektedir ve herhangi bir tabakanın tekelinde de  değildir.Batının kendi iç dinamikleri ile,ortaya çıkan gelişmeleri bütün dünya ve doğu toplumları için   genelleyemeyiz” denilmektedir.Yani burjuvazi milliyetçiliğini ve sömürü anlayışını her toplum  bunu  bu şekilde algılamalıdır eksenine oturtamayız,deniliyor ,ben öyle anladım.Şimdi çoklarının kafasını   karıştıracak bir açıklamayı sizlerle paylaşmak istiyorum.Bu ifadeler ve yorumlar gerçekten müthiş.Bir insanı tanımadan yahut ona ait herhangi bir fikri edebi eserini okumadan veya nasıl ki onunla konuşmadan fikir ve bilgi sahibi olunulmazsa ve ona ait bir yorumda bulunmak zor olursa,tanıyanlar için bu  durum da  o nispette kolaydır.Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek  olaylar ve onlara ait yorumlarını hep  İslami perspektiften değerlendirir.Bundan dolayı bu yorumlar onun baktığı pencereden  yansıyanlardır.”Ziya Gökalp ülkemizin mimarisinde fikri etkileri olan ve yön verenlerden en başta gelen önemli bir   kalemdir.Necip Fazıl’ın çizdiği portresiyle” kendisi tahsilini yarım bırakan,ittihat terakki üyesi,genç kalemler dergisi yazarı ve ittihat terakkinin ideologu (fikriyatçısı) Sade Türkçe ve Türkçülük cereyanının sahibi.Bu sade Türkçe de hizmeti vardır.Benim neslim ,ana dilimizle yazanlar,o cereyana borçluyuz kendimizi….Yalnız burada bir incelik var.Sade Türkçe ile uydurma Türkçe arasındaki fark…Biri anamın   babamın dili,diğeri ise kurbağaların dili….

                Türkçülüğüne   gelince….

Kendisi orijinal bir filozof değildi.Bir sistemin sahibi değildi.bir esas getirmedi.(Emil Dürkaym) isimli    bir sosyolog ve Fransız bir filozofun kopyacısı oldu.Kopyayı da aslına sadık kalarak yapmadı.Çünkü emil dürkaym’ınkafasında,anlayışında,milliyetçilik,ruhimuhtevanın,yani inanılan şeyler mecmuunun,   bilhassa dinin, o milletin hususiyetlerine serptiği renkler ve çizgilerden meydana gelme duygu….Milliyetçilik  budur !O,bunu,İslami yeti kaldırıp yerine  bir şey getirmek suretiyle telafi  yoluna saptı.Yani    Reşit Paşa’dan bu yana gelen İslam düşmanı hareketi.İslam’ın ruhunu anlayıp ona göre çürüğe çıkara  cağı yerde,aksini  yaptı.İslam düşmanlığında hepsinden ileri gitti.Fakat temelsizliğini de  anladı.İslam   yerine Türkçülüğü getirmeye kalktı.Binaenaleyh,bilinmesi lazımdır ki;-kimsenin taassubuna hitap  etmiyorum;yalnız hak ve vicdan duygusuna hitap ediyorum! İslam’ın yaptığı o muazzam fütuhatın, ruhi ve maddi o muazzam hamlenin yerine, manevi bir unsur olarak ırkçılığı getirdi. Evvela ustası Dürkaym’a sadakatsizlik gösterdi. Çünkü Emil Dürkaymı okuyan birisi anlar ki; Dürkaymın anladığı milliyetçiliğin ruhi muhteva üzerinde tecelli ettiği doktrininden ötürü, onun kıymeti İslamiyet’e vermesi gerektiğini anlar. Hem onun çırağı oldu, hemde ustasının doktrinine sadakatsizlik etti. Felsefe tahsili yapanlar bu hakikati bilir. Türkçülüğü de, islamiyeti bir şeyle değiştirmek için benimsedi. Türkçülüğün esaslarını okuyanlar, onun İslamiyet’e karşı tavrını anlar.(devam edecek)

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.