Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63737.294$

Mescitlerimiz

14 Eylül 2018, Cuma 08:35

Mevlâ’dan bize ses vermede hep cedlerimiz
Manevi bekçisidir yurdun, ulu mabetlerimiz
A. Nihat Asya

Kubbeleri ve minareleri ile Müslüman beldelerin alâmet-i fârikası durumunda olan camilerimizin mânâ dünyamızda, ruhsal hayatımızda çok farklı bir yeri vardır. Biz camilerimizle canlıyız. Onun için Büyük Selçuklu Devletinin kurucularından Tuğrul Bey; fethettiği yerde cami yaptırmadan, kendisine ikamet edecek saray yaptırmaz, bunu edebe mugayir bulur ve şöyle dermiş: “Allah’ın evini yapmadan kendimize saray yapamayız.” (1)
Bu anlayışla Anadolu ve fethedilen her yer, dua için Allah’a uzanan eller misali, cami ve minarelerle bezenmiş, renk renk çiçekler gibi, hanlar, hamamlar, tekkeler, türbeler, zaviyeler…Vakıf medeniyetimizin tezahürleri olmuşlardır.
Ama gün gelmiş, devran dönmüş, “Her kemalin bir zevali var” atasözü tecelli etmiş, bu zeval dönemi milletimizin üstüne karabulutlar misali çökmüş, madde, mânâ, estetik ve sanat hususunda epterlik (kısırlık) dönemimiz başlamakla kalmamış, ecdat emanetlerine bile hıyanet edilmiştir.
Balkanlardaki cami ve müştemilatları, diğer vakıf unsurları kaba ve yobaz Ortodokslar tarafından tahrip edilmiş, ayakta kalanlarda öyle süfli ve hayâ edilecek bir şekil ve hizmette kullanılıyor ki, (2) Akif’in “tek dişi kalmış canavar” nitelemesinin bu insanlara az olduğu kanaati hâsıl olur.
Fakat onlara diyecek hiçbir şeyimizin olmadığı, yakın tarihimizin kısa bir tetkiki ile ortaya çıkar. Dünyanın göz bebeği mesabesinde olan Sultanahmet Camii 1939-1945 yılları arasında askeri kışla olarak kullanılmış, içinde ocaklar yakılmış, yemekler pişirilmiş, kazanlarda sular kaynatılıp çamaşırlar yıkanmıştır. (3) Bazı camiler tuvalet olarak kullanılmış, (4) Bazı camiler Saz Evi olarak, (5) bazıları düğün salonu, (6 )bazıları kooperatif binası olarak, bazı camiler müze, (7) bazı camiler askerin ot deposu ve hayvan ahırı (8) olarak kullanılmış, bazıları da resmen satılmıştır. (9) Bu ahvale muttali olan şairlerden birisi olsa gerek, durumun vahametinden Allah’a sığınıyor ve şöyle diyor:

Vîran olmuş mâbetleri aman Allah
La havle velâ kuvvete illa billâh

Filozof Rıza Tevfik’de, batılıların bile Muhteşem Süleyman diye taltif ve takdir ettikleri Kanunî’nin bir tek kızı için yaptırdığı İslâm Âleminin nadide eserlerinden Mihrimah Sultan Camii’nin harap, bakımsız, cemaatsiz, ilgisiz… durumunu görünce şöyle yazmış:

Vardım eşiğine yüzümü sürdüm
Etrafını bütün dikenler sarmış
Ulu mihrabında yazılar gördüm
Kim bilir ne mutlu zamandan kalmış

Batan güneşlerin ölgün nigâhı
Karartmış bırakmış ol kıblegâhı
Mazlum bir ümmetin baht-ı siyahı
Viran kubbesine gölgeler salmış

İslâm’ın bahtiyar bir zamanında
Âb-ı hayat varmış şadırvanında
Şimdi harap olan sayebanında
Dem çeken kuşların ömrü azalmış

Ayât-ı ibret var kitabesinde
Bir ders-i hikmet var hitabesinde
Bağ-ı cennet olan harabesinde
Tekbir sedaları artık bunalmış

Hey Rıza secdeye baş koy da dinle
Taşlar dile gelsin senin derdinle
Efsane söyleyim, ağla, hem dinle
O şerefli mazi meğer masalmış

Konya’mızın gözünde ve gönlünde taht kuran, o dönemin en mazlum ve madur insanlarından biri olan, büyük veli Hacıveyiszade Mustafa Efendi, Konya’da Aziziye Camii'nde imamdır. Cumhuriyetten sonra camilerin, cami görevlilerinin, vakıfların, bilcümle hayrî eserlerin düştüğü bu acıklı durumu gördüğü için, bu kâbusun kısa zamanda kaldırılması için, namazlardan sonra çok uzun dualar yaparmış. Bektaşi meşrep İbrahim Efendi diye de bir müezzini varmış. Bakar duanın biteceği yok, bazen sesli olarak: “Allah’ım, şunun istediğini ver de kurtulalım” diye müdahale edermiş.
Askerlik dönüşü 1981 yılında, Selçuklulardan kalma nadide eserlerimizden İplikçi Camii'ne imam tayin edildim. O yıllarda Cami sergisinin

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.