Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.31
  • EURO
    35.07
  • ALTIN
    2278.2
  • BIST
    8994.92
  • BTC
    70331.45$

Merhaba…

30 Aralık 2020, Çarşamba 09:29

Su nasıl suya benzerse,

bir milletin geleceği de

geçmişine öyle benzer”

İbn Haldun

 

Değerli Konya Postası gazetesi okurları! Sevgi ve saygılarımı ileterek “Merhaba” diyorum. Bundan böyle haftada bir gün, Konya Postası gazetesinin şahsıma lütfetmiş olduğu bu köşede sizlerle buluşacağım. Köşe yazılarımdaki tema “Tarih” ağırlıklı olacak olsa da zaman zaman farklı temalara da değinmeyi düşünüyorum.

Yazmaktaki asıl amacım; bilinenleri bilmeyenlere anlatmak değil; bilinenlerle şimdi arasında bir kurbiyet kurmak; bilinenlerle şimdiyi bağdaştırmaktır.

Eski insanların çoğu zaman hayıflandıklarına şahit oluruz, bizlere, “Zamanla bozuluyor etraf, dikkat etmek lazım…” derler. Zamanla etrafın bozulmaması için geçmişten ders alınmalı, geçmişe vakıf olunmalıdır. Evrensel düşünecek olursak aynı toplum içinde yaşayan bireyler olarak bu asli görevimizdir.

Tarih bilimi pek çok bağlamda, bir deniz feneri gibi bu günümüze ve geleceğimize ışık tutar. Bizler ve bizden sonraki nesiller de o ışıktan istifade ederek/etmeli; yanılgıya düşme gafletini en aza indirmeli. Tarih, doğrusuyla/yanlışıyla nice dersler verir. Doğruları alarak; yanlışları tekrar etme yanılgısına düşmeyerek hareket etmeliyiz. Tarih tekerrürden ibarettir yerine, tarihte yaşanmışlıkları göz önüne alarak tekerrürden ziyade daha iyiye, daha güzele, daha doğruya taşımak için geçmişimizi objektif incelemeyiz.

“Geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez” sözünden de yola çıkarak bu konuda kısa bir girizgâh ya da bir örnekleme yapacak olursak;

Mekan orta asya...

O zamanlar Çin gibi bir musibet var ortada. Türlü entrikalar, türlü belalar... Neler yaptıkları hususunda tarihi merak edenler veya aşağı yukarı herkes neler yaptıklarını bilirler. Ancak anlatmak istediğim nokta bu ve benzeri belaların şimdi ve sonrası da var olmaya devam edeceğidir… Derler ki “Kıskançlık, nifak ve belanın atasıdır” kıskançlık bu minval ile başlar her türlü fiiliyatı ziyan eder..

İşte Mete Han, bin çeşit beladan sıyrıldığı zamanlarda aklına takılanlar yüzünden birçok yenilikler yapmış, bilinen bilinmeyen türlü birlikler kurmuş. Amaç ise tek imiş, “Kötü ile savaşmak” Zamanımızdan yaklaşık 2300 yıl öncesine dayanır bu arzu. Elbette o zamandan bu zamana dek, bu uğurda kimler gelmiş, kimler geçmiş olsa da genelde pek bilinmemektedir.

Saltanat sefasını rahat rahat sürmek varken bu insanlar, neden ulvi bir amaç uğruna onca badire atlattılar, neden bin bir zorluk içinde yaşayarak göçtüler bu dünyadan? Dünya fani değil miydi? Zaten bir kere gelinmiyor muydu bu dipsiz kuyuya? Peki, cevabı şu olabilir mi acaba “Bizden öncekileri onurlandırmak, bizden sonrakilerin önünü açmak…” Bu âlemde insanlık için yapılan hiçbir vefakârlık ve hizmet boşa değildir. Hele ki amacı ADALET getirmek olanlar, ölümsüzleşmişlerdir. 

Belanın, derdin rengi değişir ama kokusu asla değişmez. Bazı uşaklar belaya hizmet ederken diğer yandan güzellik, adalet, hoşgörü içinde binlerce nefer de yetişmiştir. Tarih; anlatılırken masal gibi dinlenir lakin önemli nokta “DERS ALMA”yı unutmamaktır. Her fırsattan şahsi çıkar sağlayanlar da vardır, o çıkarcılar ise yanlış fiillerini kılıfına uydururlar, onlara göre “Bunun adı ticarettir, bunun adı yenidünya düzenidir” gibi savunmaları vardır. Sanki yaptıkları ettikleri dalaverelerin icazetini almışlardır ve gönüllerde esas olan DOĞRU gibi yanlışı savunma halinde bir tutum sergilemektedirler. Bu durumları, birçokları da UYARILMADIĞI için normal karşılar. Sebebi ise basittir “ insan gördüğünü yapar” Neden mi? Şöyle ki bir bebek gördüğünü taklit eder; annesinin topuklularını giymeye çalışan Elif gibi, babasının saatini takmaya çalışan Kenan gibi. İnsan zamanla boyu ve yaşı büyüse de öğrenme yolları hep aynı kalıyor sanki.

Dolayısıyla iyiye örnek olmak gerekmez mi?

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.