Konya
23 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    34.89
  • ALTIN
    2435.2
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66793.93$

MANİSA’NIN DELİSİ

03 Ocak 2020, Cuma 08:06

 

Kendi illerinden milletvekili adayı olamayanların ya da partisi tarafından aday gösterilmeyenlerin başka bir ilden aday gösterilmesine alıştık. Ayrıca bu son yılllarda karşılaşılan bir durum değil. 1920’de kurulan ilk meclis’te de bu vardı, sonraki meclislerde de her zaman oldu.

Bu olay bilinmesine rağmen yadırganıyor mu?

Yadırganmadığını söylemek mümkün değil.

Bunun istisnası olan büyük şehirler var.  Mesela, en başta İstanbul, Ankara,İzmir belki Mersin’de olabilir. Buralarda yaşayan nüfusun hemen hepsi, bu illere mensup insanlar olup çıkmış. Günün birinde gitmek için tercih edecekleri fazla il yok. Dolayısıyla sözünü ettiğimiz illerin yerli nüfusu siyasete giren her insana hemşehrisi gözüyle bakabiliyor.

Anadolu illerinde ise bunun tam tersi bir durum var.

Olayın her ne kadar geçmişe dayanan bir hikayesi olsa da, doğdukları ilden  milletvekili  adayı olamayanların ya da partileri tarafından aday gösterilmeyenlerin gelip kendi şehirlerinden aday olmasını ya da aday gösterilmesini kabul etmiyor.Bu durum Anadolu illerinde “Şehir Milliyetçiliiği”nin değişen zamana  boyun eğmediğini göstermesi bakımından önemli.

“Şehir Milliyetçiliği” taraftarları haksız mı?

Haksız oldukları söylenemez.

Anadolu’da yaşayan insanlar kendi illerinden olmayan ama oy vererek seçtikleri milletvekili ve hükümetlerde yer alan bakanların hatta başbakanların, kendilerine ve seçildikleri ile hizmet  edemeyeceğini ve etmediğini düşünüyor. Bu olayın bir çok ilde somut örnekleri var. Bu illerin başında maalesef Konya  geliyor. Konu buraya gelince ister istemez,seçilenler “Ne yaptı?” sorusu da gündeme geliyor.

Geçmişte  doğdukları ilden ya da daha farklı bölgelerden milletvekili adayı  olmayanlar, aday olsalar bile seçilememe riskinini  göze alamadıkları için Konya’ya geldi aday oldu. Milletvekili seçildi.  Aralarında bakan olanlar,başbakan olanlar  oldu. Ne yaptılar? Taş üstüne, taş mı koydular? Bir  çivinin yanına,bir çivi mi daha çaktılar?Bizde yaşanan bu örnekleri gören bir takım Anadolu şehirleri, başka illerin nüfusuna kayıtlı  siyasetçilerin kendi illerinden milletvekili adayı gösterilmesine tepki gösterdi. Kabul etmedi. Sonunda adayın ve  partilerin değil, o  şehirlerde yaşayan insanların istediği oldu.     

Konu  buraya gelmişken yaşanan somut bir örnekten söz edelim size.

ANAP’ın kurucularından ve  o yıllarda partinin 2. Adamı Mehmet Keçeciler, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra  1983’de yapılan milletvekili  genel  seçimlerinde Konya’dan aday olduğu halde askeri Konsey’den, Konya’da yapılan “Kudüs Mitingi” gerekçe gösterilerek veto yemiş ve  liste dışı kalmıştı. Oysa Keçeciler’in o mitingle   zerre miktar ilgisi olmadığı gibi, mitingi önlemek için de  Tertip Komitesi nezdinde çok  çaba sarf etmişti. Lakin askeri Konsey bunu dikkate almadı ve Keçeciler’in milletvekili seçilmesini önledi.

Siyasi yasaklar kalkıp da bazı illerde ara seçim gündeme gelince, ANAP Keçeciler’i ara seçim yapılacağı illerden birisi olan Manisa 2. Bölgeden Milletvekili adayı gösterdi. Çünkü Konya ara seçim yapılacak iller  arasında değildi

Bu ülkenin yetiştirdiği önemli devlet adamlarından olan Mehmet Keçeciler, ara seçimlerde Manisa’dan aday gösterilince seçim çalışmalarına katılmak üzere  Manisaya’ya gider. Olayın püf noktasını Keçeciler o zaman şöyle anlatmıştı. “Bir gün öğleden sonra seçim  çalışmalarına katılmak için  Manisa’ya gittim.  İyi de karşılandım. Partililer başta olmak üzere, sivil toplum örgütlerinden ve şehrin ileri gelenlerinden yakınlık gördüm. Bu durum karşısında mutlu oldum. Gece gelip otele yattım.Bana göre her şey yolundaydı ve ters giden bir durum yoktu. Sabah seçim çalışması için otelden çıkınca geçtiğimiz her  cadde ve sokakta bulunan  duvarlara, dükkan  camlarına, evlerin balkonlarına yazılan çok sayıda yazıyı gördüm. Neredeyse tüm cadde ve sokaklar  aynı yazıyla donatılmıştı. Yazı şöyleydi: “Manisa’nın delisi, Konya’nn akıllısından iyidir.” Tabi  o seçimleri  şehir milliyetçiliği kazandı. Biz onca adımıza, şanımıza ve partimizin büyüklüğüne rağmen  seçimi kaybetik. “

 Yukarıdaki olay Anadolu şehirlerinin “Şehir Milliyetçiliği”ni göstermesi bakımından fevkalade  önemli bir örnek

Siyasette böyle de diğer tarafta  farklı mı?

Mesela, bürokrasi..

Yasalar ve doğası gereği yerelden olmaması gereken ve önemli görevlerde bulunan üst düzey bürokratlar var.  Bu gayet normal bir durum. Bunun böyle olması gerekiyor. Çünkü yasalar  bunu  emrediyor.Buna kimsenin diyeceği bir  şey olamaz.

Ama siyaset alanında  olduğu gibi başka görevlerde farklı bir değerlendirme söz konusu olabilir.        

Sonuçta Konya da bir Anadolu şehri.

Milletvekili ve diğer yerel siyasetçilerin  yerelden olmasında  gösterilmesi gereken hassasiyet; en azından üniversite rektörlerinin tercihinde, rektör yardımcılarının tercihinde, üniversite genel sekreterlerinin  tercihinde, dekanların tercihinde ve aynı şekilde  kamu  hastane başhekim ve müdürlerinin tercihinde de gösterilebilir. Ayrıca  Büyükşehir ve merkez ilçe belediyelerinde görev yapan üst düzey bürokratlar için de bu hassasiyetin gözönünde bulundurulmasında hizmet ve sorumluluk bakımından  fayda var. Bu görevdeki  yöneticilerin, ait  oldukları şehre hesap verebilmeleri bakımından  önemli.

Yukarıda saydığımız görevlerde bulunan yöneticilerden ne kadarı ve kaçı Konyalı?

Yüzde 50’si kadar olabilir. Daha fazlası yok.

Konya, merdiven olmaktan çıkarılmalı artık.

Sonra “Sel gider, kum kalır”

Manisa’nın delisi hikayesini, sıradan bir hikaye olarak görmemek lazım.

Ayrıca  mensubu olduğu  bu şehre aidiyet ve sorumluluk  duygusuyla yaşayan  siyaset ve bürokrasi  dünyasında kendisini iyi yetiştirmiş  kaliteli bir çok insan var. Bunların  içinde  milletvekili ve bakanlık yapabilecek olan insanlar var.Yaptılar ve yapıyorlar.  Aynı   şekilde  bürokraside  rektör, rektör yardımcısı, dekan, üniversite genel sekreteri, hastane başhekimi ve hastane müdürlüğü yapabilecek olan binlerce insan var. Elimizde bu  kadar bol insan malzemesi varken , Konya’yı ilerideki amaçları için araç olarak görenlerin siyasette,üniversitelerde, belediyelerde üst düzey görevlere getirilmelerini insan içine sindirmemiyor.

Bu şehrin çocukları özelliklle de bürokraside geri  planda tutulmayı hiç hak etmiyor.

Üniversite yönetimlerinde geri planda tutulmayı hiç hak etmiyor.

Geçmişte memuriyetleri olmadığı halde bir gecede memur yapılanlar, ehliyet, liyakat sahibi olmadan ve herhangi bir müktesebat aranmadan üst düzey görevlere getiriliyor.     

Üstelik bu gibi  haksızlıklar, hak ve her bakımdan da meşru olarak görülüyor.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.