Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    35.03
  • ALTIN
    2429.9
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64300.38$

Mâneviyat Sultanlarına Sevgi ve Muhabbetleri (2)

03 Ağustos 2017, Perşembe 08:00

Fâtih daha sonra İstanbul’daki Vefa semtine adını veren Konyalı Şeyh Vefa Hazretlerine intisap etmek, onun mânevî umma­nında kaybolmak ister ama o da Akşemseddin’in düşüncesi ile Fâtihi kabul etmez.

Bunun üzerine Fâtih vezîri Veliyyüddin oğlu Ahmed paşaya sanki ağ­layarak:

 “Gördün mü Lala, Bizans’ın yüzyıllardır aşılamayan surlarını aştık da bu dervişlerin kapısını aşıp içeri giremiyoruz.” demiş. Şeyhin yanındaki­ler; “Efendim neye kabul etmediniz hem o üzüldü hem siz” deyince Şeyh Vefa gözlerinden yaşlar akarak şöyle der:

“Doğru söylersiniz ama inanıyorum ki benim ona olan sevgim ve onun bana olan ihtiyacı, bize asıl vazifemizi unuttu­racak kadar fazladır. Dostluğumuz ve sohbetimiz, birçok vatandaşın işinin yarım kalmasına sebep olacaktı. Şimdi anladınız mı Sultanı niçin kabul etme­dim.”(1)

Fâtih Sultan Mehmed’in oğullarından Şehzâde Beyazid tarafını tutup,  Şehzâde Cem’in aleyhinde faaliyet gös­teren bürok­rat­lardan biri de Koca Mustafa Paşa’dır. Fâtih’in torunu   Ya­vuz Sultan Selim bir gün bu Paşanın yaptır­dığı Câminin önün­den ge­çerken, Amcası Cem olayında bu Paşanın çevir­diği fırıl­dakları ve amca­sının Küffar diyârında başına gelenleri düşünür, canı sı­kılır ve yanındaki as­kerlere derhal Koca Mustafa Paşa Câmiinin yı­kılmasını emreder.

Yeniçeriler kazma kürek alıp hemen işe koyulurlar ama karşılarına Süm­bül Sinan İsimli bir veli kul dikilir ve: “Al­lah’ın evinin yıkılamayaca­ğını” söyler. Onun mânevî              meha­betinden ve görünüşünden korkan askerler durumu Yavuza iletirler. Yavuz celâlli bir pâdişahtır ve hemen galeyana ge­lip:

 “Kim­miş benim ferma­nıma baş kaldıran?” diyerek öfke ile câmiye gelir. Bu mübârek zatı gö­rünce O’da etkilenir, sakinleşir ve emrini geri alıp, askerlere çekil­melerini söyler. Sümbül Sinan Hazretleri: “Sultanım müsâade et askerler câmiyi değil de,  kubbelerin etra­fındaki küçük bazı yerleri yıksınlar” de­yince Pâdişah sebe­bini sorar O: “Devlet otoritesi sar­sılmasın. Pâdişah bir şey em­redince o yerine gelsin. Aksi halde devle­tin bekasına halel gelir” (2) demiş. Ne kadar ince bir anlayış.

Kanûnî hasta olduğu halde Ziğetvar seferine giderken Edirnekapı’da bir pir, bir meczup, bir veli; “biz senden memnun idik, Allah’da memnun ola” deyince Kanûnî sonunun geldiğin anlar ve hemen vasiyetini yazdırır.(3) Ma’lum Kanûnî bu seferde şehit olmuştur.

Sultan 2. Mahmud çok sevdiği Ali Nutkı Dedeyi görmek için sık sık Ye­nikapı Mevlevî hanesine gelirmiş ve çok ihsan-ı şahane dağıtırmış fakat Dede buna râzı olmazmış. Bir gün ayrılırken “şeyhim bir arzunuz var mı?” der. O da “var bir daha bu tekkeye gelme” der.

“Beni evliyaullah kapısından kovu­yor musunuz?” deyince de; “hayır kovmuyorum ama buraya Mahmud Efendi olarak geleceksen buyur gel, yok Sultan Mahmud olarak gelip müritlerin kal­bini ihsanlarınla Allah’dan çeleceksen gelme” der.(4)

Osmanlının son zamanlarında her meselede olduğu gibi, bu hususun da ne kadar yozlaştığını, sathileştiğini şu olaydan anlayâlim: Osmanlının ipini çekip dünya siyâset sahnesinden bertaraf eden İttihat ve Terakki Cemiyetinin üç hayalperest başrol oyuncusundan biri olan Talat Paşa, yakın dostu olan tasavvuf ehli Abdülaziz Mecdi Efendiye;

“masonlukta mı kalayım, Bektaşî mi olayım?” diye sormuş, o zat; “ikisine de gerek yok ama illâki birini seçmen gerekiyorsa Bektaşîliği seç, çünkü o en azından Türk tarîkatıdır” der.(5)  

Dipnotlar:

1- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-2”, KTB Yay. İst. 2013, s. 281.

2- Von Hammer, Osmanlı Devleti târihi, Üçdal Neşriyat İst.1966, c.1, s. 116.

3- N.Kösoğlu,Türk Dünyası Târih ve Medeniyeti Üzerine Düşünceler”,Ötük. Yay.Ank.1997,s.240.

4- İbrahim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-3”, Albatros Yay. İst. 2001, s. 63. 

5- Nevzat Kösoğlu, “Şehit Enver Paşa”, Ötüken Yay. İst. 2008, s. 422.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.