Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.06
  • ALTIN
    2285.6
  • BIST
    8980.41
  • BTC
    70537.43$

Kutsal Emânetler Odasında Fasılasız Kur’an Ziyafeti

12 Temmuz 2018, Perşembe 07:32

Yavuz bu kutsal emânetlerin bulun­duğu mekânda, geceli-gün­düzlü Kur’an okun­ması için kırk hâfız tayin eylemiş, kırkıncıya da ken­dini yazmış­tır. İşte o günden bu ana kadar 400 küsur se­nedir, (Cumhuri­yetin ilk yılla­rından i’tibâren bir müddet fa­sılayı say­mazsak), Topkapı Sarayında Kutsal Emânetlerin bu­lunduğu bö­lümde de­vamlı gece-gündüz Kur’an okunmuştur ve  hâlâ okunmak­tadır.(1)

Taht’a yeni geçen Osmanlı Sultanları Cülus Töre­ninde mutlaka Mu­kad­des emânetler dairesine gitmiş, iki rekât na­maz kılmış, Peygamber eş­yalarının ve mânevî havası­nın olduğu odada tâbir câizse şoklanmış, ondan sonra diğer merâsimlerin ta­mamlanması neticesi tahta oturmuş­lardır. Ay­rıca mübârek gecelerde de ziyaret etmişlerdir. Yine Ramazan ayının on be­şinci gecesi de bir ziyaret programı icra edilmesi ve yüksek rüt­beli devlet er­kânının da katılması devlet protokolü haline gelmiştir. Ay­rıca ölen pâdişahlar da, yine bu daire­nin önünde bir mermer kaidenin üzerinde yıkanıp, teçhiz ve tekfin edilmişlerdir (yıkanıp kefenlenmişlerdir.)(2)   

Osmanlı döneminde, Emânetlerin korunması hu­su­sun­daki hassa­siyet o derecelere varmıştır ki, Mu­kaddes emânetlerin saklandığı odaların te­mizli­ğinde kullanılan süpürgeler, mumlar, tahta parçaları, öd ağaçları gibi eş­yalar bile muhâfaza edilip günümüze kadar ulaşması sağ­lanmıştır.

Ora­lardan topla­nan toz ve topraklar bile kutsal addedi­lip boşa götürülme­miş, çöpe veya mez­beleliklere atılmamış, Peygam­ber sev­gisiyle yanıp tutuşan insanlar onları çok kıymetli bir meta  te­lâkki edip saklamışlar, kimisi ke­fenlerinin içine saçtır­mış, kimi o tozlardan kerpiç döktü­rüp kabrinde saptır­maya koydurmuştur... Bugün bile Kutsal Emânetlere gösterilen hürmet ve ta’zime bakarak denebilir ki; “Türk Milletindeki iman, inanç ve Peygamber sevgisi çok ulvi ve çok farklı­dır.” 

Hıristiyanlığın Kutsal Emânetlerini Batılıların Kaçırmaları:

Ma’lum Hıristiyanlık Filistin’de doğmuş ama Anadolu da yayılmış ve Bi­zans’ın resmi dini olmuş bilahare Avrupa’da yayılmıştır. Dolayısıyla Hıristi­yanlıkla ilgili ikonlar, kıymetli ve târihî eşyalar Filistin’de idi. Bizans İmpa­ratoru Kostantin’in annesi Helen, hacı olmak maksadıyla Kudüs’e gitmiş ve Haz. İsa adını ne bulduysa İstanbul’a taşımıştır.(3) 

İslâm orduları Ürdün topraklarında yapılan Yermük Muhârebesini kaza­nınca, o havâlinin tamamının fethedileceğini bilen Kudüs Patriği Sophronios, Hz. Îsâ ve Hıristiyanlıkla ilgili kutsal emânetleri, Müslümanların eline geçme­sin diye İstanbul’a göndermiştir.(4)

Avrupa Hıristiyanları mezhep olarak Katolik’tir. Anadolu ve Balkan Hı­ristiyanları ise mezhep olarak Ortodoks’tur. İki mezhep arasında târihin de­rinliklerinde hattâ günümüzde bile müthiş bir rekabet hattâ düşmanlık vardır. 1204 yılında Ortodoksluğun merkezi olan İstanbul, Batılı Katolikler tarafın­dan işgal edilmiş, yakılmış, yıkılmış, akla hayale gelmedik zulümler icra edilmiş, bu arada Hıristiyanlıkla ilgili dinî ve târihî eserlerin birçoğu kiliseler yağmalanarak Batıya kaçırılmıştır.

Bu kaçırma işi İstanbul’un Türkler tarafından fethinden önce gerçekleş­miştir. Bizans’ın zayıfladığı, son günlerini yaşadığı, kısa bir müddet sonra düşeceği ve Türklerin eline geçeceği görülünce yine Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen birçok eser Türklerin eline geçmesin düşüncesiyle Avrupa’ya nakledilmiştir. “Fetihten önce İstanbul’dan kaçırılan kutsal emânetler şöyle sıralanıyor:

Havari Andre’nin tabutu içinde beyaz ketene sarılmış cesedi, İsa’nın yeğeni Zebedeus’un eşi Maria Salome’nin tabutu, İsa’nın bağlanıp işkence edildiği renkli cilalı bir taş. Hz. Îsâ’nın gerildiği gerçek çarmıhın insan büyüklüğündeki iki parçası, İsa’nın böğrüne saplanan mızrağın demir ucu, ellerine ve ayaklarına çakılan çivilerden ikisi, kanından bir kristal şişe içinde bir miktar kan, Meryem Ananın giysisi, Vaftizci Yahya’nın başı vb.”(5)

Dipnotlar:

1- Aydın Taneri, “Türk Devlet Geleneği”,MEB Yay. İst.1997, s. 292; Algül, a. g. e.  s. 216.

2- Süleyman Beyoğlu, a. g. e. s. 18.

3- Münevver Ayaşlı, “Dersaâdet”, Timaş Yay. İst. 2005, s. 36.

4- Ali Çimen-Göknur Göğebakan, “Târihi Değiştiren Savaşlar”, Timaş Yay. İst. 2010, s. 57.

5- Giovanni Scognamıllo, “İstanbul Gizemleri”, Bilge Karınca Yay. İst. 2006, s. 16, 68.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.