Konya
23 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2418.3
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66039.9$

Kutlu Doğum-Mutlu Doğum-5

19 Nisan 2015, Pazar 00:00
Bu milletin güle olan aşkını gülle başlayan isim ve adların çokluğun­dan da anlayabiliriz. Bir çırpıda akla gelenler: Ayşegül, Fatmagül, Pembegül, Gülten, Gülfem, Gülendam, Gülbahar, Güldane, Gülistan, Gül­süm, Güleseren, Güllü, Gülşah, Gülpembe, Gülnihal, Gülnaz, Gülcan, Gülperi, Gülçiçek, Gülnur, Nurgül, Aygül, Akcagül, . .

Kız çocuklarımızın nikâh duasında bile Ehl-i Beytten Hz. Hatice’nin, Hz. Fatıma’nın isimleri anılır. Hatta Anadolu’da âdettir. Gelin olan kız evden ayrılırken beline yine gül rengini temsil eden  kırmızı kuşak veya şerit bağ­larlar. Resûl-i Ekrem’in böyle yaptığına inanılır. Memleketimizde Ehl-i Beyt sevgisiyle temayüz eden bir gurup vatandaşımızın rengi ve sim­gesi de yine bu aşka ve sevgiye binaen kırmızı, yani gül rengidir.

Camilere, tekkelere, türbelere... Yine gül ile başlayan isimler verilmiş: Gülbaba Tekkesi, Güldede, Lâleli Baba, Gül Ana, Güllü Ana tekkeleri.([1]) Şarkı makamlarımıza yine gül ile başlayan isimler verilmiş: Gül-zâr, Gül­şen-i vefâ, Gül-deste, Gonca-fem.([2]) Türk milletindeki Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisi sadece gönülde kalmamış bunu fiile de dökmüşlerdir.

 Başka millet­lerde hatta Resûlullah’ın hemşehrilerinde bile böyle bir kaygı ve an­layış ol­madığı halde, üç bin km. beride benim milletim kıbleye karşı aya­ğını uzatmaz, abdest bozmaz, tükürmez, tuvaletlerinin yönünü o tarafa müteveccih yapmaz, Kur’an’a hürmetsizlik olur diye belden aşağı   indir­mez.

Osmanlı da Çelebi Mehmet döneminde başlayıp 1916 Sultan Reşâd dö­nemine kadar devam etmek suretiyle Sürre Alayları tertip edilirdi.([3]) Di­nine ve Peygamberine olan sevgi ve muhabbetinden dolayı Mekke ve Me­dine’ye vakfedilen yerlerin gelirleri, ayrıca o mukaddes belde halkına ya­pılan aynî ve nakdî yardımlar toparlanır, bir fonda biriktirilir, ayrıca devlet ileri gelenlerinin hediye ve bağışları cem edilir, İstanbul’da dokunan Kâbe örtüsü ve benzeri hediyeler alınır, yüksek rütbeli bir paşanın başkanlığında çok debdebe ve şa­şaalı bir törenle yola çıkarılır ve her geçtiği yerlerde resmi törenler yapılmak suretiyle kutsal beldelere ulaşır bu yardımlar yerle­rine tevdi edilirdi.

 İşte böyle bir kervanda Meşhur Şair Nâbi’ de bulunmuş. Aylarca deve ve atlarla süren yolculuktan sonra Medine’ye yaklaşıldığı bir günde yorgunluktan do­layı dinlenmesi için birazda dikkatsizce ayağını Medine’ye karşı uzatan bir bürokratı görünce Şair Nâbi, Osmanlıdaki Pey­gamber sevgisi ve hürmetini en güzel bir şekilde ortaya koyan şu mısraları  irticalen döküveriyor.([4])

Sakın terk-i edebten kûy-ı mahbûb-ı Hudâ dır bu

Nazar-gâh-ı İlâhî dir Makam-ı Mustafâ’dır bu

Felekde mâh-ı nev Bâbüsselâm’ın sîne-çâkidir

Bunun kandili Cevzâ matlai nûr-i ziyâdır bu

Habîb-i Kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazîlette

Tefevvuk-kerde-i Arş-i Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu

Osmanlı Ehl-i Beyt’ten olanlara devamlı maaş bağlamış.([5]) Onların arzu ve isteklerini bildirecek ve hallerine tercüman olacak birini Nakîb-ül Eşraf (Şereflilerin vekili, temsilcisi) devamlı İstanbul’da bulundurmuş O’na ve tem­sil ettiklerine son derece saygılı davranmışlardır.([6]) Kutsal topraklar­dan gelen mektupları, hürmet olsun diye ayakta dinlemişler, ve oradan ge­len mektupları, hediyeleri öpüp başlarına koymuşlardır.([7])

 

Dipnotlar:

1- “Resimli Türk Edebiyatı”, s. 1298.

2- Ferid Devellioğlu, “Osmanlıca Türkçe Sözlük”, s. 959.

3- Münir Atalar, “Sürre-i Hümayûn ve Sürre Alayları”, Diyanet Yayınları 1991.

4- “Nâbi”, Kültür Bakanlığı Yayınları, no: 820, 1987, s. 150.

5- “Mevlâna Güldestesi”, Konya B. Şehir Belediyesi yay. No 8, s. 126.

6- Esat Efendi, “Osmanlıda Töre ve Törenler”, Tercüman 1001 Temel Eser, s. 143.

7- Baron Dö Tot, “Türkler”, s. 59, Tercüman 1001 Temel Eser.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.