Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    35.06
  • ALTIN
    2326.5
  • BIST
    9104.65
  • BTC
    70524.45$

Kurtulmadıkça

29 Ekim 2014, Çarşamba 09:45

Sureti haktan görünür kalbinde fitne fesat

Taş çıkartır yılana işleri gitmez kesat

Buğz, gıybet, dedikodu şeytanı sollayan haset

Manevisi yıkık bir insan, ruhu terkli bir ceset.

 

Değerli dostlar

Bu dörtlükteki ifadeler gerçek manasıyla bir hayli sert. Ne yazık ki ruhumuzu bunlar kontrol eder hale gelmiş ve içimizi kaplamış. Tabi ki insan içinde ne varsa onu mutlaka dışına aksettirecektir. Hani derler ya küp içinde olanı sızdırır diye…

Böyle bir bileşimle yüklü olan bir insanın ne kendisiyle ne de başkasıyla sağlıklı iletişim kurması zordur, çünkü her şey de kendi nefsanî isteklerini ön planda tutup nefsini tatmin etme arzusu onu istenmeyen ve hoş görülmeyen hareketlere de zorlayacaktır.

Yukarıdaki dizelerden birinde ruhu terkli bir ceset örneği verdik. Hakikaten ruhu ölen yani içinde ki tüm manevi güzellikleri yıkılan yahut nefsinin arzularına boyun eğen bir insanın yaşayan bir ölüden farkı olmasa gerek.

İnsanın tüm uzuvları ruhun emrinde bir nefer addedilir. Ruhun ölmesi demek bu uzuvlarında işlevini yitirmesi demektir.

Dipdiri meyyit, yaşayan bir ölü tabiri bunun için söylenmiştir.

Bir insan içindeki Allah sevgisi ve muhabbetini, sevdayı, imanını, ümitlerini yitirmişse, işte ruhu da tabir caizse ölmüş demektir.   

Etrafına bakıp da kalp içi gözüyle güzellikleri sezinleyemeyen mutlaka kendinde olan bir hasetlikten dolayı böyle bir basiretsizlikle karşı karşıyadır.

Eğer dünya da ruhi güzellikleri ölmüşse, bir insanın ahret yurdunda dirilir mi sanırsın? Tabi ki Allah her şeyin en iyisi ve en doğrusunu bilir…

Yaşantımız ve hayat görüşümüz bizim için dünyadaki amellerimizle ilgili bir referans değil mi?

Nasıl yaşarsan öyle ölürsün. Nasıl öldüysen öyle diriltileceksin. Rabbimiz öyle buyuruyor.

Hülasa dilimize gönlümüze hoş gelse de toplumsal hastalıklarımızın başında gelen kardeşlik dokusunun paylaşılmasını engelleyen ve bizleri bir araya getirmeyen, ölü kardeşinin etini yemekle denk olan gıybet, dedikodu ve çekememezlik gibi asla inancımızla bağdaşmayan çirkinliklerden süratle uzaklaşıp kurtulmak gerekir.

Peygamberimiz bir hadisinde”Ahirzamanda ümmetim içerisinde en az bulunacak şey helal para ve kendisine güvenilir arkadaştır” buyurmuştur.

İşte öyle bir zamanda değil miyiz !…Kardeş de olsalar maalesef,içimizde taşıdığımız ve nefsimizi hoş tuttuğumuz bu hasletler yüzünden  araya bir takım soğukluklar girmiyor mu ? Bunun nedeni bırakamadığımız ve İslam da yeri olmayan sadece şeytanı sevindiren bu manevi hastalıklar değil mi?

İnancım var diyen kimseler ki, Din kardeşlerine husumet beslemez, asla kin gütmez. Dostluk ve sevgiyi öne çıkarır. Kendini düşündüğü kadar digergamlık gösterip paylaşımcılığı esas alır. Toplumsal bütünleşmeyi korur gözetir.  Hayırkurumları dâhil ilgi duyduğu ve güvendiği yerlere yardım da bulunur.

“İnsan kalbi ve kafasıyla düşünce ve davranışlarıyla uyum içerisinde olabilecek bir ruh sağlığına sahipse, yanlış veya doğru üzerinde, inanç ve algı nispetinde sağlıklı kafa yorabiliyorsa, olaylara bir bütün üzerinden bakma cesareti gösterebiliyorsa, inandığı fikrin idealini hayatına tatbik etmeyi başarmışsa, dünyanın neresinde bir zulüm var ve o zulme karşıda kendini donanımlı hale getirebilmiş çözüm üretmeye matuf bir gaye taşıyorsa, beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi kendine şiar edinmişse, toplumsal kardeşlik dokusunu güçlendirmeye ve birlik beraberlik tohumlarının kök salmasına gayret gösteriyorsa, bir hadisi şerifte ”Müslümanların meselelerine önem vermeyen, düşünüp çare aramadan sabahlayan kişi bizden değildir” buyrulduğu gereği, hareket edip düşünerek, ümmetin dertleriyle dertleniyorsa, manen ve maddeten inancında davasına sadıksa, Ali İmran 104’de Rabbimizin emrettiği gibi:”İçinizde iyiliği ve doğruluğu emreden, kötülükten nehyeden bir cemaat bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”emri ilahisi doğrultusunda yaşıyorsa, işte o kişi ki;” nefsine hâkim ve donanımlı kişidir”. Toplumun böyle yürekten yaşayan gönül insanlarına büyük ihtiyacı var. Bilelim ki; Hayatımızın çizgisi ne zaman biter bilemeyiz, ama yaşadığımız her gün de, Rabbimize şükrederek”iki günümüz birbirine denk olmasın”.Her günümüz bir öncekine göre; biraz daha önde olsun ve hayır hasenatta yarışalım.”

Ancak böyle bir hayat ikliminde nefes alır ve hayatımızı güzel referanslara dönüştürebiliriz.

Öyleyse;”Hayali cihan değer”diyerek asrı saadet iklimine duyduğumuz özlemle ve “Gün var asra bedel”diyerek her günümüzü”Bugün Allah İçin Ne Yaptın”sözüyle bereketlendirerek yaşamalıyız….

Demek ki;  insanların birbirlerine ve diğerlerine karşı beslediği ve içinden çıkılmaz hale getirdiği olumsuz duygular, suizanlar ve şüpheler, maalesef hastalıkları artıran ve güven duygusunun kaybolmasına yol açan kötü hallerdir.

Rabbim cümlemizi böyle hallerden ve kötü düşüncelerden korusun, İnşallah.

Selam ve hürmetlerimle…

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.