Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63570.231$

KÜRTAJ VE MEDENİLİK

30 Kasım 2015, Pazartesi 08:52

 

Kıymetli okurlarım. 

İsyanımıza, inkârımıza ve günahlarımıza bakmadan, Cenâb-ı Allah'ın lütfundan bizlere verdiği sayamayacağımız kadar çok nimetlerin içinde, en kıymetlisi ve en değerlisi evlât nimetidir.

Olmayanlar doktor, hekim, ocak gibi çalmadık kapı bırakmayıp, bir “anne” veya “baba” sözü duyabilsek bütün varlığımı, bütün servetimi feda ede­rim dedikleri  halde, çocuğu olanlardan bazıları maalesef, hayvanlar kadar bile yavrusuna şefkatli ve merhametli olamamakta, o günahsız yav­ruları doğ­madan boğmakta ve evlât katili olmaktalar.

Bir kaç vatandaşını öldürdü diye, devletler birbirlerine harp ilân et­meyi, şerefini kurtarmak addederken, kedinin kendi yavrusunu yediği gibi her yıl binlerce günahsızın hayat hakkına mani olarak, doğum kontrolünü ve kürtajı teşvik edenler, hangi vicdanî, ahlâki ve medenî  mazeret arkasına sığınıyorlar.

Bu işi yapanlar ve destekleyenler, kendilerinin de böyle bir barbarlığa ve canavarlığa kurban gitmediklerinin şükranesini mi ödüyorlar? Asrın in­sanları ne cehalet ve tezat içindedirler ki, bir yandan hasta ve illetlileri kurtarmak, ihtiyarlamaya ve ölüme çare bulmak için var gücüyle çalışıp, milyarlar har­carken, bir yandan dünyaya gelme hakkını kazanan masumla­rın temiz kanla­rına ellerini bulaştırıyorlar.

Eski insanların vahşetine bakıp ta, onlara barbar, sadist, vicdansız diye  haykıranlar, istisnalar hariç, beyaz maskeli, lâstik eldivenli, beyaz göm­lekli, birbirlerine Latince parolalar fısıldayarak, medeniyet mahsulü zarif aletlerle dolu aydınlık odalarda, bilhassa büyük şehirlerde, her yıl binlerce cinayet işleyenlere  neden hissiz ve sessiz kalırlar? Arada ne fark var?

Hayvanî ve şehevî hislerinin esiri olup, yasak ilişkiler kurup o masum yavrunun teşekkülüne sebep olduktan sonra, suç aleti olarak gördükleri o yav­ruları ortadan kaldırmak isteyenler.

Diyana heykeline eş, narin sedef vücudunun ince çizgilerini, gebelik ha­linde karnının davlumbaz şişkinliğiyle, estetik ve anatomik görünümünü bozmak istemeyen bayanlar.

Gönlünce gezip tozmasına, partilere katılmasına, rulet ve konken top­lan­tılarına iştirak etmesine mani olur korkusuyla bu yola başvuran, annelik duy­gusu ve şefkatinden mahrum zarif hanımlar:

Allah’a tevekkülü zayıf olan, çocuk doğmadan rızkının takdir edildi­ğini bilmeyen, Cenâb-ı Allah'ın; "Semada ve arz’da yaşayan bütün can­lıların rız­kını vermek Allah’tır"([1]) ayetinden haberi olmayanlar, bu meş'um cina­yeti işlerlerken, tıpkı bir çürük dişi çektirenlerin soğuk kanlılı­ğıyla, vücudun da teşekküle başlayan canlı insan mukaddimesini aldırıp, öldürüp, laboratuar­daki  içi alkol dolu kavanozu ona hem beşik hem tabut yaparken, ilgililer, insan hakları savunucuları, çocuk esirgeme yetkilileri ve anneler derneği üyeleri neredeler?

Bir zamanlar "on yılda on beş milyon genç yarattık her yaşta" diye övü­nüyorduk. Bir zamanlar çocuğu fazla olanlara resmen ikramiye veri­yorduk. Hâlâ kendi kendini besleyebilen yedi ülkeden biriyiz diye gurur duyuyoruz. Öyleyse bu insanlık  dışı faaliyeti yasallaştırmaya çalışmak niye.  Çocuklar birer sebze veya meyvemidir?  İhtiyaç olursa çok yetiştir, ihtiyaç olmazsa kökünü kes. Gelecekteki durum endişesi ile, bugünkü du­ruma göre bir kıyas yapacak olursak, memleketimiz bugünkü nüfusun iki, hatta üç misli bir nü­fusu besleyecek potansiyele sahiptir. Toprağı bizimki­nin dörtte biri olduğu halde bizim nüfusumuzun iki mislini besleyen ülkeler vardır.

Muhterem okurlarım: Cenâb-ı Allah; "Bir de fakirlikkorkusu ile (cahiliyet devrinde olduğu gibi) çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da size de rızkı  biz veririz. Muhakkak ki onları öldürmek çok büyük bir gü­nah­tır"([2]) buyurur.

Bu münasebetle, annenin hayati tehlikesi hariç, ana rahminde teşekkül eden, hele hele 4 aydan büyük  cenini  hangi suretle olursa olsun öldürmek yasaktır.  Ancak ana rahmine  düşmesine normal ve zararsız yollardan mani olmaya cevaz vardır. Bugün bunun tıbbi birçok usulleri vardır. Onlar           uy­gu­lanmak suretiyle, çocuğun ana rahmine düşmesine mani olunabilir. Tek­rar söylüyorum bunda bir beis yoktur.  Bu diğer dinlerde de böyledir.

77 milyonluk Türkiye’de 77 bin kişinin bile tasvibine mazhar olama­ya­cak böyle bir hareket, Müslüman  Türk’ün dinine, töresine, millî ahlâk ve seciyesine, örf adet ve an’anesine tamamen aykırıdır.

Bugün gizli yollardan bu fikirleri bize empoze eden garplılar, elli sene sonra  Avrupa ihtiyarlar ülkesi olacak, genç nesil yetişmiyor diye telaşlan­makta, ve sekiz çocuklu aile, "küçük ev ve benzeri" dizi filmlerle  ve başka yollarla çok çocuk sahibi olmayı teşvik etmekte. Avrupa’da birçok devlette doğuran anneye uzun müddet izin veriliyor, ikramiye veriliyor ve çocuğa belli bir maaş bağlanıyor. Arzu edenler araştırsınlar. İdarecilerinin ve po­püler kişi­lerinin kaçar çocukları var?

Son söz yüce kitabımızdan olsun: “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helâkeder misin Allah'ım?"([3])

Dipnotlar:

[1]- Sebe’ Sûresi, 24.

2- İsrâ Sûresi, 31.

3- A’raf Sûresi, 155.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.