Konya
24 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.86
  • ALTIN
    2433.3
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64687.83$

KOV ? GIYBET

28 Aralık 2015, Pazartesi 08:37

Arkadan dil uzatan itlere verme kıymet

Yedikleri herzeyi göm toprağın altına

Her havlayan köpeğe bir taş atarsan eğer

Taşın dirhemi çıkar gitgide bin altına         

 

Ferit Kam rahmetli, bu kötü fiili icra edenlere, yani gov-gıybet yapanlara, insanların arkasından çekiştirenlere, insanlar arasında lâf taşıyanlara itibar edilmemesini tavsiye ediyor.

Allah ve Resûlü de bu kötü mizaç sahiplerini ikaz ediyor ve şöyle buyu­ruyorlar:

 

“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mah­remiyetlerini araştırma­yın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet eden­dir.”([1])  

 

Hem oruç tutup hem de kov gıybet yapanlar için Peygam­berimiz “Biz bu oruçtan ne anladık, Allahın helal kıldığı yemekleri yemediler, suyu içme­diler ama haram kıldığı kar­deşlerinin etini yediler” buyurmuştur.

 

Kendisini tenkıd edip gıybetini yapan İzmirli birisi için Şair Eşref şöyle demiştir:

Bir denî çıksa aleyhimde bulunsa çok mu

Kamer’e av’ave eyler ne köpekler bilirim

Kâbe-i kıblenümay-i zürefayım “Eşref”

Bilemez kadrimi hâlâ ne eşekler bilirim.([2])

 

“Bir alçak benim aleyhimde “namazsız-abdestsiz” diye ko­nuşmuş çok mu? Ay’a karşı üren, havlayan nice köpekler bili­rim. Ben namaza ve onda dönülen Kıble’ye son derece saygılı zarif bir kişiyim ama, beni böyle tanıyıp kadrimi bilmeyen nice eşekler vardır.”

 

Ali Ulvi Kurucu rahmetli anlatmıştı: Çocuğum, ha­fızlığa çalışıyorum, bir Ramazan günü iftara yakın bir eve gittik, hatim okuduk, yemek yedik. Bu esnada orada bazı kişiler, “meyveli ağaca taş atan eksik olmaz” sözü gereği, amcamın (Hacıveyiszade) aleyhinde bazı şeyler söylediler. Bende çocuk­luk sâikıyla hemen gelip amcama, birazda abartarak, senin aley­hinde sövdüler dedim. Hiç kızmayan amcam kızdı ve “Ulen sahtekâr bir daha böyle şeyler duymayacağım. Orada yediğin envai çeşit nimeti hazmet­tin de, benim aley­himde söylenenleri mi hazmedemedin. Onlar benim ne ednâ bir kul olduğumu bil­seler, sövmekle kalmazlar gelirler iyi bir de döverler” dedi.

 

İşte büyük insanları büyük yapan bu huy ve haslet­leri, bu ahlâk-ı hamîdeleri, bu peygamber terbiyesini an­dıran mizaçları­dır.

Bu hususta söylenmiş güzel sözler:

Kişinin hayzıdır ağzında gıybet

Ki gıybet söyleyen bulmaya rahmet       

                                                Adlî

“Dedi-kodu kov-kıybet basit ruhlu kişilerin eğlencesidir.”    Jormeiller

“Başkalarının sözlerini sana taşıyan kimse, bil ki senin sö­zünü de baş­kalarına taşıyor demektir.”    Hasan Basri

Namık Kemal bir adamla ilgili bir dedikodu duydu mu, he­men o adamı bulur, kıymet verir konuşurmuş. Sebebi soruldu­ğunda: “Şuna emin olun ki, hiçbir fazileti olmayan adamı, hiç­bir kimse çekiştirmez. Zemmolunan adamlar görüşmeye şayan­dırlar.” dermiş.

Şair Nüzher bir gün Sivas’dan geçerken kendine kulpsuz bir fincanla kahve ikram edilir. Sebebini sorunca; “kırıldı yenisini de alamadık” derler. Şair “siz bunu İstanbul’a Bab-ı Âliye gön­derin” der. Adam sebebini sorunca; “orda her şeyin gıybetini yaparlar ve her şeye bir kulp takarlar” diye latife yapar.

1950’li yıllarda inançlı kesimden bazı kişiler bir gazete çı­karmaya karar verirler ve bu durumu önem verdikleri bir zata sorarlar.  O “Şu gazete denen şey dinimizce haram olan dedi­kodu, gıybet, söz taşıma, ispiyon, mahremi ihlâlin (gizliliği deşifre etmenin) yapılışı değil mi? üstelik her gün... ” deyince vazgeçilmiş.([3])

Eskiden köylerde büyükbaş hayvanlar sabah çobanlar tara­fından toplanır, akşama kadar güdülür ve getirilirdi. Sabah ço­banın sesini duyunca herkesin ahırından mallarını çıkarıp, sü­rüye katmalarına “sığır sürme” tabir edilirdi. Kadının biri sabah sığırı sürmüş, başka bir kadınla karşılaşmış, konuşmaya daha doğrusu kovlaşmaya başlamışlar, o kadar tatlı ve cazip gelmiş ki, sığır akşam geriye gelince birisi; “ana gız, iki çift lâfım daha vardı ama sığır geldi, hadi oda yarına kalsın” demiş!..

Dipnotlar:

1-Hucurat Sûresi, 12.

2-Hilmi Yücebaş, “Şair Eşref Bütün Şiirler ve Hatıraları”,İst.1978,s.65.

3-M. Fatih Can, “Bulduda Ne Oldu?”, Tarih ve Düşünce Derg. Haziran 2003, sayı 40, s,11. 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.