Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    35.04
  • ALTIN
    2325.4
  • BIST
    9104.24
  • BTC
    69955.93$

Korku ile Ümit Arasında Olmak (Beyne’l-Havfive’r-Reca’)

02 Mayıs 2019, Perşembe 09:27

Tasavvufta “kulun Allah’ın rahmetine güvenerek ümit içinde olması anlamında reca terimi” kullanılmaktadır. Sözlükte “ümit, emel, beklenti, istek” gibi anlamlara gelen recâ kelimesi tasavvufta “kulun ilâhî rahmetin genişliğine bakması, rabbinin lutfunu kendine yakın hissetmesi, sonucun iyi olacağını düşünüp sevinmesi, celâli cemal gözüyle görmesi” şeklinde tanımlanmıştır.

Kur’an’da Allah’a kavuşmayı ümit edip buna göre hazırlık yapanlar övülmüş, Allah’a kavuşmayı ummayıp kötülükte devam edenler yerilmiştir (Yûnus 10/7, 11, 15; el-Kehf 18/110; el-Ankebût 29/5).Recâ hadislerde de Kur’an’daki anlamıyla kullanılmıştır. Hz. Peygamber’in, “Allahım! Rahmetini ümit ediyorum” diye dua ettiği (EbûDâvûd, “Edeb”, 101), can çekişen biri hakkında, “Allah ona umduğunu verir, korktuğundan emin kılar” dediği rivayet edilmektedir (Tirmizî, “Cenâʾiz”, 11; İbnMâce, “Zühd”, 31).

Havfın zıddı Allah’ın mekrinden ve azabından emin olma, recânın zıddı ümit kesme (yeis) halidir. Her mümin havf ve recâ halini yaşayabilir. Kur’an okuyan bir kimsenin azap âyetleri gelince korkması havf, rahmet âyetleri gelince ümitlenmesi recâ halidir.

Güzel iş yapan kişinin Allah’tan sevap beklemesi, yaptıklarından pişman olan günahkârın affedileceğini ümit etmesi recânın makbul iki şeklidir. Kötülük yapmaya devam eden bir kişinin Allah’tan af beklemesi ise sahte bir recâdır.

Recâ hali kulun Allah hakkında hüsnüzan sahibi olmasıyla da ilgilidir. Bir hadiste, “Allah kulunun zannı üzeredir” buyurulmuştur (Buhârî, “Tevḥîd”, 15; Müslim, “Tevbe”, 1). Kul rabbini rahmet, kerem ve af sahibi olarak tasavvur ederse Allah bu zannına göre tecelli ve muamele eder. “Rahmetim gazabımı geçmiştir” sözü de (Buhârî, “Tevḥîd”, 55; Müslim, “Tevbe”, 14) daha fazla ümitli olmayı gerektirir.

Havf ve recâ hallerini bir kuşun iki kanadına benzeten sûfîler biri olmadan diğerinin işe yaramayacağını, kulun bu iki hal arasında (beyne’l-havfve’r-recâ) bulunması gerektiğini belirtmişlerdir. Kaynağı muhabbet ve rahmet olan recâ esası üzerine kulluk etmek, korku esasına göre kulluk etmekten daha üstündür.

Bir şeyin recâ olması için o şeyin gerçekleşebilmesinin birtakım sebepleri bulunmalı, gerçekleşme ihtimali de fazla olmalıdır. Bu sebepler Kur’an ve hadislerdeki haberler, vaadler ve müjdeler düşünülerek ulaşılan bazı hususlar olabilir. Böyle sebepler yoksa veya zayıfsa ümide kapılmak bir avuntudan başka bir şey değildir. Sebeplerin varlığı da yokluğu da bilinmiyorsa onunla ilgili beklentiler temenni adını alır.

Allah iman eden, hicret eden ve Allah yolunda cihad yapan müminlerden bahsettikten sonra, “İşte Allah’ın rahmetini umanlar bunlardır” buyurmaktadır (el-Bakara 2/218). Bu âyet ve hadisler havf ve recânın teşebbüse ve faaliyete geçmenin sebebi olduğunu göstermektedir.

Ümitsizlik ve güven hali teşebbüsü engeller. İmam Gazzâlî, recâ ve havf sahibi mümini her türlü önlemi aldıktan sonra toprağa tohum atıp ürün vermesini bekleyen çiftçiye, temenni ve avuntu sahiplerini de çorak araziden ürün bekleyen akılsız kişilere benzetir. Havfın kötülüklerden pişman olan günahkâr kulun hali, recânın amel ve ibadetine bağlı müminin hali olduğunu, müminde her iki halin de mutlaka bulunması gerektiğini söyler.

 Havf ve recâ hallerinin değişken hisler olduğuna dikkat çeken İmam Gazzâlî zaman ve şartlara bağlı olarak biri yükselişe geçerken diğerinin aşağıya indiğini, bazan da bunun aksinin gerçekleştiğini, korku ile ümit arası ifadesinin bu iki nokta arasında gidip gelmek anlamına geldiğini belirtmiştir.(Süleyman Uludağ, “Reca’”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 34, s. 502).

İsrâ sûresinin 57. âyetindeki“Allah’ın rahmetini umarlar, azabından korkarlar” ifadesini dikkate alan sûfîler,havf (korku) ile recâ (ümit) kelimelerini daima bir arada kullanmışlardır. Yahyâ b. Muâz, “Havf ve recâ imanın iki direğidir, bunlara sarılan sapıklığa düşmez” der; Necmeddîn-i Kübrâ da havfınrecâya ağır basmasının insanı kara kış gibi soğuk fikirlere sürükleyebileceğine, aksi durumda da yoldan çıkmanın söz konusu olabileceğine işaret eder. (Mustafa Kara, “Havf”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 16, s. 528).

O halde imanımız ümit ile korku arasında denge içerisinde olmalıdır. Allah’ın rahmetinden hiçbir zaman umudumuzu kesmeyelim. Allah’ın azabından da hiçbir zaman güvende olmayalım. Daima Allah’a sığınalım ve O’na iyi bir kul olmaya çalışalım.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.