Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2427.1
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    63885.29$

KONYA’DA TURİZM

12 Ekim 2020, Pazartesi 09:57

2019 yılında şehrimize 3.5 milyon turist geldi.

Şehrimize gelen turistlerin profiline bakalım.

Çinli turisler birinci sırada.

Japonlar ikinci sırada.

Tayvanlılar üçüncü sırada,

Sonra şehrimize gelen turistler arasında Amerikalılar var. Sayıları fazla olmamakla birlikte Almanlar, Fransızlar, İngilizler  var.

Ülkelerin profili yeni değil.

Yıllardır böyle.

Çinliler, Japonlar, Tayvanlılar şehrimizi çok sevdi.

Az kalsın unutacaktım Koreli turistlerimizde var ama az.

Geliyorlar.

Bir gece kalıyorlar ya da kalmadan gidiyorlar.

Çünkü şehrimize gelen turistlerin kalmasını  gerektirecek  farklı aksiyonlar içeren tesisler yapmadık.

Yapmadığımız halde, yapar gibi yaptık.

Bazen de yapılıyormuş gibi gösterdik.

Anlayacağınız bu işe de “alavere dalavere” karıştırdık.

Durum böyle olunca Kapodokya’dan güneye , güneyden de Kapodokyaya  tur otobüsleri ile giden  çeşitli milletlere mensup turistler şehrimize saatlik ziyaretler yapıyor.

Bakınız Konya’da Turizm İşletme Belgeli ve toplam yatak  kapasitesi  7 bin civarında olan 38 tesis bulunuyor. 5 yıldızlı 8, 4 yıldızlı 8  başta olmak üzere farklı kopsepte sahip bu tesislerin 24’ şehir merkezinde, 14’ü de ilçelerimizde faaliyet gösteriyor.

3.5 milyon turistin geldiği  Konya’da bulunan bu tesisler kar ediyor mu?

Hayır..! Kar etmiyorlar, zarar ediyorlar.

Varlıklarını sürdürebilmek için derin bir arayış içerisindeler.

Çünkü, şehrimize gelen turstler konaklamıyor, yatmıyor. Çoğu geldiği gibi gidiyor.

Neden?

Konaklama tesisleri bilinen ve bilinmeyen nedenlerden dolayı  turistlerin dikkatini çekecek ve onları konaklamaya zorlayacak aktiviteler  koyamıyor ortaya.

Koskoca Konya’da toplam 7 bin yatak kapasiteli yıldızlı konaklama tesislerinin doluluk oranı 2019 yılında yüzde 43’de kaldı.

Konaklama  işletmecileri ne yapsın?

Turistler  ne yapsın?

Geçmişten gelen bu kısır ve verimsiz süreci şehir olarak aşmamazı  gerekiyor.

Bunun için en başta..

Değişmemiz  gerekiyor.

Yenilikler ve yeni aktiviteler üretmemiz  gerekiyor. Yeni bir yapısal anlayış gerekiyor.

Ama nasıl?

Bir yerde termal  tesis açmış olmayı, turizmin kazancı olarak görmek gibi sığ ve politik  bir anlayışla bu sorunu çözmemiz  mümkün değil.

Çok daha köklü ve reform nitelinde anlayış ve  yatırımlar gerekiyor şehrimize gelen turistlerin konaklamalarını sağlayabilmemiz için.

Şehir merkezine 90 Km. Mesafede bulunanve ülkemizin nadir göllerinden olan Beyşehir Gölü’nü turizm sektöründe değerlendiremiyoruz. Gölün su yapısı ve adalarının iyi anlatılması  yerli ve yabancı turstlerin dikkatini mutlaka çekecektir. Gölün kıyısında yapılacak olan plajlar ve farklı hizmetler sunacak olan tesisler, turstleri bölgede kalmaya ikna edecektir. Ayrıca  göl kenarında yapılacak tesislerde ulusal ve uluslararası kongreler,  konferanslar, toplantılar yapılabilecektir. Takımların kamp yapması  da mümkün olabilecektir.

Yalnız Beyşehir mi?

Elbette değil.

Akşehir’in, Ereğli’nin, Seydişehir’in, Çumra’nın, Karapınar’ın bir birinden farklı doğa ve kültürel güzelliklerini, zenginliklerini turistlere açmamamız şart. Bu iş bol resimli katoloklar  bastırarak olmuyor. Bu bölgelerde fiziki çalışmalar yapacaksın. Sonra turistleri oralara alıp götüreceksin. Bu şehirde kamu marifetiyle yüzlerce trilyon harcayarak geliri ve getirisi olmayan Millet Bahçeleri yapılıyor. Ama genel kamu menfatini ilgilendiren konu ve yatırımlarda her nedense aynı cömertlik gösterilmiyor. Sonra turistlerin konaklamadığından yakınıyoruz.

Kış turizmi için burnumuzun dibinde olan Derbent Aaladağ’daki  Kayak Tesisleri için gereken 10 trilyon parayı da bulamıyoruz. Naylon poşetleri kıçının altına yerleştiren insanlar Aladağ’da kayak yapmaya çalışıyor.

Konaklamak için farkla aktiviteler, aktiviteler için de yatırım gerekiyor.

Bakın değerli okuyucular..

Şehrimize gelen 3.5 milyon turist Mevlana Müzesi’ni ziyaret ediyor.

İlginç değil mi?

Demek ki Mevlana Müzesi olmazsa, şehrimize gelen turist de olmayacak.

Allah’tan bu müze var  ve şehrimizin buna bağlı turizm geliri var.

Biliyorsunuz Mevlana Müzesi, Topkapı Sarayı’ndan sonra ülkemizde  en çok ziyaret edilen 2.müze.

Mevlana Müzesi’ni  özellikle ziyarete gelen yerli ve yabancı turstler; Çatalhöyük, İnce Minare, Türbeler, Camiler, Meram, Beyşehirde Bulunan    Eşrefoğlu Camii, Şeyh Sadrettin Konevi ve Zazadın Hanı gibi mekanları da ziyaret ediyor.

Bu arada yeri gelmişken belirtmekte fayda var.. Hanlarımız bakımsız ve yıkılıyor. Restorasyon çalışmaları yıllardır süren hanlarımız ve  tarihi eserlerimiz var. Öte yandan Meram, asla eski Meram değil. Meram Bağları diye bir şey kalmadı ortada. Ranta ve betona  kurban ettik dünyaca bilinen Meram Bağlarını. Ayrıca Sille’de öyle. Haftada 2-3 gün bizim yürüyüş yapmak için gittiğimiz Sille tam bir mezbelelik olmuş.Dip dibe ruhsatlandırılan çorbacı, köfteci, lahmacuncu, dönerci, börekci dükkanlarından yükselen ateş dumanları ve kokular Sille’ya ayak basar basmaz burnunuzun direğini kırıyor. Bu durumda turistler neyine  gitsin Meram ve Sille’nin? Bu gibi yerlerde marka mekanların ve nezih ortamlarla hizmet vermesi gerekiyor.

O kadar olumsuz tablo karşısında şehrimize 3.5 milyon turist gene de iyi geliyor.

Fakat  konaklamak istemiyorlar ve geldikleri gibi gidiyorlar.

Aşağı yukarı tamamı da Mevlana’yı ziyaret için geliyor.

Hazreti Pirin türbesi  olması onlar da gelmeyecek.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.