Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.13
  • ALTIN
    2307.3
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70619.38$

KENDİME KENDİM GEREK (1)

30 Eylül 2020, Çarşamba 09:32

Kendime kendim gerek kendim arar kendimi

Kendime kendim gerekse kendi(m) bulsun kendini.

Belki bir iki harf yeri değişebilir lakin mananın anlaşılır olduğundan eminim. İnsanın kendini bulması araması kadar doğal ne olabilir. Kendimizi aramak bulmak ve tanımak. Sonuçta kendini bilen Rabbini bilir kulvarına yönelmek.

Merhum Yahya Kemal Beyatlı’da bir şiirinde;

“Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,
Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.”…diyerek insanın ölmeden önce kendi iklimini tanıması gerektiği vurgusunu bu cümleleriyle ifade etmektedir.

Hep bir arayış içerisinde insanoğlu. Lakin her şeyden evvel bu arama önce kendi üzerinde yoğunlaşmalıydı. Doktor insan anatomisini bilir, organların nasıl çalıştığını, kasları vs. vücudumuzun tümüyle birbirine bağlı koordineli halini görür anlar fakat bu nimetin sanatkârı üzerinde akıl yürütmez fikir yormaz hatta bazıları inkârcı ateist motifleriyle vurgulamalar yapar ve Darvinci geçinir.

Hz. Mevlana: zamanımızdaki bilginler kılı kırk yarıyorlar. Kendileriyle ilgili olmayan şeyleri pekiyi biliyorlar. Fakat önemli olanı ve kendilerine her şeyden yakın bulunanı, yani kendi kendilerini bilmiyorlar. Demek suretiyle herkesin zaaf yönlerine değinir. Ölüm bizlerden eksik olmaz lakin ibreti nazara almayız. En yakınımızı kaybederiz. Üç gün sonra her şey normalleşir ve hayat devam ediyor der, geçiştiririz.

İnsanın en büyük zafiyeti içte ve dışta uyum noktalarında yaşadığı tenakuzluktur. İçimizde arz edilenler ile dışımızda yansıttıklarımız neden bir birinden ayrılır? Bu bozulma ve dejenerasyon neden acaba?

Kültür emperyalizmi günümüzün en büyük silahı. Ülkeleri resmen, doğrudan, sınırlarını çiğneyerek güç katmana artık gerek yok. Teknoloji ile elinin altında her şey, ve avucunun içerisinde. Beyinler böyle uyuşturuluyor ve gençlik böyle elden uçup gidiyor. Her türlü batılı çerçeve de ve moda adı altında yayılan akım tüm dünyayı etkisi altına alarak herkesi bir dizayna mecbur ederken, kurtuluş reçetesi yok mu diyeceksiniz. Elbet var. Kendini bulmak, kendine gelmek ve kendini bir şeye adamak gerekir.

Batıl kapitalizmin bütün izmleri etrafımızı atmosfer gibi kuşatırken süregelen sömürgeci ruhlu uygulamalar ile aslında tüm insanlık tehdit altında bulunmaktadır. Her şey den evvel insan inanç sisteminde ve iman noktasında yaşadığı zaaf ve uzaklaşma ile kendinden kopuş başlamış ve bugün her şey bir anda pamuk ipliğine dönmüştür.

Yaşadıklarımızla düşündüklerimiz hep bir çelişki yumağı. Yani söyleyen biz fakat uygulamayan yine biz.   Neden acaba diye sorarsanız şöyle derim. Gayri ahlaki zafiyetin teknesine bulaşmayan yok gibi. İzmler birer virüs gibi kuşatmış benliğimizi. Kuşatma manevi çöküntüyü çöküntüde kaosu ve mücadele ruhunu kaybetmeyi beraberinde getiriyor.

İnsan giderek kendine yabancılaşan ve kendi başına kalakalan bir yalnızlığın pençesinde şimdi. Egoları tatmin uğruna elimizde ne varsa harcayıp tüm kedilerimizi yitirdik ve kendimizi bitirdik. İnsan kendinin özünün yaratılış hikmetinin farkına varamadığı için artık kendine de yabancı biri olabiliyor. Kendini bilmeyen Rabbini nerden bilecek?

Günümüz de batı uygarlığı denilen kulvar da; teknoloji var, sanayi devrimi var. Uzay yolculukları ve gökyüzünü sömürme var. Konfor namına her türlü lüks var zenginlerde. Teknolojinin girmediği köy kasaba kent kalmadı. Sürekli tüketerek üretmek ve kazanma hırsı peşinde yoğrulan batı, kendi içinde insanını mutlu etmekten uzaktır. Aşırı lüks tüketim ve insanın kendi yaptığının kölesi oluşu, cinsel zafiyet sapkınlıkları da batının uygulama da yer verdiği alanlardan. Aile mefhumu diye bir şey kalmamış çocukların yerini çocuk yapmamak için kedi köpek sevgisi aldı. Gösteriş budalalarının her biri hayvan sever oldu.

Peki, bu kadar zafiyetin ve insansızlığın mutsuz kitlelerin varlığının çözüme kavuşacak bir yönü yok mu? Elbette var. Bilerek kendini yok oluşa sürükleyen batının insanlığa hayrı olmayan izmlerin ve saldırganlığın son bulmasının dünya kaynaklarının ölçülü kullanılmasının huzur ve barış ve istikrarı getirebilmenin yegâne yolunu artık insanlık bizzat kendisi anlamalıdır.

Öyle teknoloji gücü ile ayakta duracağını ve uzun yıllar daha ayakta kalabileceğini düşünüyorsa batı yanılgı ustasıdır ve yıkım hızlanmıştır aslında.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.