Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2498.1
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63914.118$

Kelebeğin Hikayesi

10 Ağustos 2019, Cumartesi 09:12

Bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenara oturduğu otlardan birinin dalında, küçük bir kozanın varlığını fark etti. Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi.
Adam, bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez diye düşündü; ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi.

Dakikalar dakikaları kovaladı, saatler geçmeye başladı, ama henüz kelebeğin küçük bedeni o delikten çıkmadı. Sanki, kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşündü.

Sanki kelebek elinden gelen her şeyi yapmış da, artık yapabileceği bir şey kalmamış gibi geldi ona. Bu yüzden, kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi: cebindeki küçük çakıyı çıkarıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı.

Böylece, bir-iki dakika içinde kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu. Adam kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu.
Ama bunlardan hiçbiri olmadı. Kelebek, hayatinin geri kalanını, kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de, asla uçamadı.

Adamın bütün iyi niyetine ve yardımseverliğine rağmen anlayamadığı şey, kozanın kısıtlayışının ve buna karşılık kelebeğin daracık bir delikten dışarı çıkmak için gereken çabanın, Allah’ın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede kozanın kısıtlılığından kurtulduğu anda onun uçmasını sağlamak için seçtiği bir yol olduğuydu.
Bu gerçeği öğrendiğinde, hayat boyu unutamayacağı bir şey de öğrenmişti: Bazen, hayatta tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey, çabalardır. Eğer Allah, hayatta herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi, o zaman bir anlamda sakat kalırdık. Olabileceğimiz kadar güçlenemezdik o zaman asla uçamazdık..

Yukarıda ki hikaye de de olduğu gibi her kötülük istediğimiz için yapmış olmuyoruz. Dünyanın bir döngüsü var ve hayat bu döngü ile devam ediyor. Bazen bizler bazı şeyleri kolaylaştırdığımızı, yardım ettiğimizi düşünsek de işin aslı öyle olmaya biliyor. Ve bunu fark ettiğimiz de iş işten geçmiş oluyor. En ağırı da telafi edememek. Bu yüzden davranışlarımızda niyetimiz ne olursa olsun iki kez düşünmeliyiz. İyilik etmek peşinde iken kendimizi en büyük kötülüğü etmiş olarak bulabiliriz.

Bu duruma düşmemek için iyi düşünmek kadar sabır etmekte önemli. Bazı şeyleri hızlandırmak sonlandırmak da olabilir. Yaptığımız yardımlar sabredilmesi gereken olaylarda katliama dönüşebilir.

O yüzdendir ki dünyanın dengesini bilmeli bir kelebeğin kozasını uzun uğraşlarla kendisinin yırtması gerektiğinin önemini fark etmeliyiz. Nitekim bu bir koza hikayesi değildir. Herkes için, her şey için geçerlidir. Çocuğunuz düştüyse bırakın kendi kalksın. Hoplata zıplata siz kaldırdığınız da kendisi yerden kalkmayı hayatı boyunca öğrenemeyecek. Çocuğunuz bir hata yaptıysa her sefer bu seferlik affediyorum demeyin. Bırakın cezasını çeksin ki hata yapmadan önce cezası olduğunu bilip yapmaması gerektiğini öğrensin.  Yani koruyucu gardiyanlık görevini hemen terk edin ve hayata gerçek insanlar yetiştirmeye başlayın. Başlayalım. Çünkü bizim minik prens ve prenseslerimiz ileride başka prens ve prenseslerin anne babası olacak. Ve bu bir döngü dünya var olduğu sürece devam edecek. Tek fark biz nasıl yetiştirirsek onlarda öyle yetişecek….

Sonuç ya dimdik ayakta duran nesiller bekliyor bizi ya da ayakkabısının ipini bile bağlayamayan nesiller.. Seçim sizin, seçim bizim. Yarınlar hepimizin….

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.