Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.55
  • EURO
    35.04
  • ALTIN
    2437.7
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64582.95$

KARGALAR VE İNSANLAR

30 Ocak 2021, Cumartesi 09:02

1998 yılında Malazgirt’e tayin oldum. İzin bittikten sonra katıldığım 108. Topçu Alayı’nın ikame ettiği meskûn yerde o kadar çok kavak ağacı var ki, yüzlerce. Bir de her birinde onlarca karga yuvası. Tabiri caizse yer gök karga. Sabah akşam öylece ötüp duruyorlar. Sesleri de rahatsız edecek kadar yüksek. Ama yapacak bir şey yok, yaratılışları öyle. Bir süre sonra Alay’da vazifeli bazı subay ve astsubaylar, yapmayın etmeyin desek de, kargaları rahatsız etmeye başladı. Yuvalarını taşlıyor, ağaçları sallayarak yavruları yuvadan düşürüyorlar. Karga yuvası çer çöpten; hafif bir sarsıntı yetiyor.

Sonunda kargalar rahatsız oldu. Direnmeye başladılar. Kargalar sosyal hayvanlar; birlikte yaşıyorlar. Haliyle birbirlerine de sahip çıkıyorlar. Kendilerini taşlayan, yuvalarını bozan kişileri bellemişler. Derken bir gün, en iyi savunma taarruzdur, diyerek hücuma geçtiler. Herkese değil, kendilerine zarar verenlere saldırıyorlardı. Belledikleri kişiyi gördüklerinde, koloni halinde üzerine pike yapıyorlar. Yakalasalar parça pinçik edecekler, o kadar öfkeliler. En çokta, ordonat bölük komutanı bir yüzbaşı vardı, onu takip ediyor, binadan çıkışını bekliyorlardı. Yüzbaşı sonunda rahat yürüyemez oldu, taa kapının dibine kadar gelen araca palas pandıras biniyor, yakayı öyle kurtarıyordu.

Mücadele epeyi sürdü. Kargalar bayağı direndi ama insanoğlunun zulmüne dayanmak ne mümkün. Sabahın köründe pompalı tüfeklerle kargalara ateş etmeler, ağaçların arasında lastik yakıp dumanla zehirlemeler dahil bilinen ne kadar kalleşlik varsa yapıldı.

Kargalar köklerinin kurutulacağını anlayarak belli ki göçmüşler: Bir sabah kalktığımızda tek bir karga bile kalmamıştı. Karga düşmanları, büyük zaferi şenlikle kutladılar. Öyle ya, kargaları yenmek hakikaten büyük bir başarıydı! Amaaa sonra ne oldu?

Ertesi yıl, Alay’ı boydan boya yılanlar, fareler bastı. İnsanlar evlerine gidemez, çocuklarını evde bırakamaz oldu. Çünkü eşik beşik nere varsa her yer yılanların istilasına uğramıştı. Yılanlar sütü çok seviyor diye, sırf eve girmemesi için kapılarının önüne kap kap süt koyan mı ararsın, zift kokusundan rahatsız oluyorlarmış diyerek evin dışını ziftle boyayan mı ararsın.

Yetmedi; millet, evi ocağı kapattı, üçer beşer orduevinde kalmaya başladı. Hatta baktılar olacak gibi değil, bazı arkadaşlar eşyasını yükleyip memlekete gönderdi. Üçevler dediğimiz lojmanların tamamı boşaltıldı.

Kargaların gazabı, bizimkilere azap oldu. Vaktiyle hiç düşünmediler: Neden sadece o bölgede o kadar çok karga var? Etrafta yuva yapacakları o kadar çok alan varken niye burası? Tabiatın dengesi bozulunca zararını yine insanlar çekti.

Bu yaşanmışlık insanlara ders olsun isteriz ama nerede. İnsanlar ister ki doğanın canlıları onların olduğu bölgede olmasın. Ya da varsa da ne görünsün ne ses etsin ne yesin ne içsin. Varlıkları ile yoklukları bir olsun. Doğa insanınmış gibi yaşasın tüm canlılar. Ama yok öyle bir dava. Dünya, doğa bir sistem üzerine kuruludur. Zincirleme bir sistem. Kimse beğenmediği, hoşlanmadığı bir zinciri kırıp o aradan çıkartıp ardından dengeyi bozmadan devam edemez. Bir halka kırılırsa sistem de çöker. Tabi biz insan oğlu bunu ancak başımıza gelince anlarız, fark ederiz. Gerçi oda geçici bir süreliğine… doğayı ve dengeyi önemsemeyiz. Sonra o doğa o denge ile bizi ablukaya alır. İşte o zaman çırpınmaya başlarız ama nafile. Dünya sadece insanlar için var olmamıştır. Her canlının en az bizim kadar nefes almaya hakkı vardır. Bunu biz kısıtlar ya da bu hakkı ellerinden alırsak bedelini yine biz öderiz. Vebalini ödememek gibi bir ihtimal de hiç yok. Karıncanın bile hesabını vereceğimiz bu dünyada canlılara yapılan eziyetleri nasıl göz ardı edebiliyoruz bilmiyorum. Bunun vebalini ahını nasıl vereceğiz onu da bilmiyorum. Ama canlılara yaptığımız en ufak acı verici olayın bile kat kat fazlasını hak ettiğimizi iyi biliyorum. Bunu yenmek üstesinden gelmek bizim elimizde. Unutmayalım ki her insan masum doğar ama her doğan masum büyümez… Masum doğanları masum büyütmek ve masum kalabilmelerini sağlamak dileğiyle….

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.