Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.60
  • EURO
    35.03
  • ALTIN
    2417.1
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64138.69$

KAPSAYICI EĞİTİM ÇALIŞMALARI

10 Kasım 2018, Cumartesi 09:27

Milli Eğitim Bakanımız Sayın Prof Dr. Ziya Selçuk Bey’le beraber Milli Eğitim Bünyesinde bazı değişimler yaşanmaya başladı. Bir defa eğitimin içerisinden gelen ve yıllarca TTK’ da (Talim Terbiye Kurulu) çalışan bir birey ve seçkin bir bürokrat olan Sayın Bakanımızın ileriye dönük hamleleri ve o ruhu yakalayabilme adına öğretmen yetiştirme ve eğitimi üzerinde durması Nasrettin Hoca’nın Akşehir Gölüne yoğurt mayası dökmesini akıllara getirdi. Bir ümit bir gelecek bir vicdan ve mutlu bir muhasebe beynimizin vizyonu kalbimizin misyonu olmalıdır.

Yıllardır siyasi arenada çalkalanan bir milli eğitim camiası vardı.1945’li yıllarda Fulbright anlaşması ile yabancılara yani Amerikalılara verilen eğitim politikamız öyle bir eksen kayması yaşandı ki bize yıllarca Osmanlı’dan kurtulma adına batılılaşmanın mükemmel versiyonlarına aşkla bağlanmaya teşvik ettiler bunu batıcılık muasır medeniyet laik birey yetiştirme din dışılık adına bir mükemmel serpiştirmelerle baklava dilimi gibi sundular. Lakin altın tepsi içinde sunulan zehirin sardığı bünyemiz yıllarca kendine gelemedi. Biz içimizde kendi benliğimize düşman olduk. Karşı çıkanlar devrimcilik maskesi edebiyatıyla hukuken ve ceza en bastırıldı. Herkes Allah demenin yasak olduğu bir dönemi iliklerine kadar yaşadı bu ülkede. En iyi durumda olanlar bizim ülkemizde yaşayan azınlıklar iken biz kendi öz yurdumuzda gariban ve şehre alınmayan bir köylü ikliminde pinekletildik.

Eğitimin her süreci alınan siyasi politikalara harcandı. Yazboz tahtasına döndürülen uygulamalar iktidara gelen bir partiyle palazlandı, iktidardan kopan bir partiyle de daha sonucu beklenmeden rafa kaldırıldı. Sürekli bir arayış ve bocalama içerisinde olduğumuz aşikârdı. Aslında eğitimle ilgili temel meselenin insana verilmesi gereken değer olduğu ve insanın moral motivasyon ve içinde yaşadığı toplumun kurallarıyla çatışmaya girmeden eksik ve olması gerekenleri yürekten söylemesi gerektiği bilinmesine rağmen; bize yıllarca aksini iddia ederek, hem de bunları kemalizmin amentüsü şeklinde kamufle ederek sunanlar gelinen noktada; insanımızın ve toplumsal ihtilafların artarak çoğalmasına  ve sorun çözücülük noktasında hiçbir şey yapmadan pişkince tavırlarla resmen sınıfta kalmalarına rağmen bu toplumun manevi kodlarını budamadan geri durmadılar.

Umarım bundan böyle siyasi iktidarların Türk Milletinin inanç genleriyle oynama alışkanlıkları sona erer ve gençliğimizi yeniden değerlerimiz doğrultusunda yetiştirebiliriz. Bizim öğretmen olarak yapacaklarımız ile Bakanlığın atacağı adımların paralel olması ikilemi ortadan kaldıracağı gibi eğitim ordusunun topyekûn gönül seferberliğine dâhil edilmesi ve yaşayan fikirlerin geçmiş tecrübelerle samimi sınanarak ideal bir payda yakalanması geleceğimizin en büyük teminatı olan çocuklarımızı ve gençlerimiz kazanmada bize ümit var edecektir.

İşte bu bağlamda önce Suriye’li çocukların Ülkemize entegrasyonu sürecinde alınan bir takım kararların hayata geçirilmesi ve uyum sürecinde bize öğretmen öğrenci nezdinde katılımlarının zamana yayılarak öncelikli olarak bu entegrasyonun zor bir süreç olmasına rağmen uygulamaya konulması birlikte geleceğe bakış ve şekillenmede varılacak ortak gaye eğitimin bir başka yönünü ortaya koymaktadır. Ben bir eğitimci olarak bunu şöyle yorumlamak istiyorum. Atalarımız inancımızın kuvvetiyle hangi dini argümanla anılırsa anılsın herkese hiçbir ayrım yapmadan insan gözüyle bakmanın zaruret ve insanlık olduğuna inanmış onları kılıçla değil yürekle kazanmayı marifet bilmiştir.    İnsanı yüreğinden tutmadığınız sürece, yapılan uygulamaların hiçbir fayda sağlayacağından emin değilim. İnsan gönülle vardır. Gönülle fethedilir. Gönülle hedefe gidilir.

Yine bu bağlamda Suriye’li öğretmen ve öğrenciler için düşünülen bu kapsayıcılık bilahare bütün eğitimcilerimizi kapsayacak şekilde genişletilmiş başta okul müdürleri olmak üzere diğer idareciler ve öğretmenlerimiz bu eğitimin amaç ve uygulamaları ile kapsama alanına çekilmek istenilmiştir. Mademki kültürel birçokluk coğrafyasında birlikte yaşıyoruz öyleyse bu kapsama alanına dâhil edilen yavruların şimdiden alınan tedbirlerle ve örneklik teşkil eden çizgi ötesi fedakârlıklarla daha sağlam bir aktivasyona ve milli değerlere adaptasyonuna biraz geç kalınılmadı mı? Yani sadece Suriye’li öğrencilerin mi gelmesi beklenmeliydi? Hâlbuki her çocuğun yeteneği bakış açısı iç dünyası ruhaniyeti farklı değil miydi? Biz istiyoruz ki herkes okusun ve akademik kariyer yapsın. Peki, bu ülkede meslek ara elemanına ihtiyaç yok mu? Olmaz mı? Tabi’i ki var. Her çocuk kendi yeteneğine göre bir alanda başarılı olamaz mı? Tabi’i ki olur. Biz neden yıllarca ilgi istidat kabiliyet yetenek sanat zanaat anlayışıyla değil de illaki hatta zorba yöntemlerle çocuğa bazı şeyleri dikte etmeye çalıştık. Çocuğa hiç sorduk mu? Sen ne istiyorsun? Hiç sorduk mu? Okula geldiğinde moral motivasyon durumun nasıl? Hazır bulunuşluk safhasına kendini nasıl hissediyorsun diye?

Eğitimin Ortaokulu bitirene kadar sopasına tahammül eden biri olarak hayatın değişen ve gelişen yeniliklerine göre ülkemizin gereksinim ve coğrafi kültürel şartları da dikkate alınarak eğitim hakikatinden herkesi yararlandırmak gerekir diyorum. Dikkat ederseniz hakkından demedim, eğitim hakikatinden dedim. Eğitim bir hakikattir ve İslam’ın İlk emri “ikra”dır. Sadece bu çerçeveden olaya yaklaşsak hakikati bulacağımızdan eminim lakin ideolojik eğitim adına bunların hepsi görmezden gelindi.

Şimdi birazda uygulamalardan söz etmek istiyorum. Geçenlerde dediysem daha işte şurada 30 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında müdür yardımcılarının katıldığı ”Kapsayıcı Eğitim”le ilgili bir seminer çalışmasında bulunduk. Selçuklu Mustafa Necati İlkokulunda çeşitli okullardan re’sen davet edilen idarecilerimizle gerçekten çocukluk hallerimizi zevkle yaşadık. Bize sunumda bulunan eğitimcimiz Sayın Ova Un İlkokulu Müdürü Serdal SARI harika bir insandı. Sunum leziz ve letafetiyle haftanın nasıl bittiğini zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Katılımcı arkadaşlarımızın istek ve gayretleri ve uyumları gözle görülür üst seviyede idi. Hatta denildi ki bundan sonra eğer yapılacak başka bir çalışma varsa bu uyumlu grup yine hep bir arada olsun.

Çocuklar gibi eğlenirken el becerisi ve düşünme dünyamızı zenginleştirdik. Başka ülkelere okul ziyaretleri yapan öğretmenlerimizin hikâyelerini özenle dinledik. Sürekli problem çözme ve öneri sunma pratiklerini yakalamaya çalıştık. İnanıyorum ki milli değerlerin ön plana alındığı bir kapsayıcı eğitim uygulamasıyla başarıya koşabiliriz. Seminere dayalı kursumuzda bununla ilgili çizgi ötesi çalışmalarda bulunup başarıya susayan temsilcilere şahit olduk. Ben inanıyorum ki; Türkiye kendi öğretmeniyle bu başarıyı yakalayacaktır. Yeter ki öğretmene değerli olduğu hissettirilsin. Güvenilsin. İnandırıcı çalışmalar yapılsın. Veli şikâyet odaklı değil, Veli para düşünen bir birey değil akil odaklı bir yaklaşımla okulla iş birliği yapsın yerinde yönetimlerle milli eğitimin hedefini yakalarız. İnanan neyi başarmamış ki?

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.