Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2508.3
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    64358.01$

KADIN

08 Mart 2016, Salı 08:54

 

Cenâb-ı Allah dünyada her şeyi çift yaratmıştır. Canlılar için erkek-dişi, cansızlar için pozitif-negatif tabirleriyle bu eşler ifade edilmektedir. Hayatın devamlılığı da bu eşlere bağlıdır. Bu çiftler arasında Yüce Yaratıcı bir cazibe, bir çekim, birbirlerine karşı bir sevgi ve muhabbet halk etmiştir.

 

Meşhur fizik kanununda da; “zıtlar birbirini çeker” denir. Bu çekimin ne­ticesi birleşme olunca sükûnet hâsıl olur. Bir de­mir parçası ile bir mıknatısı yan yana getirip fotoğrafı çekilince (özel bir fotoğraf) zıt atomlar arasında müthiş bir cazibe (çekim) ortamının oluştuğu, birleşme olunca bunların birbiri ile kaynaşıp sükûnet hâsıl olduğu görülmektedir. Bu durumu Yüce Rabbimiz asırlar önce şöyle buyurarak bildirmiştir: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve ara­nızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”([1])

 

Bu sebeple Allah ve Resûlü evlenmeyi, kutsal bir yuva kurmayı, nesebi belli nesiller yetiştirmeyi teşvik etmişlerdir. Bu hususta birçok ayet ve hadisler mevcuttur. Bunlardan birisi: “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden ya­rattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabi­lelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gel­mekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bi­lendir, hakkıyla haberdar olandır.”([2]

 

Bazıları bu ilâhî ve tabiî kurallara karşı gelip evlenmekten çekinmişler, “bekârlık sultanlıktır” gibi safsatalara inanmışlar, bazıları da günümüzdeki geçimsizliklerden, boşanmalardan, çiftler arasındaki uyumsuzluklardan gözü yılmış, bazıları da aile yuvasının kudsiyetini idrak edemediği için, cinsel    ihti­yaçlarını, tıpkı hayvanlar gibi nerede denk gelirse karşılama yolunu tut­tukla­rından dolayı evliliğe yanaşmamaktadırlar. Şair Eşref böyle birinden şu mıs­ralarla bahseder: 

Temâyül eylemez Asım karıya,

Giyemez diktiği ridayı bile.

Tilâvet eylese Kur’anı Kerim,

Okumaz Sûre-i Nisâ’yı bile.

 “Asım karıya hiç meyletmez, onun diktiği gömleği bile giymez, Kur’an-ı kerim okusa, Kadınlarla ilgili Nisa Sûresini bile okumaz.”

“Kargadan korkan darı, kavgadan korkan karı almaz.” Diye atasözleri de var ama tabi bunlar eşyanın tabiatına aykırı du­rumlar. Nitekim din adamlarına evlenmeyi kati surette yasakla­yan Hıristiyanlığın Katolik mezhebinde, ortaya çıkan olumsuz­luklar ayyuka çıkmakta, papazların yaptıkları kepazelikler, hatta çocuk istismarları bile onları bütün dünyaya rezil ve rüsvay etmektedir. Bu durum sık sık medyaya intikal etmekte, suçlular ceza almakta ve onlar adına Papa özür dilemek durumunda kal­maktadır.([3])

Temel hoca olmuş, o Karadeniz’in tatlı şivesiyle vaaz edi­yor, konu evli­lik, şöyle diyor: Cenab-ı Allah(c.c.) Adem Peygamber(a.s.)i dünyaya indirmiş ve zaman zaman sormuş “Ula Adem nasilsun?”, o cevap veriyor: “valla darlaniyrem ya Rabbi”, nihayet Allah emir vermiş, melekler Hz. Havva’yı cennetten alıp dünyaya indirmişler Allah ondan sonra sormuş; “ula Adem nasilsun?” Âdem (a.s.) cevap vermiş: “işte şimdi kendime celdüm ya Rabbi.”

 

Bir Arap şairi zevcesinden çok çekmiş olacak ki bir şiirinde şöyle diyor: “Olmaz olası, ağzını açtığı zaman, zannedersin ki, cehennem kapılarından bir kapı açıldı, ateş püskürüyor” Allah(c.c.) düşmanımı bile böylelerine düşürmesin. Dünyanın en zor işle­rinden biri, bir insanın, kötü bir eşe düşmesi. Maalesef temel bu kadersizlerden imiş. Bir gün cumaya gitmiş vaaz dinliyor. Hoca: Şunları şunları yaparsanız, Allahın emirlerine uyarsınız Allah(c.c.) size cennette kırk huri verecek, buradaki kırk birinci olacak. İnsanca, Müslümanca yaşarsa­nız, Allahın gösterdiği hedef ve istikamette giderseniz… kırk huri verecek buradaki kırk birinci olacak dermiş, Temelin kan beynine sıçramış ve hocaya sormuş; “buradakiler cennette bizimle mi olacaklar?” hoca “evet” de­yince temel; “girenin!..” demiş.

Hocanın birisi ilimle meşgul olacağım diye, bir de alaca­ğım hanımla im­tizaç edemem endişesi ve olacak olan evlatlar hayırlımı-hayırsız mı olacak korkusuyla bir türlü evlenmemiş, yaş otuzu geçmiş, bir taraftan da imamlık yapıyormuş. Bir gün sabah namazına giderken, o saatlerde yeni meyhaneden çıkan ve kafa bulanık olan bir sarhoş hocanın önüne geçmiş, kamayı böğrüne dayamış ve “yürü bakalım hoca” diyerek yakındaki bir kabristana götürüp babasının kabri başına oturtmuş ve hocaya tehditle bir güzel Yasin okutmuş. Bu olaydan sonra hoca eve varır varmaz hemen “bana bir münasip hanım bulun” demiş. Sebebini sormuşlar, “yahu böyle böyle oldu, demek ki evladın huysuzu, arsızı, sarhoşu bile babasını düşünüp zorla Yasin okutturuyor, o halde korkacak bir durum yok” demiş.

Bir hayırlı evlât fıkrası daha!..

Amerika’da tek başına yaşayan yaşlı bir adam, tek evladı olan hapisteki oğluna dert yanan bir mektup göndermiş ve: “Maykıl evladım, iyice ihtiyarla­dım, senin acında tuzu biberi oldu. Bahçeye patates ekmeyi düşündüm ama nerde orayı belle­yecek güç, kuvvet?” 

Birkaç gün sonra oğlundan bir mektup gelmiş şöyle diyor; “Baba sakın ha, bahçeyi kazarım falan deme, ben cesetleri oraya gömmüştüm” O günün gece yarısı FBI ve yerel polis güçleri gelmiş, bahçenin altını üstüne getirmişler ve hiçbir şey bulama­yınca özür dileyip gitmişler. Birkaç gün sonra oğlundan tekrar bir mektup gelmiş:

 “Sevgili Babacığım.

Şimdi patatesleri ekebilirsin!.. Bu şartlarda yapabileceği­min en iyisini yaptım. Oğlun Maykıl.”

 

Dipnotlar:

1- Rûm Sûresi, 21.

2- Hucurat Sûresi, 13.

3- Banu Avar, “Hangi Avrupa”,Truva Yay. İst. 2008, s.168;Milliyet Gazetesi, 19. 07. 2008.,

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.