Konya
17 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.52
  • EURO
    34.58
  • ALTIN
    2493.1
  • BIST
    9548.09
  • BTC
    63903.8$

İttihat ve Terakki’nin Yanlış Politikaları (3)

06 Nisan 2018, Cuma 07:37

Bu en kritik ve en dramatik günlerde, İttihat ve Terakki’nin başroldeki 3 elemanından biri ve bilahare dâhiliye nâzırı (içişleri bakanı) olan Talat Paşa Edirne’ye varmış, asker içine karışmış ve dişini tırnağına tâkip bütün imkân­sızlıklara ve moralsizliklere rağmen vatanını savunan Mehmedçiklere “Burası Rumeli, siz Anadolu çocuklarısınız, ne işiniz var buralarda, gidin vatanınızı savunun…” gibi sözlerle askerin cepheden kaçmasını teşvik ettiğine dair rivâyetler vardır.(1) Şükrü Paşa buna “evladım kendini astırmak istemiyorsan, bu faaliyetlerden vazgeç ve burayı terk et” diye tehdit edince İstanbul’a dön­müştür.(2)

“Siyâsetten Allah’a sığınırım” diyen âlimler her halde bu seviyesizlikleri görünce bu sözü söylemişlerdir. Peygamber Efendimiz ne güzel buyurmuş: “Bir şeye aşırı sevgi ve bağlantı gözü kör, kulağı sağır eder.” (3) İttihatçılar­daki aşırı siyâset sevgisi de onların işte böyle gözünü kör kulağını sağır et­miştir.

Fakat ne yazık ki; bizim siyasîlerimiz bu olaylardan ibret alıp, bir asır önceki bu anlayış ve zihniyeti terk etmiş değiller. hâlâ “bizi sevmeyen ölsün” felsefesiyle hareket ediyorlar. Kendileri iktidara gelince sanki ellerindeki si­hirli değnekle cenneti dünyaya getireceklerini zannediyor ve öyle hareket ediyorlar. Bir türlü itidal ve ittifak içinde hareket etmesini bilemiyorlar, maa­lesef ve maalesef!..

7-Kendilerinden olmayıp dişlerine dokunan politikacılara, bakanlara pa­şalara, müftülere(4) suikastlar düzenleyip öldürmüşlerdir.(5) Halkı ve idâreci­leri politize edip kamplara ayırmışlar ve ortamı haddinden fazla germişlerdir. Kendi milleti arasına bu denli nifak ve tefrika tohumları saçan İttihat ve Te­rakki, Balkan Milletlerini ve kiliselerini birleştirmişler, aralarını sulh edip, birlik içinde Osmanlıya yüklenmelerini sağlamışlar, Abdülhamid merhumun politikasına tamamen zıt bir siyâset izlemişlerdir.(6) Zımnen tehditte buluna­rak zenginlerden para toplamışlardır.(7)

 Kendi lehlerine meclisten karar çıkarta­bilmek için savaş gemilerinin namlularını meclise çevirtip tehdit et­mişlerdir.(8) Balkanlarda yaptıkları çeteciliği şehirlerin göbeğine taşımışlar­dır.(9) İsmail Ufuk isimli zatın anlattığı şu olay, bu çeteciliğin hangi raddelere vardığına açık bir delildir:

 “…Bir ara cepheye Veliaht Yusuf İzzeddin Efendi (Sultan Abdülaziz’in oğludur 1857-1916) geldi ve gezdi. Bizi teftiş etti. Enver Paşa da oradaydı. Enver Paşa’ya: ‘Bu kadar askeri niçin kırdırıyorsunuz? Savunma yapacağı­nıza niçin taarruz yaptırıyorsunuz?’ Diye çıkışınca, Enver Paşa tabancasını çekip ayaklarına doğru iki el ateş etti. Yusuf İzzeddin Efendi de dönüp İstan­bul’a gitti.

 “(cebinden çıkardığı dergiden Veliahdın resmini göstererek) İşte şu re­simdeki veliahd… Çok merhametli imiş. Bize acıdı. Enver Paşayı mı sordu­nuz? Çok cesur, kurt gibi bir adamdı. Gelip cepheyi gezdi. Hatırımızı sordu, ama kimse korkusundan derdini söyleyemiyordu. Vurur diye korkardı her subay ondan…”(10).

8-Sultan Abdülhamid’in Hal fetvasını imzalatmak için fetva Emini Nuri Efendiyi hastayım dediği halde tabanca tehdidi ile Talat Paşa makama götür­müş, Buna rağmen fetvayı yazmamış bunun üzerine mebusandan Elmalılı Hamdi Efendi fetvayı yazmış ve sultanı hal etmişlerdir.(11) Hal fetvasında sultana izafe edilen suçlardan biri de; “şeriata uymayan işler yaptığı” iftirası­dır ki, Sultan Abdülhamid gelmiş geçmiş Osmanlı sultanlarının en dindarla­rından biridir.(12)

9-Osmanlı son zamanlarda Yemen, Trablusgarp, Balkan Savaşları gibi çok büyük savaşlara girdiği ve her yönden iflasın eşiğinde olduğu, savaşa girecek durumu aslâ ve aslâ olmadığı, yerli ve yabancı birçok kişi savaşa gi­rilmemesi hususunda tavsiyelerde bulunduğu halde,(13) hayalperestlikleri yüzünden devleti Birinci Dünya Savaşına sokmuşlar ve neticede düşmanların yapamadığını yapıp Osmanlıyı bertaraf etmişlerdir.

10-İttihatçıların zulümleri: Devlet çetesi tâbir edilen İttihatçı grup de­vamlı Sultan Abdülhamidin güya zulmünü, istibdadını, hafiye teşkilâtını, ken­dine muhalif olan gençleri ya idam ettirdiğini veya sürdürdüğünü(14) dile getire­rek iktidara gelmişler fakat kısa zamanda millete Abdülhamid idâresini mumla aratmışlardır.

Onların yaptığı zulümler ayrı kitap konuları olur ama burada yalnız Sâmiha Ayverdi Hanım’ın “Bir Dünyadan Bir Dünyaya” isimli kitabından kısa bir iktibasla yetinelim: “…İttihat ve Terakki iktidara gelir gelmez vahşi ve gaddar bir diktatörlük kurmuş, on binlerce masum vatandaşı ya kurşuna dizdirmiş, ya astırmış veya arkasından kurşunlatmıştı. Meselâ biz çocuklar Beyazıd’tan geçerek bir yere gidecek olsak, daha evvel bir uşak gönderilir ve meydanda asılmış kimse olup olmadığı tahkik edildikten sonra evden çıkabilirdik. Yıllar yılı bu hep buydu. Hâlbuki İstanbul halkı 2. Abdülhamid devrinde bir defa olsun Beyazıd Meydanına idam sehpası kurul­duğunu görmemiş olduğundan, böyle tiksinti verici manzaraya alışık de­ğildi…”(15)

Dipnotlar:

1- M. Sabri Koz, “Edirne Müdâfii M. Şükrü Paşa”, Zaman Kitap, 2008 İst. s. 14.

2- İlhan Bardakçı, “İmparatorluğun Yağması”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. İst. 2006, s. 57.

3- “Ebû Dâvud”, Edeb 125, (5130).

4- Kendilerine muhalif olan Manastır Müftüsünün katletmişler, Alaylı zabitlerin

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.