Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2498.1
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63944.016$

İstanbul Sözleşmesi

27 Mart 2021, Cumartesi 09:32

Avrupa Konseyi’nin “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine Dair” 2011 tarihli sözleşmesinin kısaca “İstanbul Sözleşmesi” diye anılması, ilk kez bu kentimizde imzaya açılmasının bir sonucu.

İstanbul Sözleşmesi üzerinden bir süredir yaşadığımız da böyle bir şey işte. Giderek ideolojiler üstü bir bölene dönüşmek üzere ve her nasılsa koca koca insanlar bu tartışma içine çekildikleri anda birden bire kabalaşıyor, beyefendilik yahut hanımefendilik buhar olup uçuyor.

Gelgelelim, Türkiye’nin bu sözleşmeyle özel bağlantısı yalnızca imza mekânıyla sınırlı değil. Türkiye, aynı zamanda bu belgenin ortaya çıkmasını tetikleyen bir hak ihlaline de sahne olan ülke.  Bu ihlal kararına neden olan dosyanın uzun bir öyküsü var. Bu öykü, Diyarbakır’da yaşayan Nahide Opuz’un sistematik bir şekilde eşinin ağır şiddetine maruz kalması, eşinin kendisiyle birlikte hareket eden annesini öldürmesi, cinayetten mahkûm olduğu halde bir süre hapis yattıktan sonra serbest kalması, ardından yeniden kendisini tehdit etmeye başlaması şeklinde özetlenebilir.

Ortada hem verili kimliklerin irrasyonel savunusunun yol açtığı yapısal bir sorun hem de trolizm çağında yaşıyor olmanın yol açtığı irtifa kaybı var.

Üzerine konuştuğumuz sözleşmeyi okumuş olmak tek başına görüşlerimizde isabet kaydetmek için yeterli olmasa da usul bakımından zorunluluk arzediyor. Bu yüzden metni okuduğumu söylemeliyim.

Hiçbir uluslararası sözleşme, oluşturulma amacına matuf bir işlev görüyor değil. Öyle olsa, kimse açlıktan ölmez, soykırımlar tarih olur, herkes insan onuruna yaraşır biçimde yaşama imkanına kavuşur, tüm çocuklar temiz su, yeterli beslenme ve eğitim imkanından eşit şekilde faydalanabilirdi.

Nahide Opuz’un bir kâbus filmini andıran bu öyküsü, AİHM’nin 2009 yılında bu başlıkta aldığı en kritik kararlarından birine yol açmıştır. AİHM, bu kararında aile içi şiddeti engelleyemediği, aynı zamanda kadına karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak için gerekli önlemleri almadığı gerekçesiyle Türkiye’ye “ihlal” vermiştir. Mahkeme, bu kararında ilk kez bu fiillerden dolayı bir devleti suçlu bulmuştur. AİHM, kararında kadına yönelik şiddeti “ayrımcılık” olarak nitelemiştir.

AİHM’nin kararı, bu alandaki benzer şikâyetlerle birleşince Avrupa Konseyi’nde kadınları hedef alan şiddet ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması amacıyla bir sözleşme hazırlanmasına dönük bir arayışı başlatmıştır. Bu amaçla bir uzman grup oluşturularak yürütülen çalışmalar, uluslararası alanda kadına şiddet konusundaki en kapsamlı hukuki metin olan bu sözleşmenin 2011 yılında İstanbul’da üye ülkelerin imzasına açılmasıyla sonuçlanmıştır.

Sözleşme’de dikkat çekici olan bir madde “Zorla evlendirmelere” ilişkin. “Taraflar... zorla gerçekleştirilen evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesi veya sona erdirilmesini sağlayacak yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır” deniliyor. (Madde 32) Metin bununla da yetinmiyor, “Bir yetişkini veya çocuğu kasten evliliğe zorlamanın cezalandırılmasını sağlamak üzere gerekli yasal ve diğer tedbirlerin alınması” yükümlülüğü getiriyor taraf ülkelere. (Madde 37/1) Yani, hem zorla yaptırılan evliliklerin hükümsüz kılınmasını hem de bunu zorlayanların cezalandırılmasını öngörüyor İstanbul Sözleşmesi.

Çok kritik bir hüküm, kadına dönük suçlarla ilgili olarak yürütülmekte olan soruşturma ve kovuşturmaların “Mağdurun ifadesine veya şikâyetine bağlı olmaksızın ve mağdurun ifadesini ya da şikâyetini geri çekmesi durumunda dahi devam etmesinin sağlanması”nın öngörülmesidir. (Madde 55/1)

Buradaki suçlar fiziksel şiddet, ırza geçme dahil olmak üzere cinsel şiddet eylemleri, zorla yapılan evlilikler, kadın sünneti, kürtaja ve kısırlaştırmaya zorlama şeklinde sıralanıyor.

Son olarak kritik bir ayrıntıya dikkat çekelim. Sözleşme’nin feshine ilişkin 80’inci maddeye göre, fesih bu konudaki bildirimin Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne ulaştırıldığı tarihten itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın ilk gününde yürürlüğe giriyor. Bu durumda, Sözleşme’nin 1 Temmuz tarihine kadar yürürlükte kalacağını  gösteriyor.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.