Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63525.125$

İSLÂM’IN  İLME VERDİĞİ DEĞER (2)

01 Mayıs 2020, Cuma 09:26

İlim Hakkındaki Âyetlerden Bâzıları

Cenâb-ı Hak insanları; “kendini tanısınlar, bilsinler ve ibâdet etsinler”(1) diye yaratmıştır. Onu en iyi bilmek de ilimle, irfânla olur. Zâtını en iyi bilip, en iyi sevenlerin ve çekinenlerin “âlimler ve ilim erbâbı”(2) kişilerin olaca­ğını bildirir. Bu sebeple kullarına ilk gönder­diği âyeti ve emri “Oku”(3) olmuştur.

AyrıcaKur’ân’da 200 yerde düşünme ve tefekkür, 12 yerde dola­şarak ibret alma, 670 yerde de ilim ve ilme teşvik emredilmektedir.(4) Yüce kitâbımı­zın ilk sûresinin ilk âyetinden başlamak üzere 262 yerde kitaptan bahsedilir. Ayrıca müstakil “Kalem” sûresi vardır.

Arthur Pellegrin, George Riveire gibi birçok ilim adamı, Kur’ân’ın bu hu­susiyetine dikkat çekerek şöyle demişlerdir: “Bence yükseliş ve gelişmenin birçok sırrını Kur’ân ve Muhammedin hadis­leri vermektedir. Bu âyetler ve hadisler Müslümanları bilime, yük­selişe ve medeniyete teşvik etmişlerdir.”(5)

Batılı İslâm Târihçilerinden meşhur Bernard lewis (1916- 2018), İslâm dini için şöyle diyor: “...İslâm; dünyânın büyük dinlerinden biridir. Gayrimüslim bir İslâm Târihçisi olarak bu ifâdemle şunu kastediyorum: İslâm, milyonlarca erkek ve kadına rahat ve iç huzuru getirmiştir. Kalitesiz ve bıktırıcı hayata, değer ve anlam kazandır­mıştır. Farklı etnik grup ve inançlara sâhip insanlara, mâkul bir müsâmaha çerçevesinde, kardeşçe, yan yana yaşamalarını öğret­miştir. İslâm, Müslümanların yanısıra, Müslüman olmayanların da, yaratıcı ve yararlı bir hayat sürmelerine zemin teşkil eden büyük bir medeniyete ilham kaynağı olmuştur. Bu sâyede tüm dünyâ me­deni­yeti zenginleşmiştir.”(6)

Dr. Lucien Leclere’in değerlendirmesi de şöyledir; “Müslüman­ların 9. Asırda yaşattıkları muhteşem örneği dünyâ bir daha görme­yecektir. Vaktiyle bir göçebe millet olan Araplar, din gayreti ile dünyânın yarısına hâkim olduktan sonra, devletlerini kurmuşlar ve ilim bakımından noksanlarını görerek onu tahsile koyulmuşlardır.”(7)

Târihin her döneminde savaş mağluplarından tazmînat olarak al­tın, gü­müş, para, pul alındığı halde, dünyâda ilk uygulama olarak, Bedir Sava­şında, Müslümanlara esir düşen ve okuma yazma bilen müşrik esirlerden tazmînat kabul edilmemiş, 10 Müslüman çocu­ğuna okuma-yazma öğrettiği an serbest bırakılmıştır.(8) Bunu yapama­yanlardan kişi başı 4000 dirhem kurtuluş akçesi alınmıştır.

Zeyd b. Sâbit hazretleri bu müşrik esirlerden okama-yazma öğrenen sahâbelerden biridir. Bu zat; hâfız olmuş, vahiy kâtipliği yapmış, Allah Rasûlü’nün (s.a.v.) tavsiyesi üzerine İbrâni ve Süryâni lisan­ları gibi birkaç lisan öğrenmiş, Hz. Ebû Bekir’in Hilâfeti döneminde, Kur’ân’ı toplayıp kitap hâline getiren komisyonun başkanlığını yapmıştır.(9) Böylece “İlmin milleti olmaz” darb-ı meselinin teme­lini, en büyük düşmanları olan ve savaş halinde bulunduğu putperest müş­rikleri, Müslüman yavrularına öğretmen tâyin eden Allah Rasûlü (s.a.v.)atmış ve "İlim müminin yitik malıdır. Nerde bulursa al­sın"(10) emriyle ilmin evrenselliğini tescil ettirmiştir.(11)

Yüce Rabbimiz; “Bilenlerle bilmeyenlerin asla bir olamayaca­ğını”(12), eşit tutulamayacağını bildirerek, bu iki sı­nıf arasındaki far­kın ölü ile diri, gören ile kör arasındaki fark kadar açık ve bâriz ol­duğunu bildirmiş ve meâlen şöyle buyurmuştur:

“Kör ile gören, karanlıklar ile ışık ve gölgelikle sı­caklık bir de­ğildir. Dirilerle ölüler de bir değildir. Doğ­rusu Allah, dilediği kim­seye işittirir. Ey Muhammed!Sen kabirlerde olanlara işitti­remez­sin.”(13)

İslâm cemiyetinde ilim ve irfânın yükselip yücelebilmesi, her şe­yin bi­linçli yapılması, yerli yerince olması, huzur ve sükûnun yer­leşmesi için Yüce Allah müminlere câhilce hareket etmemelerini emretmiştir. Bilmediklerini bilenlere sormalarını istemiş ve“Eğer bilmiyorsanız zikir erbâbına (âlimlere,bilen­lere)  sorunuz.”(14) buyurmuştur.

Kısa zaman önce vefat eden Prof. Dr. Fuat Sezgin’in (1924-2018)  tespit ettiğine göre, Ortaçağda, Avrupa’da, Allah Rasûlü’nden (s.a.v.)670 sene sonra 1241 târihinde bile, Hristiyan birinin, Yahûdi veya Müslüman birin­den ilim öğrenmesi, yine Yahûdi veya Müslü­man bir doktora tedâvi olması, aforoz; yâni Engizisyon mahkemele­rinde iş­kence ile ölüm sebebi iken,(15) onlardan asırlar önce Allah Rasûlü (s.a.v.); düşmanlarından bile öğretmen tâyin ederek, ilmin za­manı, zemini, milleti, milliyeti, menşei, meşrebi, ola­mayacağını nerde, nasıl ve kimden bulunursa, faydalı ilimlerin alınabilece­ğini göster­miştir.

Dipnotlar:

1- Zâriyat Sûresi, 56.

2- Fâtır Sûresi, 28.

3- Alâk Sûresi, 1.

4- A. Saim Kılavuz, “Peygamberlik ve Vahiy Müessesesi”, Kutlu Doğum Haftası, DİB Yay. Ekim 1990, s. 31.

5- Mehmet Bayrakdar, “İslâm’da Bilim ve Teknoloji Târihi”, s. 60.

6-  The Atlantic Monthly, September, 1990 p. 48 den naklen Abdülbaki Keskin, “Doğu-Batı ve 21. YY Üçgeninde İSLÂM”, TDV Ank. Mart 1994, s. 12.

7- Ahmet Gürkan, “İslâm Kültürünün Garbı Medenileştirmesi”, Akçağ Yay. İst.1969,s. 446.

8- İbrâhim Sarıçam, “Hz. Peygamber’in Çağımıza Mesajları”, TDV Yay.Ank.2000,s.58.

9- Caner Arabacı, “Konya Medreseleri”, K.T.O. Yay. Konya 1998, s. 13.

10- Tirmizî, İlim 19 (2688).

11- Süleyman Uludağ;“İslâm’da Emir ve Yasakların Hikmeti”, TDV Yay.Ank.1989,s.150.

12- Zümer Sûresi, 9.

13- Fâtır Sûresi, 19-22.

14- Nahl Sûresi, 43.

15- Bilimler târihçisi Fuat Sezgin, Konuşan Sefer Turan, Timaş Yay. İst. 2010, s. 132.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.