Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63570.231$

İSLÂM’DAN ÖNCE TEMİZLİK (2)

17 Ocak 2019, Perşembe 08:42

Peygamber Efendimiz de: Allah temiz ve paktır, paklık ve te­mizliği sever”(1)buyurur ve Yüce Rabbimizin ameli iyi olan müminlere vaat ettiği, lütfedeceği cennetin de tertemiz olduğunu, altından nehirlerin, çayların aktığı güzel ve enva-i çeşit ağaçların bulunduğunu, aklın ve hayalin kavrayamaya­cağı, tahmin ve tasavvur bile edemeyeceği güzellikte çiçekle­rin, güllerin, bitkilerin bulunduğunu, ama oralara da yine temiz olanların girebileceğini şu hadisi ile haber veriyor: “İslâm Dini temizdir, temiz olun, zira Cennete ancak te­mizler girer.” /2)

Kısacası İslâm temizlikle özdeşleşmiş, nezafet, nezaket ve nezahet dinidir. Müslüman da temiz, latîf, nazîf, halîm olmalı ki, cennete girebilsin.

Aslında Cenâb-ı Hak temiz olduğu için her şeyi temiz ve pak yaratıyor, yeter ki insanlar kirletmesin. İçinde yaşadığı­mız dünya, arz, toprak insanoğlu kirletmediyse temizdir. Te­mizleme özelliği vardır. Bunun için suyun bulunmadığı yer­lerde dinimiz toprakla temizlenmeyi, teyemmüm etmeyi, suyun bulunmadığı zamanlarda yemek artıklarıyla bulaşmış kap-kacak gibi şeyleri toprakla ovmak suretiyle temizlemeyi emreder.

Bu durumlar göz önüne alınarak kabir toprakları içinde in­celemeler yapılmış. Öyle ya! Her türlü habis urlardan, kan­serlerden, ülserlerden, AİDS den vb. ölen insanlar oralara konur, mantıken düşündüğümüzde kabire girmek bile büyük risk taşımalı, çok tehlikeli olmalıdır. Ama incelemeler gös­termiş ki, toprak bunların hepsini imha ve izale ediyor, yani kendi kendini temizleyip dezenfekte ediyor.(3)

Gerçekten insan eli değmedi, insan kirletmedi ise her taraf temizdir.

 Belgesel­lerde görüyoruz; tabiattaki hayvan dışkıları bile faydalı hale dönüştürülüyor. İlaçların, doktorların bu kadar çok olmadığı bizim çocukluk dönemlerimizde arı, ak­rep, böcek gibi haşa­ratın soktuğu yere, temiz çamur korlardı. Şimdi incelendi­ğinde; insanın mayası olan çamurun (balçık) kirletilmemiş ise, antibiyotik olduğu, bu tip yerlere kondu­ğunda gerçekten faydalı olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bir belgeselde avcılar ayıya silah attılar ve kalçasından ya­raladılar. Hayvan hızla kaçtı ve küçük bir göletin kenarındaki balçığa yarasını dayadı. Belgeseli yorumlayan ki şöyle di­yordu: “hayvan Yaratıcının verdiği içgüdüsü ile temiz çamu­run antibiyotik olduğunu biliyor ve yarasını oraya dayıyor” Mesela; kirletilmemiş deniz suyunun da antibiyotik gibi fay­dalı ol­duğu, birçok yara ve bereleri, göz rahatsızlıklarını, burun tıkanıklıklarını tedavi ettiği, hatta kışın grip olmamaya bile etkili olduğu ortaya çıkmıştır.

Bu sebepledir ki; bizim dinimiz insanlar tarafından kirle­tilmediği takdirde arzın her tarafını temiz görmüş, mescid mesabesinde kabul etmiş, her yerde namaz kılınabileceği, Allah’ın huzuruna durulabileceği hükmünü vermiştir. Pey­gamber Efendimiz; temiz olmak kaydıyla “arzın her tarafı bana mescid kılındı”(4) buyurmuştur. Hâlbuki Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi diğer dinlerde ibadet etmek için illa ki, ki­lise, havra vb. yerlere gelmek, bir papaz veya hahamın ön­derli­ğinde ibadet etmek mecburiyeti vardır. Onlar bizim gibi dağ başlarında bile ayin ve ibadet icra edemezler. 

Eskiden ilim adamları dünyanın 4 ana maddeden ibaret olduğunu belirtmişler ve buna “Anasır-ı erbea” demişler. Toprak, su, hava, ateş. İnsanoğlu kirletmemiş ise, havanın da tertemiz, mis gibi olduğunu, ateşin içinde ise zaten pisliğin barınmasının mümkün olmadığını düşünürsek, dünyanın aslî unsuru olan bütün maddelerin temiz olduklarını görürüz.

Hak Dinlerin Hepsinde Temizlik Vardır:

Bütün Hak Dinlerin özünde temizlik vardır. Çünkü hak dinlerin ve gerçek peygamberlerin hepsini gönderen Allahü Zülcelâl ve’l-Kemal Hazretleridir. O da (yukarıda izah edildiği üzere) temiz olup, temiz olanları çok sevdiğine göre, bütün Hak Dinlerde temizliğin olması zaruri bir realitedir. Hıristi­yanlar gibi bazı din mensupları temizlik hususunu sonradan ihmal etmişler, hatta ifrata kaçıp temizlenmeyi günah saya­cak, yasaklayacak kadar insan ve eşyanın tabiatına aykırı bir tutum içine girmişlerdir.  

Dipnotlar:

1- İbni Kayyım, Et-Tıbbü’n-Nebevî, 216.  

2- Camiü’s Sağîr, c. 1, s. 66.  

3- Zafer Dergisi, sayı 111, s. 1.   

4- Buhârî, Teyemmüm 1, Salât 56; Tirmizî, Salât 119; Nesâi, Gusül 26.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.