Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    35.13
  • ALTIN
    2303.2
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70861.92$

İSLAM?DA SOSYAL DAYANIŞMA VE VAKIFLAR(2)

13 Temmuz 2017, Perşembe 12:37

İslâm dünyasında günlük hayatla sıkı bir bağlılığı bulunan, sosyal yaşayış üzerinde derin etkiler yapan ve kurucuları tarafından dünya ve ahirette mutluluğa kavuşma, manevî ve sosyal mevkiini yükseltme, adını kendisi öldükten sonra da yaşatma, kıyamet günü için azık hazırlayıp Cehennem azabından korunma, Cennet nimetlerini elde etme ve mümkün olduğu ölçüde Allah'a yaklaşma gibi dînî, psikolojik ve sosyolojik düşünce ve niyetlerle kurulan vakıfların, toplumun sosyal dayanışmasını da temin eden kurumlar olduğunda şüphe yoktur.(1)

 

Bu durumda vakıfları, değerlendirdiğimizde, İslam toplumunda, halkın devlete olan desteğini hiç bir zorlama olmaksızın yerine getirdiği müesseseler olarak görmekteyiz. Aynı zamanda yalnız devlete desteği bakımından değil, zengin ve hâli vakti yerinde olan kimselerin halk içinde kazandıkları mevkilerini ve itibarlarını da korumak düşüncesiyle veya içinde yaşayıp sayesinde zengin oldukları topluma karşı bir vicdan borcunu yerine getirmek niyetiyle bu müesseseleri kurmuş olmaları, toplumda bu gibi, insanların birbirleri ile kaynaşmalarına da vesile olmuştur.

 

Böylece toplumun sosyal dayanışması açısından önemli bir fonksiyonu olduğunu gördüğümüz vakıfların, insan şahsiyetinin ve hayatının korunması, kurtarılıp geliştirilmesi, insanların hayatta karşılaşabilecekleri maddî ve manevî zorlukların, ızdırap ve sıkıntıların giderilmesi, hayatın güzelleştirilip insan haysiyetinin korunması, sosyal düzenin her türlü tehlike ve sarsıntılardan kurtarılmasına yardım ettiği görülür.(2) (3)

 

Bu maksat ve gayelerle tarih boyunca çok çeşitli alanlarda vkıflar yapılmıştır. Cami, mektep, imâret yani aşevi, kervansaray, hastane, esnaf loncaları, çeşme, sebil, kuyu, su yolu, dükkân, misafirhane, yol, köprü, kaldırım, helâ, çamaşırhane, han, hamam, bedesten, türbe, iskele, deniz feneri, zorhâne, okçu ve güreşçi meydanları yani spor sahaları yapmak, borçlulara yardım, esir ve köleleri azâd etmek, esirleri münasibiyle evlendirmek, fakir kızlara çeyiz vermek, yoksullara odun, kömür almak, gıda yardımı yapmaktır.

 

Hizmetçilerin efendileri tarafından azarlanmaması için kırılanın yerine yenisini almak, hayvanları korumak, kuşlara yem parası ayırmak, hasta leyleklere bakmak, koyun cinsinin ve tohumların ıslahına çalışmak, gazilere at yetiştirmek, sanat teşvik etmek, kumaş ütüsü için mengene tesis etmek, ağaç dikmek, hapistekilere et ve karlı su vermek, borçtan hapse girenlerin borcunu ödemektir.

 

 İstihkâm, kale, top döküm, askeri teçhizata, donanmaya yardım etmek, baharda öğrencileri kır gezisine götürmek, kitapların tashihini sağlamak, dağlara, ıssız yerlere geçit kurmak, insanın neye ihtiyacı varsa onu yapmak gibi daha akla gelmeyen ve fakat vakfiyeler okunduğu zaman hayretle karşılanan birçok vakıflar vardır. (4)

 

Her konuda insanlığa hizmeti gaye edinen vakıflar, bir takım tabiat varlıklarını korumayı da ihmal etmemişlerdir. Bu arada ağaç dikmeye ve yetiştirmeye özel bir itina gösterilmiştir. Öyle ki, vakıfların yasal dayanağı ve kuruluş senedi niteliğinde olan vakfiye ve benzeri belgeler incelendiğinde, vakfedilen mal varlıkları arasında bol miktarda bağ, bahçe ve çiftliklerin de yer aldığını görmekteyiz.

Kavak, söğüt, ceviz, dut, elma, armut, erik, şeftali, kiraz, vişne, kaysı gibi birçok meyveli ve meyvesiz ağacın sözkonusu vakıf bahçelerle çiftliklerde itina ile yetiştirildiği görülmektedir. Vakfın kurulduğu bölgeye göre vakıf ağaçlarda değişiklik göze çarpmaktadır.

 

Misal olarak, Marmara ve Ege bölgelerinde daha çok zeytin ve incir ağaçlarının vakfedildiği görülürken, Akdeniz kıyılarında portakal, limon ve man­dalina gibi narenciye türünden ağaçların çoğunluk arzettiği müşahede edilmektedir. Bunların yanında diğer vakıf arazilerinde elma, armut, ayva, kayısı, nar, fındık ve fıstık gibi ağaçların da yetiştirildiği bilinmektedir(5)

 

Vakıf müessesesinin Türklerde ve bilhassa Osmanlı İmparatorluğu zamanında en mükemmel noktaya ulaşmasının temelinde Türk Milletinin karakteri yatmaktadır. Türk Milletinin cihangirlik, vatanseverlik, teşebbüs ve devlet teşkilatı kurma kabiliyeti, şecaat ve üstünlük şuuru gibi özelliklere sahip olması yanında, düşküne yardım, yoksulu himaye etme ve hayırseverlik gibi meziyetleri de vardır.

 

 

 

Dipnotlar:

1-Vakıflar Dergisi, C.19. S:21; Doç. Dr. Mehmet ŞEKER, a.g.e. S: 137

2-Vakıflar Dergisi, C:15. S:27

3-Doç. Dr Mehmet ŞEKER. ag.e. S: 139

4-Osman KESKİOÖLU, Vakıf Hizmetlerinin Çokluğu ve Önemi, Di­yanet Gazetesi, Sayı:85

5-Diyanet ilmi Dergi; C23, S:l

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.