Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63660.306$

İslâm’da Eğitim ve Öğretimin Önemi (4)

10 Ekim 2019, Perşembe 08:39

Eğitim insan için varsa ve insanı eğitimsiz düşünmek mümkün değilse, din eğitimini de eğitimden ayırmak mümkün değildir. Çünkü din duygusu, yok sayılması, veya kendi haline terk edilmesi mümkün olmayan, insanın doğuştan getirdiği bir duygudur ve eğitimin de amacı, insanın doğuştan getirdiği yeteneklerini sıra ile değil, birlikte ele alarak doyurmak ve geliştirmektir.

Ferdin ve toplumun gelişmesi için, insanın maddî ve mânevi cepheleriyle bir bütün halinde eğitilmesi gerekmektedir. Kişinin benliğinde bu denge kurulmadığı takdirde, yani sadece bedenî kuvvetler geliştirilip, ruhî kuvvetler ihmâl edildiği takdirde, bu tek yönlü ve eksik eğitimden mutaassıp insan yetişir. Ne adına olursa olsun, taassuptan da sâdece zarar ve gerilik doğar. İnsanlık tarihinin değişik dönemlerinde bunun acı örneklerini görmek mümkündür. Nitekim ortaçağ Avrupa’sında müsbet ilmin gelişmesine, din adına engel olunması dinî bir taassubun sonucu idi. Buna mukabil, aklın da müsbet ilim alanında kazandığı başarılardan dolayı mağrur olarak kafa tutması da bir taassup oldu. İşte bu her iki taassup, insanı madde ve mânâsıyla bir bütün olarak kavrayamayan, onun her iki yönünü birlikte alarak doyurup geliştiremeyen, onu tek yönlü ele alıp, diğer yönünü ihmal eden eksik ve yanlış bir insan ve eğitim anlayışının acı meyvesi idi.(1)

İsveçli eğitimci Pastelozzi (1827) der ki: “Bilgi elde etmek, ilmi kazanmak eğitimin amacı değildir. Bilgi, ruhî kuvvetlerin elverişli olarak geliştirilmesine yarayan bir vâsıtadır.” Aynı eğitimciye göre, çocukları yetiştirmede, ahlâk eğitimi her şeyden üstün tutulmalıdır; bu yapılmayınca, insanın bilgisi ruhun doğru yoldan sapmasına, bu da insanın perişanlığına sebep olmaktadır.

Kınalızâde Ali Efendi’ye (1510-1572) göre insanın olgunluğu, bilgi ve ahlâkî davranışına bağlıdır. Bilgisini öğretimle yükseltirken, davranışlarını da, hayır ve saâdet yolunda eğitimle geliştirmesini bilmelidir. Böylece marifet ve fazilete birlikte yönelmelidir ki, muvaffak ve mes’ud olabilsin.

Mehmet Akif, gençliğe “Âsım’ın” şahsında yol gösterirken, iki kudrete önem verilmesini tavsiye eder ve milletin özellikle yetişmekte olan nesillerine bu yönde rehberliğinin önemine işaret eder. Bunlar; marifet (ilim, bilgi, teknik, sanat, her konuda ustalık ve hüner) ve fazilet (iyi huy, iyi ahlâk ve yüksek meziyetlerdir, tutarlı kişilik) tir. Çünkü, marifet, halkı müreffeh kılacak bütün maddî imkânların, memleketin hayrını ve kalkınmasını temin edecek, fazilet ise bunu tamamlayacaktır.(2)

Akif bu konuda, mısralarında şöyle der:

Çünkü milletlerin ikbâli için evlâdım

Ma’rîfet bir de fazilet... iki kudret lâzım.

Ma’rifet ilkin ahâliye saâdet verecek

Bütün esbabı taşır; sonra fazilet gelerek,

O birikmiş duran esbâbı alır, memleketin

Hayr-ı ilâsına tahsis ile sarfetmek için

Ma’rifet kudreti olmazsa bir ümmette eğer,

Tek faziletle teâlî edemez, za’fa düşer

İptidâiliğe mahsûs olan âvâre sükûn,

Çöker âsâbına. Artık o da bundan memnun!(3)

Eğer bir millette ilim yok ise, ilmin ve tekniğin öğretimi yeterince yapılmıyorsa, o millet sadece fazilet (iyi ahlâk) ile yükselemez, zayıf düşer. Böyle bir milletin fertleri belki iyi insanlar olabilirler, fakat ilim ve teknikten mahrum olmaları halinde onların bu iyiliği miskin bir vaziyette, değişen ve gelişen şartlara uyum sağlamasına engel teşkil eder.

Bir de bunun aksi olabilir: Bir millette ilim ve teknik öğretim yeterince olur, fakat ahlâk eğitimi olmaz ise işte bu hal o millet için ölçülemeyecek kadar büyük felâkettir. Yalnız başına maddî ilimlere ve onun öğretimine dayanarak milletlerin  yükselişi ve saâdeti sağlanamaz.

Akif, bu hâkikati de şöyle dile getirir:

Ma’rifet farz edelim, var da, fazilet mefkûd,

Bir felâket ki cemaatler için, nâ-mahdûd.

Beşerin rûhunu tesmîm edecek karha budur;

Ne musîbetttir o, tâûnlara rahmet okutur!(4)

Dipnotlar:

1-Dr. Ahmet GÜRTAŞ; Atatürk ve Din Eğitimi, Basılmamış Doktora Tezi, Konya, 1993 s. 13,14.

2-AYHAN; a.g.e, s. 49, 50, 51.

3-M. Âkif ERSOY; Safâhat, İstanbul 1975, s. 442.

4-A.g.e; s. 442.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.