Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    34.98
  • ALTIN
    2325.9
  • BIST
    9072.35
  • BTC
    69952.79$

İslâm’da Eğitim ve Öğretimin Önemi (2)

26 Eylül 2019, Perşembe 08:34

Daha İslâm’ın ilk devirlerinde astronomi, hesap, ferâiz, tıp, antropoloji gibi müsbet ilimlerin öğrenilmesi teşvik edilmiştir.(1)
İlim, âlim, öğrenme, öğrenci; Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerde yüceltilmiştir. Al-i İmran Sûresi, 18. Âyette Allah ve meleklerden sonra üçüncü sırada âlimler zikredilerek şöyle buyrulmuştur: “Allah, melekler ve adâleti yerine getiren ilim sâhipleri, O’ndan başka tanrı olmadığına şahitlik etmişlerdir...”
Diğer bazı ayetlerde, bilginlerin derecelerinin yükseltildiği(2), bilenlerle bilmeyenlerin hiçbir zaman aynı olmayacağı(3), gerçek anlamda Allah’tan korkanların bilginler olduğu,(4) verilen misallerden ancak bilginlerin ibret alacağı(5)... ifâde edilmektedir.
Hadislerde de; ilim öğrenmek, ibâdetten üstün sayılmış(6), ibadete gösterilen önemin, öğretimde de gösterilmesi istenmiş, âlimlerin kalemlerinden akan mürekkebin, şehitlerin kanlarına eşit olduğu(7), ilim tahsil ederken ölen bir kimse ile Peygamberler arasında Allah katında sadece bir derece fark bulunduğu(8) vurgulanmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.v.); âlimleri peygamberlerin vârisleri kabul etmiş(9), öğrenenin de, öğretenin de ecir ve mükâfatta eşit paylara sâhip olacağını(10) ve insanların en hayırlıları sayılacağını(11) belirtmiştir. Hatta başlangıçta maddî bir karşılık bekleyerek ilim öğretmek ayıplanmıştır.(12)
Yine Hz. Peygamber (s.a.v.), erkek olsun, kadın olsun bütün toplum fertlerinin öğretim ve eğitimine özel bir önem vermiş ve böylece her fert, eğitim-öğretimden nâsibini almıştır. Ayrıca yeni müslüman olmuş kabilelere öğretmenler gönderilmiştir.(13)
İlim ve fenler aklî seviyeyi geliştirdiği için İslâm, ilmi bütün Müslümanlara farz kılıp herkesi bununla mükellef tutmuştur. İslâm’da eğitim-öğretim, bir mecbûriyettir. Câhilin sorması ve öğrenmesi; âlimin öğretmesi ve bildiğini söylemesi görevidir. İslâm’a göre bilenin ilmini esirgemesi ve câhile bildiğini söylememesi (ilmi ketmetmek) yasaklanmıştır.(14)
Bugün toplumlarda eğitim-öğretim toplumsal meselelerin başında geldiği gibi, insana ve insanın yetişmesine verilen önem de; eğitim-öğretime verilen önemle birlikte incelenmektedir. Ekonomik faaliyetlerin ve teknolojinin öne çıkarılması, insanın ve insanın eğitilmesi konusunun önemini azaltamamıştır. Tam tersine bütün toplumlarda yetişmiş ve verimli personel ihtiyacı, eğitim-öğretimin gerekliliğini daha kuvvetli olarak ortaya koymuştur.
Eğitim, yetişkin neslin bir plân ve gayeye göre yetişmekte olan nesillerin gelişmesini sağlamak için yaptığı çalışmalardır. Bu anlamda eğitim “ruhu ve karakteri inşa ediyor, ferde ve millete bütün değerleri öğretiyor” demektir. Bir milletin yaşayış ve düşünüşüne ait bütün değerlerini, tarih içinde nesillerden nesillere geliştirerek aktarmak için yaptığı birçok faaliyet vardır ki, bunun hepsine birden eğitim faaliyeti denilmektedir. Eğitim, nesiller arasındaki anlayış yakınlığını ve âhengini koruyarak tarih boyunca millî şuurun devamını ve gelişmesini hedef alır. Böylece nesiller arasında dayanışmanın ve güç birliğinin ortaya çıkmasına yardımcı olur.
Eğitim, her neslin kendinden sonra gelecek olanlara, o güne kadar ulaşılmış gelişme merhalesini korumak ve yükseltmek niteliğini kazandırmak amacıyla verdiği kültürdür.
Yine eğitim, kuşaktan kuşağa, toplumdan topluma, bireyden bireye sosyal olarak geçen davranışın öğrenilmiş şekillerinden ibâret olan kültürün nakil sürecidir.
Bu bakımdan eğitim, fert açısından, insanın iç dinamizmine yardımcı olmaktadır. Her canlı gibi yaşama mücâdelesi veren insanoğlu, bu mücâdelesinde en büyük desteği eğitimle kazanmaktadır.

Eğitim olmadığı takdirde, çağların biriktirmiş olduğu kültür ve medeniyet mîrası kaybolurdu. Demek oluyor ki toplumun bekâsı ve gelişmesi eğitime bağlıdır. Eğer her nesil, hayat tecrübesini tek başına sürdürmek zorunda kalarak, kendinden önceki nesillerin kültür mîrasına sahip olmasaydı, hiçbir zihnî, sosyal ve teknik gelişmeden söz edilemezdi. Herhalde insanlık bugünkü seviyesinde olamaz, çok ilkel bir hayat sürmek zorunda kalırdı. İnsanlık, kendinden önce yaşamış atalarının bıraktığı yerden devam etmekte, onların her alanda ulaştığı bilgi ve becerileri eğitim yoluyla öğrenmekte, kendisi de bir şeyler ilâve ederek çocuklarına aktarmaktadır.

Dipnotlar:
1-TÜTÜNCÜ; a.g. makale.
2-Bkz. Mücâdele; 58/11.
3-Bkz. Zümer; 39/9.
4-Bkz. Fâtır; 35/28.
5-Bkz. Ankebût; 29/43.
6-Bkz. Buhârî; İlim, 10.
7-Bkz. İbn-i Abdilber, Cami’u Beyan’il-İlm, s. 33.
8-Bkz. A.g.e., Sh.126.
9-Bkz. Buhârî; İlim, 10.
10-Bkz. İbn-i Mâce; Mukaddime,17.
11-Bkz Dârîmî; Mukaddime,25.
12-Bkz. Buhârî; İcâre, 16.
13-Bkz. Prof. Dr. Muhammet Hamidullah; İslam Peygamberi, Terc. M. Said MUTLU, İst. 1966, C. 1, s. 100 vd.
14-Bkz. Kur’an-ı Kerim, Bakara; 2/146, Al-i İmrân; 3/187, Nisa; 4/37.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.