Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.55
  • EURO
    34.90
  • ALTIN
    2423.9
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64239.048$

İSLÂM’DA ÂİLE PLÂNLAMASI (3)

05 Temmuz 2018, Perşembe 08:06

Günümüzde ekonomik ve sosyal şartlar, aileleri çocuk sayısını sınırlamaya zorlamaktadır. Bu yüzden istenmeyen gebeliklere son vermek için düşük yapan kadınların sayısı, resmî istatistik ve belgelerden anlaşıldığına göre gün geçtikçe çoğalmaktadır.(1)

Oysa çocuk düşürmek veya aldırmak meşrû bir zarûret olmadıkça dînen câiz olmadığı gibi, en uygun şartlar altında ve uzman ellerde yapılsa bile, bir operasyon olduğu için sağlık yönünden de tehlikeli sonuçlara yol açmaktadır. Kaldı ki, yurdumuzda yapılan düşüklerin çoğunluğu ilkel usullerle yapılmakta, bu yüzden pek çok anne ya hayatını, yahut da sağlığını kaybetmektedir.

Bu itibarla, çocuk istemedikleri için, gebeliklerini düşük yapmakla sonuçlandırma yoluna gidecek olanların, hem din hem de sağlık yönünden sakıncalı olan düşük yapma yerine, gebeliği önleyici tedbirlere başvurmaları, şüphesiz daha uygun olacaktır. Yeter ki bu tedbirler, meşrû, sıhhî ve güvenilir olsun.

Çocuk doğurma, çocuk sayısının sınırlandırılması, iki doğum arasındaki sürenin ayarlanması, kısırlığın tedâvî ettirilmesi... gibi konularda karı-kocanın ortak isteğine göre, meşrû ve emin çârelere başvurulması, İslâm bilginlerinin çoğu tarafından câiz görülmüştür.

Ancak doğumu temelli önleyici, yani kadın ve erkeği veya onlardan herhangi birini kısırlaştırıcı bir ilâç veya operasyona başvurulmasını, İslâm’ın temel prensipleri ile bağdaştırma imkânı yoktur. Zira bu, Allah’ın yarattığı yapıyı değiştirmek anlamına gelecektir ki bir âyet-i kerimede, fıtratı bozmaya ve hilkati değiştirmeye kalkanlar kınanmışlar, lânetle anılmışlardır.(2)

Bugünkü Yöntemlerle Gebeliği Önlemenin Dini Hükmü:

Daha önce de ifade edildiği üzere Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde gebeliği önlemek için bilinen ve uygulanan yegane metot “azl” idi. Azlin amacı gebeliği önleyerek istenmeyen doğumlara engel olmak olduğuna göre, günümüz tıbbının tavsiye ettiği, bilgi tecrübe ve teknolojinin geliştirdiği gebeliği önleyici ilaç ve metotların kullanılması ve meşru her türlü tedbire başvurulması da, sağlığa zararlı olmamak ve devamlı kısırlığa yol açmamak şartıyla “azl” ile aynı hükümde olması gerekir. Çünkü sonuç itibariyle bunların hepsi aynı şeydir.(3)

Gebeliği önleme ve aile planlaması konusu zaman zaman diğer İslâm ülkelerinde düzenlenen konferanslarda da ele alınmıştır. Bu konferanslara dini ve bilimsel kuruluşlardan birçok müslüman ilim adamı katılmıştır.

1971’de Fas’ın Rabat kentinde aile planlaması konusunda İslâm’ın görüşlerini değerlendirmek ve İslâm dünyasının nüfus problemleri ile ilgili bilgi alışverişinde bulunmak  için bir konferans düzenlenmiştir.

Bu konferansta, özetle şu karar alınmıştır: “İslâm Hukuku, Müslüman ailenin çok veya az çocuğa sahip olma konusunda kendisinin karar vermesine müsaade eder. Ona kısırlığa, çocuklar hakkında  zamanlama yapmasına ve gerektiğinde güvenli, meşrû hamilelikten korunma metotlarına müracaat etme hakkı verir.”

1979’da Gambia’nın Bencul kentinde İslâm ve Aile Planlaması konusunda bir konferans düzenlenmiş ve şu karara varılmıştır: “İslâm aile planlamasına karşı değildir, mensuplarının kültürel ve ahlâkî standardını yükseltmeğe çalışan ve müslüman milletlerin gelişmesini hızlandıran dinamik ve ilerici bir dindir.” Katılımcılar tebliğleri, Kur’an-ı Kerim’den ve Sünnet’ten delilleri etraflıca tartışarak İslâm’da aile planlamasının kabul edilebileceğini destekleyen birçok  delilin olduğu sonucuna varmışlardır.

İslâm ve aile planlaması konusunda Nisan 1982 de Senegal’in Dakar kentinde bir seminer gerçekleştirilmiş ve bu seminerde aşağıdaki noktalar belirtilmiştir:

“a) İslâm’da da kabul edildiği gibi aile planlaması veya doğumun planlanması ailenin refahını artırır.

b) İslâm’da aile plânlaması; çocukların haklarının korunması, hastalık, cehalet ve fakirliğe karşı muhafazaları ile fiziki, ahlâkî ve dinî eğitim bakış açısından değerlendirilmektedir....”

Şubat 1990’da Endonezya’nın Açe kentinde düzenlenen kongrede ise, şu görüşlere yer verilmiştir: “Kongre, müslüman toplumların ve ülkelerin olumsuz demografik şartlarına endişe ile dikkat çekmektedir. Kongre, bütün müslüman ülkeleri, bu şartları düzeltmek için sıkı politika ve programları uygulamaya, bütün müslüman ülkeleri kendi ihtiyaçlarına göre nüfus politikalarını oluşturmaya ve bu politikaları öncelikli bir şekilde gelişme planlarına dahil etmeye çağırmaktadır.”

Dipnotlar:

1-Bkz. Prof. Dr. Nusret H.FİŞEK ve Doç. Dr. Sabahat TEZCAN, Çocuk Düşürme, H.Ü.Toplum Hekimliği Enstitüsü Yayını No:12, Ankara 1980; Prof. Dr. Hüsnü KİŞNİŞCİ ve Dr. Ayşe AKIN, Türkiye’de Nüfus Yapısı ve Nüfus Sorunları, H. Ü. Nüfus Etütleri Enstitüsü Yayını, Ankara, 1978, s. 113-132.

2-Nisa, 4/118-119.

3-Dr. Tayyar ALTIKULAÇ; İslâm ve Doğum Kontrolü, Diyanet İlmî Dergi Cilt: 24, Sayı,1988/1 s. 23.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.