Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.13
  • ALTIN
    2307.3
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70619.38$

İSLÂM’DA ÂİLE PLÂNLAMASI (2)

28 Haziran 2018, Perşembe 08:09

İslâm ve Aile Plânlaması:

Karı-kocanın istemedikleri doğumları önlemek, istedikleri sayıda çocuk sahibi olmak için gebeliği önleyici tedbirler almalarına “doğum kontrolü, aile veya nüfus plânlaması” denilmektedir. Nitekim 24.5.1983 tarih ve 1827 Sayılı Nüfus plânlaması Hakkında Kanun’un 2.inci maddesinde söyle denilmektedir.

“Nüfus plânlaması, fertlerin istedikleri sayıda ve istedikleri zaman çocuk sâhibi olmaları demektir.

Devlet, nüfus plânlamasının öğretimi ile uygulamasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır. Nüfus plânlaması gebeliği önleyici tedbirlerle sağlanır.

Gebeliğin sona erdirilmesi ve sterilizasyon, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.

Bu Kanunun öngördüğü haller dışında gebelik sona erdirilemez ve sterilizasyon veya kastrasyen ameliyesi yapılamaz.”

Şimdi bu ölçüye göre nüfus plânlaması veya doğum kontrolü ile, gebeliğin sona erdirilmesinin  dinî hükmü nedir? Nüfus plânlaması veya doğum kontrolü ve gebeliğin sona erdirilmesi dinen câiz midir, yoksa mekruh veya haram mıdır? bunu inceleyelim.

Nüfus Plânlaması Veya Doğum Kontrolünün Dînî Hükmü:

İslâm’dan önce Peygamberimiz (sav) zamanında, gebeliği önleyici tedbir olarak bilinen tek yol “azl” idi. Pek çok hadiste geçen “azl” erkek tohum hücrelerinin (sperm) kadın yumurtası ile birleşmesini önlemek, yani ilkâha mânî olmak, cinsî münâsebette erlik suyunu (meniyi) rahim dışına akıtmak demektir. Azlin amacı, gebeliğe, yani istenmeyen doğumlara engel olmaktır. Bu uygulama ve amaç, Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından yasaklanmamıştır.

Ashaptan Hz. Câbir (ra) anlatıyor:

“Biz Peygamberimiz zamanında, Kur’an-ı Kerim nâzil olup dururken azl yapıyorduk.”(1) Hadisin râvîlerinden Süfyân b. Uyeyne demiştir ki: “Yasaklanacak bir şey olsaydı, Kur’an bize onu yasaklardı.”(2)

Bu konuda başka bir rivâyet de şöyledir:

“Biz Rasûlüllâh zamanında azl yapıyorduk. Bundan haberdâr olduğu halde bize bunu yasaklamadı.”(3) Bu konuda hadis kitaplarında daha pek çok hadis mevcuttur.

İslâm müctehid ve fakihlerinin çoğunluğu da azlin câiz olduğu görüşündedirler. Azille ilgili hadis-i şerifleri değerlendiren Ebû Hanîfe, İmam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel eşin, rızası alınmak şartıyla azli câiz görmüşlerdir. İmam Şafîi’den iki görüş nakledilmiştir. Kuvvetli olan, eşin rızası olmasa bile, azlin câiz olduğudur.(4)

Gebeliği önleyici tedbir almayı câiz kılan sebeplerden bir kısmı şunlardır:

a) Erkeğin dini hayatını ve şerefini korumak için kendisini daha çok çalışmaya ve kazanmaya mecbur edecek çok çocuk yapmaktan sakınması,

b) Kadının sık sık gebe kalarak sağlığını ve hayatını kaybetme endişesi,

c) Eşlerden birinde veya her ikisinde çocuklara da geçecek irsî bir hastalık bulunması,

d) Henüz anneyi emen çocuk varken, gebeliğin annenin sütünün azalmasına veya kesilmesine yol açması ve böylece önce doğan çocuğun sağlığının bozulması,

e) Kadının güzelliğini, vücut şeklini ve çalışma verimliliğini koruma düşüncesi,

f) Toplumun ve çevrenin olumsuz etkileri sebebiyle çocuğun iyi yetiştirilemeyeceği korkusu,

g) Savaş veya sefer halinde bulunmak,

h) Ekonomik şartlar ve diğer sebeplerle âilenin çok sayıda çocuğa bakamaması..(5)

Günümüzde ekonomik ve sosyal şartlar, aileleri çocuk sayısını sınırlamaya zorlamaktadır. Bu yüzden istenmeyen gebeliklere son vermek için düşük yapan kadınların sayısı, resmî istatistik ve belgelerden anlaşıldığına göre gün geçtikçe çoğalmaktadır.(6)

Oysa çocuk düşürmek veya aldırmak meşrû bir zarûret olmadıkça dînen câiz olmadığı gibi, en uygun şartlar altında ve uzman ellerde yapılsa bile, bir operasyon olduğu için sağlık yönünden de tehlikeli sonuçlara yol açmaktadır. Kaldı ki, yurdumuzda yapılan düşüklerin çoğunluğu ilkel usullerle yapılmakta, bu yüzden pek çok anne ya hayatını, yahut da sağlığını kaybetmektedir.

Bu itibarla, çocuk istemedikleri için, gebeliklerini düşük yapmakla sonuçlandırma yoluna gidecek olanların, hem din hem de sağlık yönünden sakıncalı olan düşük yapma yerine, gebeliği önleyici tedbirlere başvurmaları, şüphesiz daha uygun olacaktır. Yeter ki bu tedbirler, meşrû, sıhhî ve güvenilir olsun.

Dipnotlar:

1-Buhârî, Nikâh, 96; Müslim; Nikâh, 22; Tirmizi; Nikâh ,39; İbn Mâce, Nikâh, 30, Hadis No:1927.

2-Müslim, Nikâh, 22.

3-Buharî, Nikâh,96; Müslim, Nikâh,22.

4-el-Aynî, Umdetü’l-Kârî, İst. 1308, s. 494-495.

5-Geniş bilgi için bkz. İbnü’l-Hümam, Fethu’l-Kadîr, Mısır, 1318, 2/294; İbn Abidîn, Reddü’l-Muhtar, İst. 1324, 2/522; Mahmut Şeltût, el-Fetâvâ, Beyrut,1975 s. 293-297; Ahmed eş-Şerabasî, ed-Din ve Tuzîmü’l-Usre, Kahire, 1965 s. 44-46; es-Seyyid Sâbık, Fıkhü’s-Sünne, Beyrut, 1977, 2/194-195.

6-Bkz. Prof. Dr. Nusret H.FİŞEK ve Doç. Dr. Sabahat TEZCAN, Çocuk Düşürme, H.Ü.Toplum Hekimliği Enstitüsü Yayını No:12, Ankara 1980; Prof. Dr. Hüsnü KİŞNİŞCİ ve Dr. Ayşe AKIN, Türkiye’de Nüfus Yapısı ve Nüfus Sorunları, H. Ü. Nüfus Etütleri Enstitüsü Yayını, Ankara, 1978, s. 113-132.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.