Konya
23 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.89
  • ALTIN
    2432.2
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66706.83$

İslâm Âleminde Kitap Aşkı ve Kütüphânelerin Oluşması (2)

08 Aralık 2020, Salı 09:25

Müslümanların kitap ve kütüphâne aşkını, Emevîler dönemini ve Abbâsîler döneminde kurulan Beytü’l-Hikme’yi anlatırken dile ge­tirmiştik. Birkaç misal de burada verelim:

Arap ilim adamı Câhız kitaplara o kadar düşkünmüş ki, bulduğu parayı kitaba ver­diği için bir gün annesi yemek tabağına kitap koyup getirmiş. Sebe­bini sorunca "eline geçeni buna verirsin bunu ye” demiş. Okumaya çok düşkün olduğu ve her zaman kitap alacak pa­rası da olmadığı için, bâzen kütüphâneleri bâzen de kitapları kira­larmış. bâzı âlimler onun 250 den fazla kitap yazdı­ğını kaydeder.(1)

Sahib b. Abbad (Ö. 995 M.) zengin kütüphânesinden ayrılamaya­cağı için, Samâni Hükümdarı Nuh b. Mansur’un vezirlik teklifini reddetmiştir.(2) Vezir Sâbûr b. Erdeşir Bağdat’ın bir mahallesinden başka birine taşınırken kütüphânesinde 10.400 kitap olduğu görül­müştür. İşin enteresan tarafı; o dönemde bu kitaplar matbu (matba­ada basılmış) değil, el yazması eserlerdir.

El-Vâkıdî öldüğü za­man 600 sandık kitap bırakmıştır. Sahib İbni Abbad gibi ümerânın kendi kütüphânelerinde, Avrupa’daki kü­tüphâne­lerde bulu­nan kitapların toplamından fazla kitap vardır.”(3)

Vezir İbn’ül Amîd ve devleti, savaşta yenilmiş, evi bas­kına uğra­yıp nesi varsa yağma edilmiş. Yağmacı askerler akşam evinden çı­kınca o gizlice evine gelmiş, hazînelerine, malına, mülküne ve kıy­metli eşyalarına bakma­dan, kitapla­rına koşmuş, onlara dokunulma­dığını görünce çok sevinmiş ve “ötekiler hiç önemli değil, onlar bulunur ve tekrar elde edilebilir, ama bun­lar bir daha bulunmaya­cak değerde ve kıymettedirler” demiştir.(4)

“Câmilerin çoğunun kütüphâneleri vardı. Bağdat Mo­ğollar tara­fından iş­gal edildiği sıralarda orada 36 umûmi kütüphâne vardı. Hususi kütüphâneler ise sayısızdı. Bir tabip Buhara Emiri’nin sara­yına gelerek, orada yaşaması için yapılan dâveti, kütüphânesini nakletmek için 400 deveye ihtiyacı olması sebebiyle reddetmiştir.”(5)

Beytü’l-Hikme benzeri ilim yuvaları ve kütüphâneler sonraki dö­nemlerde de devam etmiş; Fatımiler döneminde Mısırda Darü’l-Hikme veya Darü’l-İlim, Büyük Selçuklular döneminde Nizâmiye, daha sonra Mustansiriyye, Zahiriyye, Nuriyye... Medreseleri kü­tüphâneleri, Daha sonraları Musul’da İbni Haldun’un Dâru’l-İlim Kütüphânesi, Basra’da İbni Savvar ve Hariri Kütüphânesi, Necef’de Necef Kütüphânesi, sâdece kataloğu 10 cilt tutan Rey Kütüphânesi, 400 bin kitâbıyla Nasreddin Tûsî’nin Meraga Kü­tüphânesi, Ka­hire’de 1 milyon 600 kitâbı ile Ezher kütüphânesi gibi kü­tüphâneler teşekkül etmiştir.(6)

Fakat bu İslâm ve insanlık hazîneleri, târihin hiç görmediği bir bela ve musîbete dûçar olmuş, Moğolların Bağdat ve havâlisini işgal ettikleri zaman yüzde biri (1/100) ancak kalmış,(7) geri kalanlar yakıl­mış, parçalanmış, Dicle nehrine atılıp heder edilmiştir. Bu nehre o kadar çok kitap atılmış ki; kitaplardan köprüler oluşmuş, kitap ciltlerinin derilerinden Moğol askerleri çarıklar dikip ayakla­rına giymiş, günlerce suya karışan kitap mürekkeplerinden dolayı suyun rengi değişmiş,(8) nehrin gidiş istikâmeti kitaplarla tıkandığı için, başka yol bulmuş ve nehrin mecrası değişmiştir.(9)

Batılı gasp ve hırsızlık açısından dün ne ise, bugün de odur. Hatta daha da profesyonelleşmişlerdir. Irak işgali esnasında ABD Asker­leri Bağdat ve diğer şehirlerde yağma ve talan husûsunda dedelerini, Moğolları hatta ve hatta Nazileri bile sollamışlardır. Târih adına ne varsa yağmalayıp götürmüşlerdir. En son marifetleri de 1995 yılında Bosna Savaşı esnasında Osmanlı kütüphânesini ve arşiv depolarını yakıp yağmalamak olmuştur.(10) Önce yağmalıyorlar, sonra yakıyor­lar ki, “bu eserler nere gitti?” denirse, “yandı” diyebilmek için!..

Dr. Hunke, ortaçağda İslâm âleminde kitap ve kütüphânelere karşı oluşan aşk derecesindeki sevgi ve muhabbeti, İkinci dünyâ Savaşından sonraki dönemde yetişen yeni neslin spor, otomobil, televizyon, akıllı telefon ve Internet bağımlılı­ğına benzetir. Kısa zamanda ve süratle yayıldığını yazar.(11)

Dipnotlar:

1- Câhız, “Türklerin Fazîletleri”, Çev. Ramazan Şeşen, Yeditepe Yay. 2017, s. 14-21.

2- Mu’cemü’l Udeba, c. 2, s. 315; Abdurrahman Ahmet, “Garbın İslâm’dan Öğrendik­leri”, Mihrab Yay, 1969, s. 18.

3- Abdurrahman Ahmet, a. g. e. s. 18.

4- Ahmet Çelebi, a. g. e, s. 141-184.

5- Abdurrahman Ahmet, a. g. e. s. 18.

6- Sigrid Hunke a. g. e. s. 241; A. Çelebi a. g. e. s. 133, 202.

7- Dursun Gürlek, “Ayaklı Kütüphâneler”, Kubbealtı Yay. İst. 2011, s. 320.

8- Mustafa Sibai, a. g. e. s. 167.

9- Roger Garaudy, “Endülüs’te İslâm”, s. 271.

10-  Ferhat Koç, “Medeniyet Coğrafyamıza Seyahat”, Düşün Yay. İst. 2012, s. 281.

11- Sigrid Hunke, a. g. e. s. 281.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.