Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.59
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2490.9
  • BIST
    9638.28
  • BTC
    64760.72$

IRKÇILIĞIN OSMANLIDA OLMADIĞI (1)

16 Nisan 2018, Pazartesi 07:22

Irkçılık ve İslâm:

Irkçılık bir nevi dalalet ve sapkınlıktır. Normalden ayrılıp, aşırılığa kay­madır. İslâm bunu yasaklamıştır. Yahûdi ve Hıristiyanlar bu gruba girdiği için, onların benimsediği bu tavır, Müslümanların her gün defalarca okuduğu “Fâtiha” sûresinin sonunda “sapmışlar ve gazaba uğramışların yolu”(1) olarak tarif edilmiştir.

Yukarıda da zikredildiği üzere, bir şeye aşırı sevgi ve bağlılık, insanın normal davranışlar sergilemisine ve makul davranmasına mâni olur. Bu da İslâm’ın tasvip ve takdir etmediği bir husus olduğu için Efendimiz şöyle bu­yurmuştur:

 “Bir şeye aşırı sevgi, gözü kör, kulağı sağır eder.”,(2) “Asabiyet (ırkçı­lık) davasına kal­kan, onu yaymaya çalışan, bu dava yolunda mücâdeleye girişen bizden de­ğildir”(3),

Irkçılık ve aşırı tutumlar insanları; fertlerin, kurumların tanrılaştırmasına ilahlaştırmasına kadar götürebilir ki bu İslâm’da şirktir ve hiç affedilmeyecek en büyük suçtur. Kişilerin babasını, soyunu, sopunu, kavmini ve milletini aşırı şekilde yükseltip, yüceltip, onlardan başkasına hayat hakkı tanımaması veya kendi soyuna tanıdığı hak ve salahiyeti başkalarından esirgemesi, farklı muâmele etmesi, derilerinin renginden, kökenlerinden, orijinlerinden dolayı bazı yaratılmışları horlaması en büyük günah telakki edilmiştir. Yine Cenb-ı Allah; “üstünlük ancak takva iledir”(4),sevgili Peygamberimiz de; “hiçbir Arap’ın başkalarına üstünlüğü yoktur”,(5)buyurarak bu husustaki sınırları çizmişlerdir.

Peygamberimizin “Babalarınızla öğünmeyin” sözünden sonra Hz. Ömer babasının adını anmaktan çekinir olmuştur.(6) İslâm’ın zuhuru esnasında Müşrikler arasında son derece revaçta olan bu zihniyeti yıkmak için Peygam­ber Efendimiz siyahî bir köle olan Zeyd b. Haris’i Peygamberimiz evlatlık edinmiş, yine onun oğlu 20 yaşlarında Usame’yi, içlerinde Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir, Cafer b. Ebû Ta­lip gibi büyük sahâbelerin bulunduğu orduya kuman­dan tayin etmiştir. Hz. Ömer, siyahi bir köle olan Bilal-i Habeşî’ye hitap ederken devamlı “Seyyidina Bilal-Bilal Efendimiz” dermiş.

Hz. Ömer Hilâfeti döneminde Suriye, Irak ve Ürdün bölgelerinde birçok yeri fetheden ve asker arasında aşırı sevilmeye ve sanki savaşlar onun saye­sinde kazanılıyor intibâı uyanmaya başlayınca Hz. Halid’i sırf bu anlayışı yıkmak için görevden alıvermiştir. 

Asr-ı saâdetten sonra Emevîler İslâm’ın bu hassasiyetine dikkat etme­mişler ama idâreleri bir asra bile varmadan 70 se­nede yıkılıp gitmiştir.(7) Osmanlı Irkçı olmadığı için hâkimiyeti 600 sene sürmüş, Batı Medeniyeti ırkçı olduğu için 150 seneye bile varmadan çatırdamaya başladı ve inşallah yakında yıkılıp gidecektir. Âşık Veysel ne güzel söylemiş:

Kur’an’a bak İncil’e bak

Dört kitabın dördü de Hak

Hakir görüp ırk ayırmak

Hakikatte yüz karası

Biraz sonra izah edileceği şekliyle; Asr-ı Saâdet’teki bu anlayışı daha sonraki asırlarda en güzel hayata tatbik eden Osmanlılar olmuştur.

Yahûdi ve Hıristiyanların Irkçılığı:

Avrupa; Helen (Yunan) kültürünün mirasçısıdır. Antik Yunan kültürü; başka milletleri doğuştan kendileri­nin kölesi telakki eder.(8) Aristo’ya göre hele hele Asyalılar tabiatı icapları köledirler.(9) Bu sebeple Yunan kültürüne göre; “Faziletli olanların, köle ruhlu barbarları köleleştirmesi caizdir.”(10) Avrupa kültürü Yu­nan kültürünün mirasçısıdır. Dolayısıyla aynı zihniyet on­lara da geçmiş ve kendilerini dünyanın efendisi, geri kalan bütün mil­letleri de kendilerinin hizmetçisi gibi görmüşlerdir. Daha önce zikredildiği üzere din, ilim ve edebiyat adamlarından birçoğu da bu felsefeyi destekler görüşler bil­dirmişlerdir.

Kilise bu aşağı ırkların(!) köleleştirilip çalıştırılmasını, on­ların ruhlarının kurtarılmasını, bedenlerinin arındırılmasını dinî bir görev gibi göstermiş ve teşvik etmiştir. Bu ırkçı zihniyetleri yüzünden asırlarca Afrikalılara, Asyalı­lara, Amerikalılara kan kusturmuşlar, soykırımlar uygulamışlar ve bunu zevk alarak büyük bir iştahla dinî bir vecibeyi yerine getirmenin huzur ve gönül rahatlığıyla yapmışlardır.

Avrupalının nasıl bir yaratık olduğunu anlamak için, as­lında geçmişe bakmaya da gerek yok. Medeniyetin beşiği kabul edilen 21. asır Amerika'­sında bile sırf renklerinden dolayı bir­çok yerde hâlâ zencilerle beyazlar aynı mahallede oturmamakta, okulları, lokantaları, eğlence yerleri, kiliseleri ve kabristanları ayrı bulunmaktadır.

 Kanunlar nazarında eşit değillerdir. Çalışma ve ücret hususunda eşit haklara sahip bulunmamaktadırlar. Za­hirde kölelik kalkmış durumda ise de, hakikatte halen devam etmektedir. Avrupa ve Ame­rikalılarla aynı kökenden olan Gü­ney Afrika Cumhuriyeti'ndeki beyazların zencilere bugün yap­tıkları gözlerimizin önündedir.

Dipnotlar:

1-Fâtiha Sûresi, 7.

2-Ebû Dâvud Edep 125  (5130).

3-Ebû Dâvud, Edeb, 121, (5121).

4-Hucurat Sûresi, 13.

5-Müsned c. 5, s. 441.

6-Ö. Tuğrul İnançer, “Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed”, Sufi Yay. İst. 2010, s.178.

7-İ. Süreyya Sırma, “Emevîler Dönemi”, Beyan Yay. İst. 1991, s. 49.

8-Arkeo Atlas, Doğan Burada Yay. Sayı 6, 2007, s. 103.

9-Ali Çimen-Göknur Göğebakan, “Târihi Değiştiren Savaşlar”, Timaş Yay. İst. 2010, s. 28.

10-Mustafa Armağan,“Avrupa’nın 50 Büyük Yalanı”, Timaş Yay. İst. 2009, s. 98.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.