Konya
16 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.44
  • EURO
    34.47
  • ALTIN
    2488.7
  • BIST
    9679.8
  • BTC
    62909.61$

İnsanı Anlama Çabası

28 Kasım 2015, Cumartesi 10:46

 

İnsanı anlamanın pek çok yolu vardır. Bunlardan biri de onun fıtratının çözümlemesi yoludur. İnsanı tanımak, doğru bilmek, tam anlamaya çalışmak gerekir. İnsanın hem maddesel hem de ruhsal gereksinimleri, ilgileri, eğilimleri, zihinsel kapasitesi, bedeni, zihni ve kalbi yetileri fark edilmeli, fiziksel ve ruhsal direnci ve zaafları ortaya konulmalıdır. Bunun için de;

1.Bakışlarımızı İrdeleyelim

Biz güzel gözlü insanı, ‘güzeli gören’ insana tercih etmeliyiz.

Ruh sağlığı yerinde olan kişiyi, atletik beden yapılı olana öncelemeliyiz.

Şimdilerde ahlâkilik, edeblilik, iffetlilik, namusluluk aranmaz hale geldi. Varsa yoksa görsellik,

‘İyiyi duyma’ hasleti olan  kimseyi, kulakları çok hassas olan kişiden önde görmeliyiz.  

2.Kendimizi Yeniden Bulmalıyız

Yerli ve insani medeniyet metafiziği önce bakışlarımızın netleşmesini bizden isteyecektir. Doğruyu, iyiyi, güzeli görebilmeliyiz. Yol oldur ki, hakka vara/Göz oldur ki, hakkı göre.

3.Tutumlarımızı nezihleştirebilmeliyiz

Düşüncelerimiz rafine haline gelmeli, tutumlarımız nezih olmalıdır. Çat kapı! Biz geldik değil, komşumuzu evimize davet ederken bile çocuğumuza -Teyze bir maniniz yoksa bize gelebilir misiniz, inceliğini gösterebilmeliyiz.  

4.Zihinlerimizi saflaştırabilmeliyiz

Gerçekten zulme, haksızlığa mı karşıyız yoksa zulmün ve haksızlığın bize yapılmasına mı?                                                                                                                                                                Hırsızlık, bizatihi kötü müdür? Yoksa biz çalamadığımız için mi kötüdür?                                                                                  Toplumda suç işleyen herkese mi yoksa sadece güçsüz olanlara mı ceza verilmelidir? İşlenen suçun günah sayılması için, bizim ya da başkasının işlemesi durumu değiştirmez mi yoksa değiştirir mi?

Bu soruların ikinci şıkkını tercih ediyorsak değer yargılarımızda bir yamukluk vardır, demektir.

5.Davranışlarımızı soylulaştırmalıyız

Bir başkasının bizi sufli emellerine alet ederek sağlayacağı büyük çıkarlara, alnımızın teriyle elde edeceğimiz küçük kazançları yeğleyebilmeliyiz.

Zorunlu olmadığı halde borç almayı alışkanlık edindiğimizde ileride emir almasını da öğreneceğimizi bilmeliyiz.

Bir toplum, liderini kendine tahakküm değil, hizmet edenlerin içinden seçer.

 Onurlu yaşamanın iki kuralı olduğunu sanıyorum: ilki hak edilmeyen şeylere uzanmamak, ikincisi de bazen hak edilenlerin bazılarından da feragat edebilmektir. 

6.Vermek’i Almak’tan Üstün Görmeliyiz

Veren elin, alan elden üstün olduğunu ve alanın verene karşı bir minnet duygusu taşıyacağı göz ardı edilmemelidir.

Bu ilke, insan ilişkilerine ve toplumsal etkileşimlere uygulanırsa; sıkışan iki elden biri av, diğeri avcıdır. Bakışan iki gözden biri avlanır, diğeri avlar. Alan el, av; veren el, avcıdır. Biz batı karşısında üçyüz yıldır bilgi, teknoloji, borç ve emir almışız, bunun karşılığında hep itibar, iktidar ve toprak vermişiz. Bu makus talihi makul talihe dönüştürmek her sorumlu yurttaşın görevidir.  

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.