Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.63
  • EURO
    35.09
  • ALTIN
    2503.4
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    62347.89$

İlk Medreseler ve Nizâmiye Medreseleri

08 Temmuz 2020, Çarşamba 08:42

Medreseler açılmadan önce her yer eğitim ve öğretim yeri idi. Câmiler, mescidler, evler, saraylar, kitapçı dükkânları, badiye (çöl) ve ulema evleri… Kısaca her yer medrese idi.(1) Aynı zamanda eği­tim ve öğretim ücretsiz yâni bedava idi. Çünkü Hz. Allah, şöyle bu­yurmuştur: “…Âyetlerimizi az bir bedel karşılığında satma­yın...”(2)

Hz. Peygamber de bu hususta şöyle buyurur:

“Kur’ân-ı okuyunuz ve O’nunla amel ediniz. Ondan aslâ uzak­laşmayınız. Onun hakkında (kıraatinde ve tefsi­rinde) haddi aşmayı­nız. Onun karşılığında ücret alıp ye­meyiniz. Onunla dünyâ malınızı çoğaltmak istemeyiniz.”(3)

 “Kim Kur’ân okuyup, Onu insanların malını yemeye vesile edi­nirse, kıyâmet gününde Allah'ın huzuruna yüz etleri sıyrılmış bir kemikten ibaret olarak getirilir.”(4)

“Kim Allah’ın rızasından başka, maksat için ilim öğrenirse veya ilmini dünyâ menfaatine âlet ederse, Cehennemde yerini ha­zırla­sın.”(5)

Bu ve benzeri hadisler gereği, Asr-ı Saâdette, Emevîler döne­minde hatta Abbâsîlerin ilk dönemlerinde, ilim ve öğ­renmenin her türlü versiyonu parasızdır. İlim adamının öğrettiği ilim karşılığı üc­ret alması, maddî bir menfaat beklemesi ayıp sayılmış, zül telâkki edilmiştir.(6)

Bu sebeple Emevîler ve Abbâsîler döneminde okuttuğu ilme karşı para almak, maddîyat talep etmek, menfaat gâye­siyle ilim öğrenmek ve öğretmek ulema için utanılacak bir hareket kabul edilmiş, buna tevessül edenler dışlanmış ve aşırı tenkide uğramıştır. İlim Al­lah rızası için öğretilmiş ve bu gâyeye binâen ilim tahsil edilmiş­tir.(7)

Fakat tam teşekküllü Nizâmiye Medreseleri yapılıp tedrisat baş­layınca, Selçuklu Sultanları ve baş vezir Nizâmül Mülk, devamlı ilimle meşgul olan kişilerin, maddîyat kaygısı olmasın ve bütün sây ü gayretlerini ilme versin­ler düşüncesiyle, ilim erbâbını maaşa bağ­lamışlardır.

Bugünkü mânâda bir üniversite özelliği taşıyan yâni ilk gerçek medre­seyi Büyük Selçuklu veziri Nizâmü’l Mülk, kendi adını taşı­yan “Nizâmiye” med­reselerinin ilkini, 1067 de Bağdat’ta kurmuş­tur.(8) Bunu Isfahan, Rey, Merv, Belh, Herat, Musul gibi şehirlerde kurulan ve aynı adı taşıyan medreseler takip etmiş­tir.(9)

 Nizâmiye Medreseleri yapılıp tedrisata başlayınca, Selçuklu Sultanları ve onun büyük veziri Nizâmül Mülk, kendi gelirlerinden ve devlet imkânla­rından büyük meblağlar ayırıp, devamlı ilimle meşgul olan kişilerin, maddî­yat kaygısı olmasın, evlat ve ıyali sıkıntıya düşmesin, pazar­dan alacağı soğan, sarımsak kaydına girmesin, kafaları diniz (rahat) olsun ve bütün dikkatlerini ilme versinler düşüncesiyle, ilim erbâbını maaşa bağlamışlardır. Hz. Pey­gamberin bâzı uygulamalarını da delil alarak bu yolun câiz olduğu hük­müne varmışlardır ki, bu misaller­den birisi şudur:

Peygamberimizin arkadaşlarından bir gurup, yolculuk­ları esnâsında bir kabileye uğramış­lar. Bu kabile­nin reisini yılan sok­muş ölmek üzere. İçlerinden biri me­seleyi yolcu guruba arz edip, içle­rinde bu derde şifa sunacak kimse olup olmadı­ğını sormuş. Ashaptan biri bu adamla giderek hastayı hem Kur’ân okuyarak, hem de bildiği panzehiri uygulayarak iyileştirmiş ve kar­şılığında verilen koyunu alıp getirmiş. Bu gruptan bâzıları bu ko­yunu pişirip yemiş, bâzıları da, yukarıda zikredilen âyet mûcibince; “Allah'ın kitâbı karşılı­ğında ücret almayı” doğru bulmayıp ye­memişler. Medîne’ye ge­lince meseleyi Hz. Peygamber’e arz edip, rey’ini (görüşünü) sor­muşlar. Efendimiz böyle durumlarda ücret alı­nabileceğinin câiz ol­duğunu söylemiş.(10) Hz. Ömer döneminde de, Kur’an, fıkıh, hadis gibi ilimleri öğretenlere devlet hazinesinden maaşlar verilmiştir.(11)

Bunları ve benzerlerini delil alan fakihler, özellikle Hanefi ule­ması “ücret veril­mezse ulûmu diniyenin ziyâna uğraması, ihmal edil­mesi” korku­suyla, ilim adamla­rının ücret almasını caiz görmüşlerdir.

Nizâmiye Medreselerindeki bu reformist uygulamalar meyvesini vermiş ve oraya dünyânın tam teşekküllü ilk yatılı üniversitesi olma özelliğini ka­zandırmıştır. Bu Medresenin ilk bölümleri M. 1067 yı­lında yapıldığı halde, Avrupa ve Amerika’nın en eski üniversiteleri olan Paris’teki Sorbonne Koleji 1275, İn­giltere’deki Eton Koleji 1440, Amerika’daki Harward Üniversitesi 1636 yı­lında, yâni asırlar sonra ancak kuru­labilmişler­dir.(12)

 

Dipnotlar:

1- Ahmet Çelebi, “İslâm’da Eğitim Öğretim Târihi”, Damla Yayınevi, İst. 1976, s. 31.

2- Mâide Sûresi, 44.

3- Ahmet b. Hanbel, El Müsned, c. 3, s. 428.

4- İbni Ebi Şeybe, El Musannaf, c. 2, s. 159.

5- Tirmizî, Zühd, 48 (2384).

6- Buhârî; İcâre, 16

7- Ahmet Çelebi, a. g. e, s. 235.

8- Ahmet Turan Yüksel, a. g. e. s. 54.

9- Mehmet Şeker-Süleyman Genç, “Türk İslâm Medeniyeti Târihi”, Mihrabad Yay. İst. 2018, s. 309.

10- Buhârî, Tıb, 33; Ebû Dâvûd, Büyu, 37.

11- İbrâhim Sarıçım, Seyfettin Erşahin, “İslâm Medeniyeti Tarihi”, TDV Yay. 11. Bas. Mart 2018, Ank. s. 171.

12- Meydan Larousse Ansiklopedisi, c. 18, s. 205; c. 6, s. 436; c. 8, s. 442.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.