Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.51
  • EURO
    34.95
  • ALTIN
    2435.6
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64049.93$

İLK İCAT EDENLER (2)

07 Ocak 2021, Perşembe 08:32

Kâğıt ve Kâğıt Fabrikaları:

Prof. Jaques Risler şöyle demiştir: “İslâmiyet’in Avrupa’ya getir­diği en hayırlı nimetlerden birinin de kâğıt olduğunda hiç şüphe yoktur. Derilerden yapılan tirşe ile parşömenin yerini tuta­cak bir hamur yapmak üzere keten döğme sanatını Arapla­rın Semerkant’ta öğrenmiş oldukları mâlûmdur.

 On­dan sonra ketenin yerine el-Cezire ve Mısır’da pek bol yeti­şen pamuğun ikamesini (konmasını) düşün­düler. İşte bunun üzerine kâğıtçılık sanayii hızlı ve fevkalâde bir gelişme gös­terdi... Kâğıt yapımı Avrupa’ya Araplar kanalıyla geçti.”(1)

Bugün bile dünyâdaKültür gelişmişliği kişi başına harcanan kâğıt ile öl­çülmektedir. Maalesef Müslüman devletler ile ilerlemiş dev­letler arasında bu konuda dağlar kadar fark vardır.

Pusula:

Pusulayı ilk bulan ve kullanan Müslümanlardır. 1282 yılında ya­zılan bir Müslüman âlimin kitâbında bu hususta geniş bilgi verilir.(2) Birçok defalar birçok hususta dediğimiz gibi; birçok şeyin mûcidi Müslümanlar, sâhiple­nenler Hristiyanlar olmuştur. Hakkâniyet öl­çülerine tâbi, fanatik olmayan birçok Garplı âlim bu durumu itiraf etmiş ve eserlerine almışlardır. Pusula husûsunda Sigrid Hunke ne diyor özetleyerek okuyalım:

“Amalfilili Flavio Gioja, dünyâda pusulanın mûcidi olarak tanı­nır. Halbuki bu âleti, Flavio Gioja ilk önce Müslümanlar­dan öğren­miştir. Roger  Ba­con’ın, Haçlı  Seferleri’nde bir muhârip olan ho­cası Maricourtlu Petrus, mık­natıs ve pusulaya âit bilgileri doğrudan doğruya Müslümanlardan alarak, Haçlı Seferinden dönüşte Fransa’ya getirir. Bundan 50 yıl sonra, yâni 1320’de Gioja pusulayı îcat etmiş görünür. Halbuki Gioja; Venedik’in yakı­nında işlek bir lîman kenti olan Amalfilili olduğu için oraya gelip giden Müs­lüman tüccarlarda pusulayı görmüş, bunu Avrupa’ya kendisi tanıttığı için onun mûcidi kabul edil­miştir.”(3)

Roketler:

Sigrid Hunke yine târihi gerçekleri şöyle izah ediyor: “12. asrın İslâm âlimleri, barutun formülünü kesin şe­kilde tespit ederler. Haçlı taarruzuna karşı müdâfaa zarure­tiyle İslâm hükümdarları, dünyâca meşhur kimyager­lerini, kimyevi bir harp vasıtası olan barutun yakıcı ve tahrip edici tesirlerini araştırmak üzere, barut fabrikalarında ça­lıştırır­lar. Müslümanların 13. asrın yarısında, roketler için itici bir vasıta olarak, barutu kullanacak bilgi ve be­ceri seviyesine geldikleri muhakkaktır.

 Hasan’ur Rahman’ın Harp Târihi kitâbından başka bu devrin diğer harp târihi kitaplarında, roket ve rokete benzer silâhla­rın kullanıldığına dâir bilgiler bulmak mümkündür. Halbuki barutun sözde mûcidi olarak Avrupalı Berthold Schvarz tanınır.”(4)

Yukarıda zikri geçen roket çeşitlerinin daha geliştirilmiş şekille­rinin, Fâtih’in 1478’deki İşkodra kuşatmasında kulla­nıldığı kayde­dilmektedir. Geceleri kuyruklu yıldız gibi bir iz bırakarak ve ince bir ses çıkararak hare­ket eden bu roketle­rin her şeyi yaktığı, hatta düş­tüğü kuyuların suyunu bile kuruttuğu hakkında bilgiler vardır.(5) Osmanlı askerlerinin Kanije savunma­sında barut bulamayınca, söğüt ağacından barut elde edip kullandıkları da târihi bir gerçektir.(6)

Modern havacılığın babası ve jet motorlarının mûcidi Prof. The­dor Won Karman, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde verdiği konfe­ransta: “Jet motor­larının esasını teşkil eden roket sisteminin, 13. asırda ilk defa Türkler tara­fından bu­lunduğunu” söylemiş ve pro­jeksiyonla gösterdiği resimlerle yu­karıdaki hakîkatleri teyit etmiş­tir.(7)

İlk Uzay Roketi:

Târihte uçuş denemelerini ilk yapanlar, Müslüman Türklerdir. Ama biz kendi değerlerimizi tanımayı ve tanıtmayı beceremediğimiz için bugün ne dünyâda, ne de bizde bu insanların ismi bilinmemek­tedir.

M. 1002 yıllarında imam Gevherî, Nişabur’da bir câminin da­mından ka­natla uçmayı denemiş, fakat düşerek ölmüştür. İkinci de­neme, Sultan II. Kılıçaslan’ın Bizans Kralı Manuel Komninos’u İs­tanbul’da ziyâret ettiği za­man şerefine düzenlenen törenlerde Sirâceddin isimli bir Türk, Okmey­danı’ndaki kuleden uçmaya ça­lışmış, fakat başarılı olama­mıştır.

 Kanûnî Sultan Süleyman döne­minde de birçok uçuş denemelerinin yapıldığını, Avusturya-Maca­ristan İmparatorluğu elçisi olarak İstanbul’da bulunan Og­ier Ghis­lain de Busbecq (1522-1592) “Turcicae Epistolac-Türkiye Mektup­ları” isimli eserinde bahseder. Yâni Türkler hiçbir zaman uçma sev­dasından vazgeçmemişlerdir.(8)

Dipnotlar:

1-Fuat Sezgin, a. g. e. c. 1, s. 177; Garp Membalarına Göre İslâm Medeniyeti, Yağmur Yay. İst. 1974, s. 14.

2-Mehmet Bayraktar, “İslâm’da Bilim ve Teknoloji Târihi”, TDV Yay. Ank. 2017, s. 158.

3-Sigrit Hunke, a. g. e, s. 49.

4-Sigrit Hunke, a. g. e, s. 50.

5-İ. Hâmi Dânişmend, a. g. e, c. 2, s. 52.

6-Ahmet Şimşirgil, “Kayı-5”, Timaş Yay. İst. 2013, s. 203.

7-Hürriyet Gazetesi, 14. 01. 1955.

8-Daha geniş bilgi için bkz. Mehmet Bayrakdar, “İslâm’da Bilim ve Teknoloji Târihi”, TDV Yay. Ank. 2017, s. 349.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.