Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.64
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2495.3
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    63685.04$

İdealler ? mefkûreler (2)

28 Kasım 2015, Cumartesi 10:44
 

Ceddimiz Osmanlının da hedefi büyük, gayesi aziz, mefkûresi mübarek olduğu için Allah onları başarıya ulaştır­mış ve bugün mirasyedileri olarak öğünmekle ik­tifa ettiğimiz şanlı bir tarih, azim bir devlet, gerçek bir medeni­yet bırak­mışlardır. Onlar gaye ve ideallerini şöyle dile getirirlermiş:

 

Gayemiz Allah’dır

Liderimiz ve önderimiz Resûlullah’dır

Yolumuz İslâm’dır

Hayat prensiplerimiz Kur'an’dır.

Cihat bizim sanatımızdır.

Allah yolunda şehit olabilmek ise,  en son ve en ulvi ga­yemizdir.

 

Onun için 22 milyon km. kare toprağa ve ağzına ka­dar dolu hazinelere sahipken, ömrünü rahat sarayında,  hareminin arasında geçirmeyip,  sefer üstüne sefere çı­kan: "Bizim mak­sadımız toprak veya kuru bir cihangirlik da­vası değil,  Allahü zülcelâlin adını bütün dünyaya du­yurmak,  insanları İslâmla şereflendir­mek,  onları ceha­letten aydınlığa, zulümden ada­lete, dala­letten hidayete çıkarmaktır" di­yen ve; "rahat yata­ğımda ölürsem,  karıla­rım­dan farkım ne olacak" diyerek se­ferde,  küffar diyarla­rında şehit olmayı şeref bilmişlerdir.

 Ça­dırda doğmak, cephede ölmek Osmanlının en belirgin özel­likleri olmuş­tur. Bir Osmanlı hanımına kocan nerde öldü diye sormak; “el­bette cephede öldü ne soruyorsun” manasına ha­karet sayılırmış. Bazı dönem­lerde bir evde kaç tane sefere gi­de­cek eleman varsa, o kadar savaş çantası kapının arka­sında, “haydin” dendiğinde gecikmemek için hazır asılı durur­muş. “Cesurlar bir kere, korkaklar bin kere ölür” sözü aralarında darb-ı me­sel olmuştur.

Bebelerine beşikte iken söylenen nin­nilerle bunlar DNA’larına ilka edilirmiş. Onlar gerçek      kah­ramanlarmış, şimdi onların torunları sentetik kahraman olunca, dünyadaki imajımız da zede­lenmiş, karizmamız çi­zilmiş, hain Haçlıların maskarası durumuna düşmüşüz.

Tarihi araştırmalar şunu gösteriyor ki; Eflatun’un ideal devlet tanımına en yakın, en uygun devlet, Devlet-i Aliyye olmuştur.([1]) Osmanlının zeval yılla­rında bile, nasıl bir cesaret ve şecaat sahibi olduklarını Namık Kemal; “Za­limler ne ka­dar pervasız olurlarsa olsunlar yine onları biz yıkarız, bizi dünya­nın derinliklerine atsalar, onu pat­latır yine meydan-ı celâdet’e çıkarız” mea­lindeki şu şiiri ile dile getiriyor:

 

Zâlim olsa ne rütbe bî-pervâ

Yine bünyâd-ı zulmü biz yıkarız!

Merkez-i hâke atsalar da bizi

Kürre-i arz’ı patlatır çıkarız! 

 

Gerçekten çeyrek yüzyıl içinde Osmanlı Rus, Yemen, Trablusgarp, Bal­kan, 1. Dünya ve İstiklâl Savaşları ol­mak üzere beş büyük savaşa sokup yok etmek istedikleri Osmanlı, tarih sahnesinden çekilmemiş, sadece rol değiş­tirip Türkiye Cumhuriyeti Devleti diye genç, dinç ve in­şallah, her şeye rağmen ecdadının mirasına sahip çıkacak diri bir devlet ola­rak ortaya çıkmıştır.           

Konuyla ilgili güzel sözlerden birkaç tanesi:

“Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup ol­man bile zafer sa­yılır.”  Xsentos

“Hayatta en zor şey, gayesiz insanlarla birlikte yaşa­mak mecburiyetinde kalmaktır.”   Cenap Şahabettin

“Bazen her şeyi kazanmak için her şeyi kaybetmeyi göze almak gerekir. Endülüs; gemileri yakanların olur.”  Selahaddin Şimşek

Hz. İbrahim’in ateşe atıldığını duyan karınca ağzına bir miktar su alıp o yöne doğru yola çıkar, rastlayanlar; “bu gi­dişle ne zaman varacaksın, ağzın­daki bir damla bile olmayan suyla ne yapacaksın?” demişler, karıncanın ma­nidar cevabı şöyle olmuş: “doğru belki hiçbir şey yapa­mam ama, idea­limi, tarafımı da gösteremem mi?”

Dipnotlar:

1- Tarih ve Medeniyet Dergisi, sayı 58, s. 5.

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.