Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63890.037$

İçtiğimiz su, dinazorun midesinden mi geçti?

20 Ocak 2022, Perşembe 09:07

Gezegenimize “mavi gezegen” de deniyor. Bu şekilde adlandırılmasının sebebi %71’inin sularla kaplı olması. Dünyadaki suların %97,5’i denizlerde ve okyanuslarda bulunuyor. Sorun da zaten bu noktada başlıyor çünkü bu suların büyük çoğunluğu tuzlu.

Dünya su kaynaklarının sadece % 2,5’i tatlı su. Canlıların kullanabildiği ve tatlı su olarak adlandırılan sular ise buzullarda, yer altı kaynaklarında, nehir, göl, toprak ve bulutlarda bulunuyor. Ancak bu tatlı suyun çoğu donuk hâlde. Geriye de kullanabilmemiz için sınırlı bir kaynak kalıyor.

Yerküre üzerindeki suyun tamamı “beş litrelik bir şişeye” konsa, biz insanların erişebileceği tatlı su miktarı yalnızca “bir yemek kaşığı” kadar. Başka bir deyişle, erişilebilir tatlı su miktarı, dünyanın toplam su varlığının % 1’inden bile az. Yeterli miktarda ve kaliteli bir suyun varlığı, tatlı su ekosistemlerinin olduğu kadar, gıda güvencesinin ve sürdürülebilir kalkınmanın, dolayısıyla insanlığın geleceğinin de temel koşulu. Tatlı su kaynaklarını korumak işte bu yüzden çok önemli.

Bu sınırlı kaynak Dünya’nın her yerine eşit bir şekilde dağılmamış. İklim ve coğrafi konum bazı bölgelere avantaj sağlarken bazı bölgeler ise bu konuda aynı şekilde şanslı değil.

21. yüzyılda karşımıza çıkan başlıca zorluk, su kaynaklarının kısıtlı olması. Gıda güvenliği ve enerji güvencesi, ekonomik büyüme, iklim değişikliğiyle mücadele ve biyolojik çeşitlilik kaybının önlenmesi gibi birçok konunun temelinde su kaynaklarının sürdürülebilirliği var.
Bu nedenle, su kaynaklarının kısıtlı olması ve aşırı kullanımı artık hepimizi ilgilendiriyor.

Dünya genelinde yaşanan küresel ısınma, iklim değişiklikleri, bilinçsiz su tüketimi, insan etkisiyle kuruyan göller, kötü su yönetimi, dünya genelinde ve Türkiye’de kullanılabilir su kaynaklarında ciddi oranda azalmaya neden oluyor

Günümüzde dünya nüfusu hızla artarak 8 milyara yaklaştı. 8 milyar insanın 2 milyarı, tatlı suya ulaşmakta ciddi boyutlarda sorun yaşıyor. Elde edilen veriler ise bizi daha çok endişelendiriyor. Çünkü verilere baktığımız zaman 2025 yılına kadar dünyanın yaklaşık yarısı tatlı su kaynaklarına ulaşmakta çok ciddi sorunlar yaşayacak. 2050 yılına geldiğinde ise dünyanın         % 75’i tatlı su kaynaklarına ulaşmakta olumsuzluklarla karşı karşıya kalacak.

2050'ye kadar dünyada su talebinin % 55 artış göstermesi bekleniyor. Buna karşılık nüfus artışı ve küresel ısınma nedeniyle tatlı su kaynakları giderek azalıyor.

Dünyadaki tatlı suyun %71’i tarım, %18 sanayi ve %11 evsel kullanımda kullanılıyor. Türkiye’nin tatlı su tüketiminin %73’i tarım sektöründe, %11’i sanayide, %16’i evsel kullanımda gerçekleşiyor.

Çoğu insan uzun uzun duş alırken ya da çimleri sularken veya arabasını yıkarken gelecek olan faturasını düşünüyor. Ancak kıyafet alışverişi yaparken gerçekten suyla ilgili bir endişemiz oluyor mu?

Oysa satın aldığımız kıyafetlerin de su ayak izi oldukça büyük olabilir.

Bir kişinin günlük beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için yaklaşık olarak 3 bin litre suya ihtiyaç duyuluyor.

 

  • 1kg portakal için 560 litre
  • 1 adet t- shirt (pamuklu) için 2.494 litre
  • 1 adet kot pantolon (pamuklu) için 7.979 litre
  • 1 adet A4 kağıt için 10 litre
  • Akıllı telefon için 12.075 litre
  • Araba için 52.000 – 82.998 litre
  • 1 kg sığır eti için 15.415 litre
  • 1 kg tavuk eti için 4.325 litre
  • 1 kg kuzu eti için 10.412 litre su tüketiliyor.

 

“Doğanın itici gücü” olan suyun öneminin bilincinde olarak, salgın hastalıklar ve çölleşme gibi felaketlerden kurtulmak bizim elimizde. Azalan su kaynaklarını tehdit olarak gören bazı ülkeler, bu konuda çeşitli çözümler üretiyor. Örneğin, 1997-2009 yılları arasında en kurak dönemi yaşayan Avustralya, bu süreçte su tüketimini yarıya indirmeyi başaran ülkeler arasında. Diğer yandan İsrail, atık suların %86’sını arıtıp yeniden kullandığından atık su kullanımında dünya birincisi. Sulamada kullanılan suyun ise %40’ı yine arıtma yöntemi ile elde ediliyor

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü’nün birlikte hazırladıkları 2020 Gıda ve Tarım Raporu’na göre; 1 milyar 200 milyon insan su sıkıntısı çekmekte. Nüfus artışına bağlı olarak, kişi başına düşen su miktarı son 20 yılda %20, Batı Asya ve Kuzey Afrika’da bulunan ülkelerde ise, %30 oranında azalmış durumda.

Dünyadaki tatlı su krizi deniz suyunu arıtma yoluyla giderilebilir mi?

Uzmanlar bunun pahalı bir yöntem olduğunu ve bunu yaparken harcanacak enerjinin bırakacağı karbon izinin çok büyük olacağını söylüyor. Kuveyt ve Dubai gibi petrol zengini ülkelerde bu yönteme başvuruluyor. Ancak bunun ekonomik boyutu kadar ekolojik boyutu da var ve denizdeki ekosisteme zarar veriyor.

Nasıl Petrol 21. yüzyılın başlangıcında kavga sebeplerinden biri ise, sonlarına doğru da su için savaşlar olabileceği tahmin ediliyor. Çünkü kuraklık arttıkça, insan toplulukları başka sulak bölgelere doğru kaymak isteyecekler ve su bölgelerini ele geçirmeye çalışacaklar.

Yeryüzünün üst katmanlarındaki sular yoğunlaştıktan sonra yağış olarak tekrar yeryüzüne dönüyor. Sonrasında güneşin yardımı ile buharlaşıp terleme ile de atmosfere tekrar geçiyor. Her gün içtiğimiz suyun bu inanılmaz yolculuğuna bilimsel adıyla “su döngüsü” ya da hidrolojik döngü diyoruz.

Hemen aklımıza şu soru geliyor :

Su sürekli yer değiştirdiğine göre acaba içtiğimiz bir bardak su, daha önce dinazorun midesinden mi geçti?

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.