Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2430.3
  • BIST
    9750.97
  • BTC
    64362.31$

İbadette Devamlı Olmak (1)

24 Ekim 2019, Perşembe 08:53

Mükemmel bir plana göre yaratılan ve ahenkli bir düzen içinde işleyen kâinatta, her şeyin bir gayeye yönelik olduğunu ve yeryüzünde olan her şeyin insanın emrine ve hizmetine verildiğini görürüz. Bu gerçek Kur'an-ı Kerim'de de şöyle ifade edilir:

"Gökleri yedi kat üzerine yaratan O'dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin? Bir aksaklık bulmak için gözünü tekrar çevir bak; ama göz umduğunu bulamayıp bitkin ve yorgun düşer."(1)

"Yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan O'dur..."(2)

Yaratıklar arasında seçkin bir yeri olan,(3) akıl, fikir ve üstün yeteneklerle donatılan insanın(4) yaratılışında elbette ki bir hikmet, dünyaya gelişinde yüksek bir gaye vardır.

Bu dünyaya gelmekten maksat yalnız yiyip-içmek ve geçici zevkleri tatmin etmek değildir. İnsan buraya daha yüksek bir gaye ve sonsuz bir hayata hazırlanmak için gelmiştir. İnsan olarak yaratılışımızın hikmetini, dünyaya gelişimizin gayesini yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de şöyle bildirmiştir: "Cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yaratmışımdır."(5) Demek ki bu âyete göre, dünyaya gelişimizin asıl gayesi Allah'ı bilmek ve O'na ibadet etmektir.

İbâdet, Allah'a ta'zim ve saygı göstermek, emirlerine itaat etmek demektir. İbadet, saygı ve itaatin en yüksek derecesidir. Böyle bir saygı yalnız Allah'a yapılır, bütün varlığımızı kendisine borçlu olduğumuz Allah'ın, biz kulları üzerindeki hakkıdır.

İnsan, beden ve ruhun birleşmesinden meydana gelen bir varlıktır. Bedenimizin yemeye, içmeye ihtiyacı olduğu gibi, ruhumuzun da gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun en önemli gıdası sağlam bir iman ve ihlâsla yapılan ibadettir.

İbadette bizim için maddi ve manevi pek çok faydalar olduğu bir gerçektir. Allah Teâlâ bizim ibadetimize muhtaç değildir, fakat bizim ibadete ihtiyacımız vardır. İbadetin faydası da bize aittir.

İbadet, îmanın olgunlaşmasını ve güçlenmesini sağlar. Kalbimizde Allah sevgisi ve saygısının yerleşmesini temin eder. Dolayısıyla ruhumuzu yüceltir, kalbimizi kötü düşüncelerden, organlarımızı günah kirlerinden arındırır. Davranışlarımızı düzelterek bizi ahlâken olgunlaştırır. Böylece Ahirette cezadan kurtulmamıza ve ebedî mutluluk yurdu olan cennet nimetlerine kavuşmamıza vesile olur.

İnsan, hayatta çeşitli sıkıntılarla karşılaşır. Bazen ümitsizliğe ve bunalıma düşebilir. Böyle durumlarda, ibâdetle bunalımlardan kurtulur. Çünkü ibadet sayesinde Allah'a yönelir, bütün umutların söndüğü anda O'nun sonsuz rahmetine iltica eder ve böylece huzura kavuşur.

İbadet, inananlara Allah katında değer kazandırır, ibadet görevini yerine getirmeyenler bu nimetten mahrum kalır. Kur'an-ı Kerimde bu konuda şöyle buyurulur: "Ey Muhammed! De ki: İbadetiniz olmasa Rabbim size ne diye değer versin?..."(6)

Yüce dinimiz ibadeti öyle esaslar üzerine bina etmiştir ki, özü muhafaza edilerek güzel bir şekilde ve devamlı olarak yapıldığı takdirde, beklenen neticeyi mutlaka temin eder. Bunun için ibadet belli zamanlara tahsis edilmemiş, aksine her mü'min mükellef olma çağından Rabbine kavuşuncaya kadar ibadet etmekle emrolunmuştur. Kur'an-ı Kerim'de bu husus şöyle ifade edilmektedir: "Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et."(7) Yine Kur'an-ı Kerim'de farz namazlara devam etmek emredilerek şöyle buyrulmaktadır: "Namazlara ve orta namaza (ikindiye) devam edin; gönülden boyun eğerek Allah için namaza durun."(8)

Cenab-ı Hak bir başka âyette ise, sorumluluğumuz altında bulunan aile efradına namazı emretmemizi ve kendimizin de ona devam etmemizi emretmekte ve şöyle buyurmaktadır: "Ailene namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol..."(9)

Bilindiği üzere İslâm Dini her konuda olduğu gibi, ibadet konusunda da i'tidâli tavsiye eder. Bedeni zayıf düşürecek, insanın aile ve çocuklarına karşı görevlerini aksatacak, geçimlerini ihmal edecek şekilde yapacağı uzun ibadetler makbul olmadığı gibi, ibadeti ve Allah'a karşı kulluk görevlerini ihmal ederek, maddenin peşinden koşmak da doğru bir hareket değildir. Kur'an-ı Kerim'deki şu ayet-i kerime, dünya-ahiret dengesini ne güzel ifade eder: "Allah'ın sana verdiği şeylerde, âhiret yurdunu da gözet, dünyadaki payını da unutma; Allah'ın sana yaptığı iyilik gibi, sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk isteme; doğrusu Allah bozguncuları sevmez..."(10)

Dipnotlar:

1-Mülk Sûresi; 67/4-5.

2-Bakara Sûresi; 2/; 29 .

3-Tîn Sûresi; 95/4.

4-İsrâ Sûresi; 17/70.

5-Zâriyât Sûresi; 51/56.

6-Furkan Sûresi; 25/ 77.

7-Hicr Sûresi; 15/99.

8- Bakara Sûresi; 2/ 238.

9-Tâ-Hâ Sûresi; 20/132.

10-Kasas Sûresi; 28/77.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.