Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.72
  • ALTIN
    2526.9
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    60567.89$

Hurafe ? Bidat(3)

14 Şubat 2016, Pazar 10:14
 

İnsanlar yapa­cakları her işe, her harekete, her fiile bir kılıf bulur, hura­felere dayandırır, falan gün yola çıkılmaz, iki bayram arasında nikâh kıyılmaz, falan gün temiz­lik yapılmaz, yeni doğan çocuğa melekler onu sular diye su verilmez, tırnak­ları hırsız olur diye kesilmez…

 

Kara kedilerin geç­mesinden, baykuşların ötme­sinden, köpek­lerin havlamasından (ürmesinden)  manalar çıkarılır, olmadık senaryolar uy­durulur, çocuklar hastalanmasın, nazar değmesin diye gümüş saplı kurt dişi, kaplumbağa yavrusu kabuğu, Hind karın­cası boynuzu, yedi delikli mavi boncuk, altın veya gümüş­ten Ma­şallah, üzerlik tohumu, çörekotu, yedi dükkân süprüntüsü, çitlenbik dalı, hurma çekirdeği… takılır,  ümmüsıbyan duası okunur,  ve şöyle dua edilirdi:

 

“Üzer­lik, yüz binerlik, yüz bin ihlâs, sen yetiş ya Hızır İlyas, Altmış yetmiş, dağlara taşlara çıkmış gitmiş, Nazara na­zara, nazar edenlerin gözü bozara, Hayırlar fethola, şerler defola, nazar edenler çatım çatım çatlaya”

Tabi bunlar bir çırpıda aklıma gelenler, yapılanların yüzde biri bile de­ğil.(1)

 

Müslümanların cehaletinden ve onlar arasında şüyu bu­lan bu hurafeler­den düşmanlar nasıl faydalanmışlar? Geri kalmış Türk İllerini işgal ettikleri yıllarda, Türkle­rin elinde silah ve mühimmat yok ama, Moskof’tan ele geçir­dikleri si­lahları kullanarak başarı üstüne başarı kazanmışlar.

Ruslar, onların içlerindeki yobaz ve bağnaz kimseleri avlayarak, rüş­vetler vererek, şöyle   şayi­alar, uydurma fetvalar çıkartmışlar: “Ruslar ellerindeki silah­ları domuz yağı ile yağlamaktadır­lar. Bir Müslüman’ın da bu yağa el sürmesi dinen caiz değil­dir” dolayısıyla Rus­lardan ganimet aldıkları modern silahları kullanmamış­lar, onlara kılıç, pala ve çok basit tüfeklerle sal­dırmışlar tabii ki on binlercesi şehit düşmüştür.(2)

Hacıbayram Camiinin tepesine yuva yapan leylekle­rin pislikleri geçimsiz kocalara yedirilse sulh ve sükûn hâkim olurmuş diye bir söylenti çıkarmışlar, etraftan bazı Yahudi esnaf yıllarca o leylek pisliklerini çok büyük pa­ralara satmış ve kış günlerinde de az bulununca kara­borsa olmuş.(3)

Hoca olmadığı hâlde hoca denen, büyücü geçinen, si­hir yaptığını söyle­yen, gaipten güya haber veren, dinle alâkası olmayan şeyleri din adına yapan şarlatanların yaptığı da hu­rafe ve kandırmacadan başka bir şey değil­dir. Bir misal daha verip, konuyu sonlandıralım:

 

Osmanlının son zamanlarında meşhur meddah ve nükte­dan Borazan Tev­fik’e arkadaşları: “Kasımpaşa’da bir falcı var, insanın geçmişini ve geleceğini okuyor, her şeyi bili­yor…” diye övmüşler.

Tevfik hemen kadının ya­nına var­mış, rayiç olan 1 lirayı uzatmış ve “söyle baka­lım”  demiş. Kadın iskambil kâğıtlarını açmış ve;

“Başından büyük bir aşk geçmiş senin” diye başla­yınca Tevfik; “yahu bende âşık olacak enayi suratı var mı?” de­miş. Kadın;

“Öyle ise şiddetli bir hastalık geçirmişsin” deyince, Tevfik:

“Yok canım, elhamdülillah, hayatta daha burnum bile kanamadı” demiş. Kadın kâğıtları bir daha karıştır­dıktan sonra;

“Ama burada hastalık görünüyor, o zaman çocukların hastadır” demiş, Tevfik biraz kızarak;

“Yahu ben daha hayatta evlenmedim” deyince falcı;

“Ha be yav, bekâr olduğunu neye söylemiyorsun, be­kâr adama kâğıt açılmaz, onun eline bakarak kaderi oku­nur” gibi sözlerle elini kavramış ve;

“İşte bak ayna gibi görüyorum, seni kandırmışlar, do­landırmışlar…” diye sıralamaya başlayınca, Tevfik daha fazla sabredemez ve okkalı bir küfür savurduktan sonra;

“Bak bunu bildin, beni beş dakika önce bir namussuz kadın dolandırdı, eşekliğime doymayayım” demiş.

 

Dipnotlar:

1-Geniş bilgi için bkz: Ahmet Kemal Üçok, “Görüp İşittiklerim” Okuyan Adam Yay. Ank.

        2002, s. 335; “Osmanlıyı İmpatorluk Yapan  Şehir”, Mustafa Armağan, Timaş Yay. İst.

        2007,  s. 250; İskender Pala, “Şairlerin Dilinden”, Kayı Yay. 2004, İst. s.261; Münevver

        Ayaşlı, “Geniş Ufuklara ve Yabanci İklimlere Doğru”, Timaş Yay. İst. 2003, s.12; Reşat

        Ekrem Koçu, “Yeniçeriler”,  Doğan Kitap Yay. İst. 2004, s.305.

2-Yavuz Bülent Bâkıler, a. g. e. s. 303. 

3-A. Ragıp Akyavaş, “Çalar Saat-2” TDV Yay. Ank. 2010. s. 334.

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.