Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.55
  • EURO
    35.04
  • ALTIN
    2437.7
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64582.95$

Hıristiyanlığın Kutsal Emânetlerini Batılıların Kaçırmaları

13 Temmuz 2018, Cuma 07:21

Osmanlı döneminde, Emânetlerin korunması hu­su­sun­daki hassa­siyet o derecelere varmıştır ki, Mu­kaddes emânetlerin saklandığı odaların te­mizli­ğinde kullanılan süpürgeler, mumlar, tahta parçaları, öd ağaçları gibi eş­yalar bile muhâfaza edilip günümüze kadar ulaşması sağ­lanmıştır.

Ora­lardan topla­nan toz ve topraklar bile kutsal addedi­lip boşa götürülme­miş, çöpe veya mez­beleliklere atılmamış, Peygam­ber sev­gisiyle yanıp tutuşan insanlar onları çok kıymetli bir meta te­lâkki edip saklamışlar, kimisi ke­fenlerinin içine saçtır­mış, kimi o tozlardan kerpiç döktü­rüp kabrinde saptır­maya koydurmuştur... Bugün bile Kutsal Emânetlere gösterilen hürmet ve ta’zime bakarak denebilir ki; “Türk Milletindeki iman, inanç ve Peygamber sevgisi çok ulvi ve çok farklı­dır.” 

Ma’lum Hıristiyanlık Filistin’de doğmuş ama Anadolu da yayılmış ve Bi­zans’ın resmi dini olmuş bilahare Avrupa’da yayılmıştır. Dolayısıyla Hıristi­yanlıkla ilgili ikonlar, kıymetli ve târihî eşyalar Filistin’de idi. Bizans İmpa­ratoru Kostantin’in annesi Helen, hacı olmak maksadıyla Kudüs’e gitmiş ve Haz. İsa adını ne bulduysa İstanbul’a taşımıştır.(1) 

İslâm orduları Ürdün topraklarında yapılan Yermük Muhârebesini kaza­nınca, o havâlinin tamamının fethedileceğini bilen Kudüs Patriği Sophronios, Hz. Îsâ ve Hıristiyanlıkla ilgili kutsal emânetleri, Müslümanların eline geçme­sin diye İstanbul’a göndermiştir.(2)

Avrupa Hıristiyanları mezhep olarak Katolik’tir. Anadolu ve Balkan Hı­ristiyanları ise mezhep olarak Ortodoks’tur. İki mezhep arasında târihin de­rinliklerinde hattâ günümüzde bile müthiş bir rekabet hattâ düşmanlık vardır. 1204 yılında Ortodoksluğun merkezi olan İstanbul, Batılı Katolikler tarafın­dan işgal edilmiş, yakılmış, yıkılmış, akla hayale gelmedik zulümler icra edilmiş, bu arada Hıristiyanlıkla ilgili dinî ve târihî eserlerin birçoğu kiliseler yağmalanarak Batıya kaçırılmıştır.

Bu kaçırma işi İstanbul’un Türkler tarafından fethinden önce gerçekleş­miştir. Bizans’ın zayıfladığı, son günlerini yaşadığı, kısa bir müddet sonra düşeceği ve Türklerin eline geçeceği görülünce yine Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen birçok eser Türklerin eline geçmesin düşüncesiyle Avrupa’ya nakledilmiştir.

“Fetihten önce İstanbul’dan kaçırılan kutsal emânetler şöyle sıralanıyor: Havari Andre’nin tabutu içinde beyaz ketene sarılmış cesedi, İsa’nın yeğeni Zebedeus’un eşi Maria Salome’nin tabutu, İsa’nın bağlanıp işkence edildiği renkli cilalı bir taş. Hz. Îsâ’nın gerildiği gerçek çarmıhın insan büyüklüğündeki iki parçası, İsa’nın böğrüne saplanan mızrağın demir ucu, ellerine ve ayaklarına çakılan çivilerden ikisi, kanından bir kristal şişe içinde bir miktar kan, Meryem Ananın giysisi, Vaftizci Yahya’nın başı vb.”(3)

Kutsal Emânetleri Osmanlı Kaçırmamış, Onlara Devredilmiştir:

Yavuz’u Mukaddes Emânetleri İstanbul’a nakletmekle suçlayan ve bu hususta Araplarla aramızı açmak için ne gerekirse yapan Avrupalı, bunları görmezden gelir, Hıristiyanlıkla ilgili ne kadar kutsal emânet varsa Batıya taşıdıklarını hiç gündeme getirmez.

Dolayısıyla Araplardan Osmanlı bizim kutsal emânetlerimizi ve kütüphânelerimizi yağmaladı diye iftira atanlar var. Hâlbuki Osmanlı vakfın ne olduğunu iyi bilen insanlar olduğu için bu iddia doğru değildir. Bilakis Os­manlı Arap şehirlerine büyük kütüphâneler kurmuştur. Fakat yukarıdaki mi­sallerde olduğu gibi, bu kutsal emânetler ve kıymetli kitaplar düşmanın eline geçmesi söz konusu odlumu, ona tedbir almak gerekir.

Yukarıda da zikredil­diği üzere Portekizlilerin Mekke ve Medîne’yi istilâsı söz konusu olduğu için Araplar bu korku ile kutsal emânetleri ve bazı târihî eşyaları İstanbul’a gön­dermişlerdir. Nitekim Birinci Dünya Savaşında bu kutsal şehirler İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Osmanlı olmayınca Araplar buraları bile koruya­mamışlardır. İşgalden kısa bir müddet önce Medîne Müdâfii Fahreddin Türkkan Paşa bazı târihî kitap ve eşyaları yine İstanbul’a göndermiştir. Olay bundan ibârettir. Yoksa Osmanlı vakfın kutsiyetini ve mânevî mes’ûliyetini bilen insanlardır.(4)

Dipnotlar:

1- Münevver Ayaşlı, “Dersaâdet”, Timaş Yay. İst. 2005, s. 36.

2- Ali Çimen-Göknur Göğebakan, “Târihi Değiştiren Savaşlar”, Timaş Yay. İst. 2010, s. 57.

3- Giovanni Scognamıllo, “İstanbul Gizemleri”, Bilge Karınca Yay. İst. 2006, s. 16, 68.

4- Feridun Kandemir, a. g. e. s. 77.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.