Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63525.125$

Hicret İslâm Tarihinin En Muhteşem Hadisesidir

17 Ağustos 2020, Pazartesi 08:55

İnsanlığın varlığıyla beraber meydana gelmiş birçok önemli olaylardan biride Hicrettir. Yüce yaratıcımızın lütuf ve keremiyle önümüzdeki Perşembe günü Muharrem ayının ilk gününe ulaşmış, hicrî 1442 yılını yaşamaya başlamış olacağız.

Muharrem ayını önemli kılan özelliklerinden biri Hicri takvime göre ilk ay olarak kabul edilmesidir. Hicretin yıldönümü olan bu başlangıcın, milletimize ve İslâm âlemine hayırlar getirmesini ve dünyayı etkisi altına alan koronavirüs sıkıntısından kurtarmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

Hicret, İslam tarihinin en muhteşem hadisesidir. Bunun için Müslümanlar takvimlerinin başlangıcı olarak hicreti kabul etmişlerdir. Hz. Ömer devrinde Müslümanlar için bir takvim belirleme ihtiyacının sonucu olarak takvim oluşturulması ve bu takvimin başlangıç noktası olarak, sevgili Peygamberimizin Mekke'den Medine'ye hicretinin esas alınması, "hicret"e verilen değeri en iyi şekilde ifade eder.

Hicret sözlükte terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek, anlamına gelir. Terim olarak Dini sebeplerle bir yerden diğer bir yere göç etme ve özellikle Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye göç etmesi olayı anlamına gelmektedir.(TDV İslam Ansiklopedisi, “Hicret” md. c. 17, s.458.) 

Hicretin İslam Tarihi açısından önemi çok büyüktür. Çünkü hicret, İslam tarihinde bir dönüm noktasıdır. İslam’ın sabırdan aksiyona geçişi demektir. Ancak, hicrette asıl olan samimiyettir, halis niyettir. Hicretin mayası, Allah’a bağlılık ve sevgili Peygamberimize olan muhabbettir.

Hicret, kötü şartlardan kaçış değil; İslam’ın hükümlerini yaşatacak ve yaşayacak yeni şartların ve mekânların aranışıdır. Elbette hicret, Asr-ı Saadet’te yaşanmış ve bitmiş bir hadise değildir. Bugün de nice gariban, yurdundan ve yuvasından gözyaşları ile ayrılarak yollara düşmekte; kendisine ensarlık yapacak iyilik timsali insanların el uzatmasını beklemektedir.

Hicret; Allah’ın rızası, insanlığın huzur ve barışı için sahip olduğu her şeyden vazgeçen fedakâr ve samimi bir muhacirin, kendisine kucak açan cömert bir ensara kavuşmasıdır. Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde Hicret yapılırken akılda tutulması gereken en önemli husususun niyet olduğuna şu şekilde işaret buyurmaktadır.

“Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah’a ve Resûlü’ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah’a ve Resûlü’ne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir. (Riyazü’s-Salihin Hadis No:1.)     

Hicretin temel amacı mutlaka Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Bu önemli husus Kuran-ı Kerimde ise şöyle ifade edilmektedir.

“Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de. Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Nisa, 4/100.)      

Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz, karşılaştığı sıkıntıları gidermek için Allah rızası doğrultusunda hicret edenler övülmüştür.

“İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Bakara, 2/218.)    

“…Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.” (Al-i İmran, 3/195.)

Günümüzde de ister maddi ister manevi olsun yaşanılan güçlüklerden dolayı yerlerinden ayrılan başka yerlere göç etmiş kardeşlerimiz vardır. Bizlere düşen ise, hicretin yıldönümünde bu gerçeği bir defa daha hatırlayarak zulmün ve adaletsizliğin sona ermesi için gayret göstermektir.

Bu nedenle yaşantımızı Cenâb-ı Hakk’ın istekleri doğrultusunda bir hayat olarak sürdürebilmemiz, hatalarımızdan, yanlışlıklarımızdan, isyanlarımızdan ve günahlarımızdan iyiliklere, doğruluklara, itaate ve sevaba doğru yol alabilmemiz mutlaka hem dünyamızın hem de ahiret hayatımızın hayırlara ulaşmasına vesile olacaktır.

Yazımızı Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in bir hadisi ile bitirelim. “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kişidir. Muhacir ise, Allah’ın yasaklarını terk eden kimsedir.”(Buhârî, Îmân, 4.) Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.