Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.60
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2494.1
  • BIST
    9508.76
  • BTC
    65093.39$

Helâl Olanı Almak Haramdan Kaçınmak

31 Mayıs 2020, Pazar 23:04

Yüce dinimiz İslâm; madde ile mânâ, ruh ile beden, dünya ile ahiret arasında son derece hassas dengeler koymuştur. Bu ölçülere uyarak çalışanlar, dünya ve ahiret mutluluğuna ererler. Yüce Allah, emeği müstakil bir değer olarak kabul etmiş, emeğin hem maddî hem de manevî karşılığının olduğunu, bir ayetinde, "İnsan, yalnız çalıştığının karşılığını alır"(Necm Sûresi, 53/39) buyurmuştur.

Cenâb-ı Hak insanı, yaratılmışların en şereflisi olarak var etmiş ve ona, bu dünyada sınırlı bir ömür vermiştir. O, bu sınırlı ömrün her anından, hesaba çekilecektir. Lâkin, “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır.”(Bakara, 2/286.) ayetlerinde, hiçbir emek ve çalışmanın gerek dünyada, gerekse ahirette karşılıksız bırakılmayacağı açıkça vurgulanmaktadır.

Dünya nimetler deryasıdır. Bu nimetleri elde etmesi için mutlaka çalışması şarttır. Bunun için insanın, ömrünü ve zamanını çok iyi değerlendirmesi gerekir. Çalışan insan: Çalışarak, kazanarak, zekâtını, vergisini vererek devletine ve milletine karşı görevlerini eksiksiz bir şekilde yerine getirmiş olur.

Bir Müslüman her konuda olduğu gibi, çalışma konusunda da dünyasını ve ahiretini birlikte düşünmelidir. Çünkü, varlıkların en şereflisi olan insanoğlunun dünyaya geliş maksadı, Yüce Rabbine kulluk etmek ve hem dünyası, hem de ahireti için çalışmaktır. Rezzâk olan Rabbimiz, yediğimiz her lokmayı, içtiğimiz her yudumu, havayı, ekmeği, suyu bizlere lütfedendir. O, sonsuz ikram sahibidir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)bu hususu şöyle dile getirmiştir: “Hiç kimse Allah’ın kendisine takdir ettiğini elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Helâl olanı alın, haramdan kaçının.”(İbn Mâce, Ticâret, 2.)

Her konuda olduğu gibi, çalışma hususunda da bizler için en güzel örnek olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), bizzat çalışmış ve bunu herkese tavsiye etmiştir. Bunu, Hz. Peygamber, gerek cemiyet hayatında ve gerek şahsî ve ailevi hayatında örnekleriyle ortaya koymuştur.

El emeğine son derece önem veren Hz. Peygamber (s.a.v.), bu konuda herkesin dikkatli olması gerektiğini vurgulayarak; "Hiç kimse elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir”(Buhari Buyu 15.) buyurmuştur.

 

Zengin bir adam ölümden ve kabirde yalnız kalmaktan çok korkuyormuş. "Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle birlikte geçirirse servetimin yarısını ona bağışlayacağım" diye vasiyet etmiş. Adam ölünce vasiyeti üzerine "Kim onunla birlikte kabre girmek ister?" diye soruşturmuşlar. Kimse çıkmamış.
Nihayet bir hamal: "Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam zengin olurum." diye düşünerek kabul etmiş.
Vefat eden zengin ile birlikte defnetmişler. Sorgu sual melekleri gelmiş. Bakmışlar kabirde bir ölü, bir canlı var. "Nasıl olsa bu ölü elimizde... Biz şu canlı olandan başlayalım" demişler ve hamalı sorgulamaya başlamışlar.
"O ip kimin? Nereden aldın? Niye aldın? Nasıl aldın? Nerelerde kullandın? Kazancını nerelerde harcadın?" Sabaha kadar sorgu sual devam etmiş, adamın hesabı bitmemiş. Sabahleyin kabirden çıkmış. "Tamam, servetin yarısı senin" demişler.
"Aman" demiş hamal "İstemem, kalsın.. Ben, sabaha kadar bir ipin hesabını veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm?"
"Kıssadan Hisse: Helâl ve doğru işlerde kullanılan her nimet karşılığında zikir, fikir ve şükür ister ki bu da sahibini kurtuluşa götürür. Ama haram mal ise sahibine dünya ve ahirette belâ üstüne belâ getirir.
Mümin olarak bize düşen, rızık elde etmek için helâl yollarla çalışmak, temiz ve nezih olan kazancın peşinde koşmaktır.                                                                         

Yazımı, müminleri tarif eden şu ayet-i kerime ile bitiriyorum: “Onlar, ne ticaret, ne de alışverişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, gözlerin ve gönüllerin dehşetle sarsılacağı bir günden korkarlar.”(Nûr, 24/37.) Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.