Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    35.11
  • ALTIN
    2326.3
  • BIST
    9117.07
  • BTC
    70104.96$

HEDİYE ? RÜŞVET

26 Ağustos 2017, Cumartesi 08:18

Ey Seyranî var mı sözün hatası?

Bulunmaz dünyanın elbet ötesi

Ermeni’nin, Rum’un yağlı kesesi

Kaypak Müslüman’ı dinden çıkarır

Seyranî

Hiçbir maddi menfaat ve maksat gözetmeden, kişile­rin birbirlerine karşı olan sevgi ve muhabbeti gereği, ver­dikleri metalara hediye, bunun zıddı olan, bir menfaat, bir beklenti gereği verilenlere de rüşvet denir. İslâm’da birincisi, yani he­diyeleşme tavsiye edilmiştir, ikincisi ise haram kılınmıştır. Peygam­berler hediye almışlar, ama zekât, sadaka, rüşvet al­mamışlardır. Peygamberi­miz bu hususta öyle kesin emirler serdetmiştir ki, muttaki ve mütedeyyin Müslümanlar; rüşvet kokusu olabilir düşün­cesiyle hediye bile almaktan imtina et­mişlerdir.

"Rüşveti veren de, alan da ateşte­dir.”([1]); "Rüşvet alana da, verene de, ikisi arasında aracılık yapana da Allah lânet etti.”([2]) “ama ahir zaman yakla­şınca rüşvete hediye dene­cek ve alan-veren çoğalacak” Şu misal ne ka­dar ibretli:

Sultan Abdülaziz döneminde iki defa Şeyhülislâm olan Hasan Fehmi Efendiye birisi değerli bir at hediye eder. Fakat ertesi günü hoca efendinin azledildiğini du­yan hediye sahibi; “atımı geri göndersin” diye haber gön­derir. Her halde buna hediye denemez. Hoca efendinin ikbal günleri devam etseydi, kim bilir ne faturalar kesile­cekti?([3])

Gerçekten Allah Resülünün sözleri tecelli etmiş ve gay­rimüslimlerden zi­yade Müslümanlar arasında rüşvet yaygın hale gelmiştir. ABD de hediye sınırı 100 dolardır. Bundan pahalı bir şey alan, rüşvet almış sayılıyor. Bizde böyle bir sı­nır yok. Balık baştan kokar sözünü teyit eden Milliyet       Gaze­tesinin şu haberine bakalım: “Demirel 1995 yılı içinde değeri 100 milyarı geçen 258 tabancayı, Çiller ise 48 tabancayı he­diye ettiler.”([4]) Prof. Aydın Taneri; “Türk Devlet Geleneği” isimli değerli kitabında eski Türk devletlerinden bir­çoğunu, hatta Osmanlıyı bile rüşvet belâsının yıktığını zikreder.([5])  

Koca Ragıp paşa Sadrazam iken, cemiyette rüşvetle il­gili çok söz dolaş­tığı için, kabine arkadaşlarına rüşvet alma­dıklarına dair yemin ettirir. Bu arada Paşa’nın mai­yetinde bulunan Haşmete de yemin teklif eder o; “Haşmetmeab bana beş dakika müsaade et, paşa hazret­leri çatlayıp ölmezlerse (yalan yere yemin ettikleri için) bende yemin edeyim” de­miş.([6]) Son dönemlerdeki dejene­rasyon sebebiyle bu yeminle­rin bile fayda vermediğini, “olmazsa rüşveti alanlara değil de, veren halka vermeyin diye yemin ettirelim”  diyen Eşref iğneli bir dille şöyle dile getiriyor:

Mansıp erbâbı yemininde sebât eylemiyor,

Âh, şu hâinlere bilmem ki daha nettirelim?

Rüşvet itâsını men etmeğe memûrîne,

Bâri efrâd-ı ahâliye yemin ettirelim.

“Mevki ve makam sahipleri; “rüşvet almayacağız” diye yaptıkları yemine sadık kalmıyorlar, bu hainlere başka ne yapılabilir? Amirlere, memurlara rüş­vet vermeyin diye bari ahaliye (millete) yemin ettirelim”

Sultan ll. Mahmut sık sık Yenikapı Mevlevi hanesine gelir müritlere he­diyeler dağıtırmış. Şeyhine; “bir isteğin var mı?” diye sormuş “var” demiş. “Nedir?” deyince Şeyh;  “bir daha buraya gelme” demiş. Padişah; “beni kovuyor mu­sun?” deyince; “hayır ama buraya sultan olarak gelme Mahmut efendi olarak gel...  Dervişlerin kalbini ikram­larla Allah'tan çelme…” demiş.

Temel askerde, teskere yaklaşmış, can ciğer arkadaş ol­duğu bir tertibi ile hayaller kurmaya başlamışlar ve birbirle­rini ziyaret edeceklerine dair ahitler, yeminler etmişler, sıra adres tarifine gelince temel; “Tonya’ya geleceksün, paluk pazarunu bulacaksun, az ilerde hamsi sokak var, orada at­maca apartumanı var onun üçüncü katına çıkıp zile dirse­ğinle basacaksun, haçan ben ordayum” deyince beriki; “iyi de neye dirseğimle basayım, elim durur­ken?” deyince temel hiddetle; “ha uşağum eşek değilsin ya, ellerin hediye paket­leri ile dolu olmayacakmu?” demiş.

Fakat maddi bir menfaat ve maksat gözetmeden, va­ta­nına, milletine, devletine hakiki hediye zevkini tattıran in­sanlarda olmuş. Konya’da İzzet Ko­yunoğlu isimli bir zat, kendisi Devlet Demiryollarında görevli birisi, bir ömür boyu antik eserler toplamış, ABD’liler oluşturduğu müzeye 3 mil­yon dolar teklif etmişler ama o; “ben bu mü­zeyi devletimin bana verdiği maaşla topla­dım, dolayısıyla onu devletime ve hemşerilerime hediye edeceğim demiş, ger­çekten Konya Be­lediyesine hediye etmiştir.”([7])

Abdülhamid’in Selanik Valiliği yapmış sonradan ve­zir olmuş Hasan Fehmi Paşa                Selanik-Dedeağaç demiryolu ya­pımı için Avusturyalılar 50 bin altın rüşvet teklif et­mişler reddetmiş ve bazı sohbet esnasında “50 bin altına kadar na­musluyum ama ötesini bilemem” dermiş.([8])

Dipnotlar:

1- Tirmizî, Ahkâm 9 (1336); Ebu Dâvud Akdiye 4 (3580).

2- Tirmizî, Ahkâm 9 (1336); Ebu Dâvud Akdiye 4 (3580).

3- A. Ragıp Akyavaş, “Derken Eendim-1”, TDV Yay. An­kara 2007, s. 162.

4- Tabii ki, o günkü para değeri ile. Milliyet, 01.08.1995.

5- Aydın Taneri, a. g. e.  s. 35.

6- İskender Pala, “Tavan Arası”, Kapı Yay. İst. 2008,  s. 101.

7- Refi Cevad Ulunay, a. g. e.  s. 219.

8- A. Ragıp Akyavaş, “Çalar Saat-2” TDV Yay. Ank. 2010. s. 224.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.