Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    34.75
  • ALTIN
    2491.6
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    63411.15$

Hayırlı Aile Reisi Olmak

15 Mayıs 2017, Pazartesi 07:37

Sağlıklı bir toplumu meydana getiren en önemli faktörlerin başında aile gelir. Aile de huzur ve mutluluğu temin etmek, istikrarı sağlamak karı ve koca her iki eşlerin dikkat etmeleri gereken geçim kanunlarının ilk maddelerindendir.

Allah’ın üstün bir yaratığı olan insan, tek başına değil, toplum halinde yaşar. İnsan sevgisinin kaynağı da ailedir. Bir toplulukta aile ne kadar sağlam olursa o aileden meydana gelen toplum o nispette sağlam olmuş olur. İnsanın içinde yaşadığı toplumun en küçüğü hiç şüphe yok ki ailedir.

Aileyi meydana getiren eşlerin birbirlerinden esirgememeleri gereken en önemli iki hususiyet saygı ve sevgidir. Bizleri bizden daha iyi bilen yüce yaratıcımız yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimde: “Kaynaşmanız için size kendi (cinsi) nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” buyurmaktadır.(Rum Suresi, 21.)

Ayetten anlaşılan, eşler arasında oluşan sevgi ve merhamet, Allah’ın bir lütfudur. Bu muhabbeti yüce Mevlâmız yaratıyor. Binaenaleyh, iki gönlü kavuşturan ve kaynaştıran yüce Allah’tır.

Bizlere, yaşantımızda ki her mevzuu da en güzel örnek olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.): “Sizin en hayırlınız ailesine en hayırlı olanınızdır. Ben aileme karşı sizin en hayırlı olanınızım.” buyurmuştur.

Evet, her şeyde olduğu gibi, aile hayatında da örnek alacağımız Peygamberimiz (s.a.v.)’dir. O, eşleri ile gayet iyi geçinir, onların sıkıntı veren bazı davranışlarına tahammül ederdi. Bir gün Hz. Aişe (r.a.) bir şeye darılarak Peygamberimiz (s.a.v.)’e yüksek sesle konuşuyordu.

Bu sırada Hz. Ebu Bekir (r.a.) gelmiş, kızını azarlamak istemiş ama Peygamberimiz (s.a.v.) buna engel olmuştu. Bunu üzerine Hz. Ebu Bekir (r.a.) kalkmış gitmiş, bir süre sonra tekrar geldiğinde karı-kocanın barıştıklarını görmüş ve: “Az önce kavganıza şahit olduk, şimdi de barıştığınıza şahit olalım.” dedi.

“İman eden bir erkek, iman etmiş bir kadına (onda hoşlanmayacağı bir huydan dolayı) kızmasın. Çünkü onun bir huyundan hoşlanmıyorsa diğer huyundan hoşlanabilir.” derken Peygamberimiz (s.a.v.) bu hadis-i şerifte kocayı uyarırken, eşindeki hoşlanmadığı bir huyu sebebiyle yuvayı sarsacak hatta dağılmasına sebep olacak tavırlardan sakınılmasını söylüyor.

Elbette bu kadın için de geçerlidir. O da aile kurumunun tehlikeye düşmesine meydan verecek söz ve davranışlardan kaçınmalıdır.

Sevgili Önderimiz(s.a.v.); kocaları ile uyum içinde olan kadınları müjdelemiş ve şöyle buyurmuştur: “Kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, iffetini korur ve kocasına saygı gösterirse kendisine: “Hangi kapısından istersen cennete gir.” denir.”

Hiçbir menfaat gözetmeden, sadece Allah’ı rızasını kazanmak için birbirlerini seven insanların, Cenâb-ı Hakk’ın lütfu ve ihsanı ile birbirlerine bağlandıklarını ve muhabbete gark olduklarını müşahade etmekteyiz.

Kutsal bir çatı olan aile, Mevlâ’nın tesis ettiği ve sürekliliğini istediği bir yuvanın dağılmasından arşın titrediği bir birlikteliktir.

“Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır.”

Kadında aranan bir özellik de güler yüzlü, itaatkâr olmasıdır. Kocasına güler yüz gösterip itaat eden bir kadın, bu hareketiyle yuvanın huzurunu temin eder. Hazret-i Ali (r.a.): “Güler yüzlü olmak, kalpleri birbirin bağlayan bir bağdır.” buyurmuştur.

Hükümdarın biri pek çok cariyesi, hizmetçisi olmasına ve içlerinde pek güzeller de bulunmasına rağmen, siyah bir cariyeye daha fazla ilgi gösterirdi. Diğerlerinin bunu çekemediğini fark eden hükümdar, bir gün kendilerine, üzeri mücevheratla süslü birer kristal bardak verdi.

Manevi değeri yanında maddi kıymeti pek yüksek olan bardakları ellerinde tutan cariyeler, hayranlıkla bakarlarken hükümdar: “Herkes elindeki bardağı yere vurup kırsın!” emrini verdi.

Güzel cariyeler hediyelerini bağırlarına basarak: “Efendimizin bu kadar değerli bir hediyesini nasıl kırabiliriz?” dediler. Siyahî cariye ise hükümdarın emrini, hiç tereddüt etmeden ve vakit kaybetmeden yerine getirdi. Bardak yere çarpılmış ve paramparça olmuştu. Hükümdar siyah cariyeye sordu:

“Diğer cariyelerim bu kadar kıymetli bardağı kırmadık halde sen neden kırdın?” Siyah cariyenin verdiği cevap şöyleydi: “Bana efendimin kalbi lâzım, bardağın ne kıymeti olabilir? Yeter ki onun kalbi kırılmasın!” Hükümdar bu cevapla diğerlerine gerekli dersi vermiş bulunuyordu.

Aile, kutsal bir çatıdır. Aileler de bir araya gelerek toplumları meydana getirir. Sağlıklı nesiller bu yuvada yetişir.  Çocuk, yaratılışla ilgili gelişmesini de ahlâk terbiyesini de önce buradan alır. Bunun içindir ki dinimiz aileye büyük önem vermiştir.

Bir gün Efendimiz (s.a.v.)’i dinleyen Sahabe-i Kiram, şunları işittiler. Buyurdu ki: “Hayırlı aile reisi olunuz!” Dediler ki: “Ya Rasülüllah! Hayırlı aile reisi nasıl olur? Şöyle buyurdu: “Siz eve gelince hanım seviniyor, çocuklar koşarak sizi karşılıyorsa, hayırlı aile reisisiniz. Şayet siz kapıdan girerken sinirleri geriliyor, “Yine geliyor” diye söyleniyorsa, çocuklar da köşe bucak kaçıyor, sizden uzaklaşma ihtiyacı duyuyorlarsa bilin ki hayırlı aile reisi olamamışsınız.”

Hanımlar için de şöyle buyurdu: “Siz de hayırlı hanım olunuz evinizde.” Dediler ki: “Hayırlı hanım nasıl olunur?” Şöyle buyurdu: “Hayırlı hanım, kocası yüzüne bakınca huzur duyar, rahatlık hisseder.” “Hayırsız hanım nasıl olur?” “Kocası yüzüne bakınca huzuru kaçar, evinden uzaklaşma hissi duyar.”    

Mevlâm rızasına uygun kul olmayı nasip etsin.

Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.