Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    35.03
  • ALTIN
    2424.3
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64195$

Hava Temizliği (2)

21 Ekim 2019, Pazartesi 08:50

Hz. Peygamber savaşa gönderdiği ordularına: “Teslim olanlara,  ka­dın­lara,  yaşlılara,  ço­cuklara ve ağaçlara do­kunmayın”(1) diyerek her hâl ü kârda konunun ehemmiyetini dile getirmiş­tir.

Ecdadımız Osmanlı’da yeşilin kıymetini en iyi şekilde anla­mış,  “Yaş ke­sen baş keser” sözü darb-ı mesel olmuştur. Fatih: “Ormanlarımdan izin­siz bir ağaç kesenin başını kese­rim” demek suretiyle konuya hassasi­yetini dile ge­tirmiştir. Ayrıca ağaç dikme,  yetiştirme,  koruma,  arzı (dün­yayı) ihya etme hususunda çok güzel örnekler vermişler ve sayısız va­kıf­lar kur­muş­lardır.(2)

Ecdadımızdaki ağaç sevgisine binaen,  uzun ömürlü olan Os­manlı Dev­leti de, takriben 1000 sene yaşayan Çınarla sem­bolize edilmiştir. Şair şöyle de­miştir:

Hey gidi koca çınar çözülse de dillerin

Duysak hikâyesini kaybolan nesillerin      

Dünyanın en mutena ve müstesna yerlerinden olması sebe­biyle “Cen­net Vatan” diye ad­landırılan güzel Yurdumuzun gü­nümüzdeki ha­lini düşü­nüp de ağlamamak mümkün değil. Tarihi eserlerde her tarafı yemye­şil olan Ana­dolu’nun bugün,  2050 yı­lında maalesef çöl ola­cağın­dan bah­sedilmek­tedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ve bazı eserlerde: “Konya’da bir sincap ağaca çıksa,  Van’a kadar atlayarak gidebilir,  Urfa ile Halep ara­sında başı­mıza güneş değmeden yani ağaçların gölge­sinden giderek yol­culuk yap­tık…”(3) gibi cümleler geçmektedir. Buraların bugünkü hali ise herkesçe ma­lum.

Yenileri dikilip yetiştirilmediği gibi,  Sadece İstanbul’un bir günlük kâğıt ihtiyacının kar­şılanması için 16 bin ağacın kesilmesi gerektiği hesap edilir­ken,(4) yine sadece İstanbul’un bir yılbaşında 5 bin çam fidanının kesi­lip heder edildiğini yetkililer bildirmektedir.(5)

İki günde 83 yerde yangın­lar çıkara­rak(6) kanunların boşlukla­rından da faydalanıp kendile­rine tarla açan hainler de ek­sik değildir. Çanakkale Gökçeada da üç yerden ormanı ateşe veren Recep Acar yakalanınca sebebi soruldu “canım sıkıldı yaktım” de­miştir.(7)

Dünyanın en büyük ormanları Rusya’da olmasına rağmen, bir kamçı sapı yapmak için kesilen bir ağacın bile hesabının so­ruldu­ğunu, ce­zasının ne kadar ağır oldu­ğunu savaş yıllarında cep­heden cepheye koşan bir yedek subayımız hatırala­rında dile getirmiştir.(8)

Halbuki ecdadımız ağacın kıymetini darbı mesel haline getir­diği şu cümle ile; “Ağaç yuvamızın eşiği,  yavrumuzun be­şiği,  soframızın kaşığı,  mevtamızın ta­butu,  ocağı­mızın yakıtıdır.” İfade etmiş ve ağaçla ilgili bin­lerce vakıflar kur­muşlardır.(9)

Ağaç aynı zamanda havayı temizleyen,  erozyonu önleyen,  ik­limi gü­zelleştiren,  gözü ve gönlü dinlendiren ve ekonomi­mize çok katkıda bulu­nan bir güzelliktir.

Osmanlı; savaşın olmadığı kış mevsiminde askerleri boş durdurmaz, ağaç diktirir, köprü, çeşme gibi sosyal eserlerin yapımı ve tamiri ile meş­gul eder­miş.(10) Ağaçları kesmemek için evlerin ve yolların planları değiştiri­lirmiş.(11) Ev yapıla­cak yerde bile olsa ağaçların kesilmesine müsa­ade edilmez­miş.(12)

Ecdadın bu tavsiyelere ne derece uyduğu ve konuya karşı hassasiyetini de Fransız Comt de Bonneval’den okuyalım: “Osmanlı ülkesinde; verimsiz ağaçların sıcaktan ku­rumasına meydan vermemek üzere her, gün sulanmaları için işçilere para vakıf edecek kadar çılgın Türkler bile gör­mek mümkün­dür.”(13)

Biz Asya’nın bozkırlarını, Anadolu’nun yeşili için terk-i diyar etmiş­tik ama son zamanlardaki bilinçsiz tutumumuz yüzünden Anadolu’da bozkır haline geldi maalesef.

Eğer tedbir alınmazsa, cennet vatan dediğimiz güzel yur­dumuz çöl ola­cak. Gezdiğimiz yerlerde dikkat edersek her köyün, her yerleşim biri­minin kabristanında ulu ağaçlar ol­duğu halde etraf ağaçsızdır. Aslında her taraf öy­leydi, ama bilinçsiz insanlarımız yerine yenisini dikmeden kese kese o hale getirdiler, ama “günahtır, gece korkuturlar, ölüler rü­yamıza girer” gibi dü­şüncelerle kabirdekileri kesemediler, fark bu.

Bizans ordusunun Müslümanlar üzerine yürüyeceği haberi alınmıştı. Peygamber Efendimiz bu ihtimale binaen savunma değil, taarruz savaşı yap­mak için bugün Suudi Arabistan top­raklarının kuzeyde en uç bölgesi olan Tebük şehrine kadar gelmiş, Bizans ordusunu bulamamıştır. Bi­zans’ın böyle bir hazırlık ve niyetinin olmadığı da duyulunca, Hz. Pey­gamber geri dönüş emri vermiştir. Hz. Cabir’in devesi ölmüş o sı­cakta yaya yürümekte­dir.  Resûl-i Ekrem Cabir’e: “arkama bin der” o hayâ ederek binemez.  Efendimiz ısrar edince bi­ner, Peygamberimiz şöyle bu­yurur: “Ey Cabir gün gelecek şu kup kuru çöl bağlar, bahçeler ziraat tarlaları olacak.” Ali Ulvi Kurucu rahmetli, hatıralarında: “Ben hatırla­rım Tebük’te üç zenginin evinin önünde üç ağaç vardı, başka yeşil namına bir şey yoktu. Bugün Hollanda’ya, Avrupa’ya Tebük’ten gül, çiçek ve tahıl ihraç ediliyor” de­mektedir.(14)

Dipnotlar:

1- Buhârî, Menâkıb-ı ashab 9; Müsned 1/300; Ebû Dâvûd, Cihad 82.

2- İ.H.Dânişmend,“Eski Türk Seciye ve Ahlâkı”Kitabevi Yay.İst.1983,s.185.

3 - Tarih ve Medeniyet Dergisi,  İhlas A. Ş. Yay. sayı, 1,  s. 28.

4 - Milliyet Gazetesi, 12. 12. 1999.

5 - Orman Genel Müdürünün beyanatı,  Milliyet Gazetesi,  12. 12. 1992.

6 - Milliyet Gazetesi,  07. 04. 2000.

7- Milliyet Gazetesi, 28. 08. 2001.

8 - Faik Tonguç “Bir Yedek Subayın Anıları”,İş Bankası Yay.İst. 2006,s.306.

9 - İsmail Hâmi Dânişmend, a. g. e. c. 2, s. 253.

10 - Ricaut, (V. Mehmed dönemi İngiliz Elçisinin kâtibi) “Türklerin Siyasi

Düsturları” M. Reşat Uzmen, Tercüman 1001 Temel Eser, s.297.

11- La Baronne Durand De Fontmagne, “Kırım Harbi Sonrasında İstanbul”,

Tercüman  1001 Temel Eser, 1977 s. 261.

12- 1876 yılında İstanbul’da bulunmuş olan Elizabet Caraven Mostar Dergisi,

Mayıs 2008, sayı 391. s. 45; La Corbusier (1915),  Mustafa Armağan,

“Osmanlının Kayıp Atlası”, Da Yay. 2005, İst. s.184.

13- Osman Nûri Topbaş, “Vakıf İnfak Hizmet” Erkam Yay. İst. 2002. s. 29.             

14- M.E.Düzdağ, “Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar-3”, Kaynak Yay.2007,İst.s.407.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.