Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.39
  • EURO
    35.06
  • ALTIN
    2326.7
  • BIST
    9138.94
  • BTC
    70086.72$

“HATIRLAYABİLMEK YAŞADIĞINI HİSSETMEKTİR, UNUTMAKSA SANKİ BİR ÖLÜM.”

22 Aralık 2021, Çarşamba 09:14

Uzun zamandır farkındayım, sanki bir değişim aşamasındayım. Belki istemediğim, belki de içimde var olanların dışa yansımasıyla, yazılarım da, davranış şekillerim de değişmeye başladı. Belki çok iyi oldu diyeceğim ama an’ım an’ıma uymamaya başladı. Kaybettiklerime, kazançlarım diye üzülmezken, tekrar buluşma, tekrar görüşme isteğim doğdu. Bu kopuşlardan sonra gelen bir rahatsızlık veya bir ihtiyaç değildi. Bu sadece görmek, bilmek ve bilinmeden doğan, var oluşun, paylaşımı tekrar canlandırma ve kopuşu yok etme isteğiydi ama anladım ki, bu duygu ve düşünceler anlamını yitirmiş, anlamsız ve garip bir duygu haline gelmiş.

“Neden?” diye kendime sordum. “Neden kendi kabuğuna çekilmişken, neden böyle bir duygu içine girdim, içimde ölenleri tekrar diriltme ihtiyacım mı vardı?” diye. Yoktu aslında ama tekrar bir dönüşüm isteğidir belki. Yani ihtiyaçtan doğan bir istek değildi. Almadan vermekti sadece, “vefa” dedim, ama kime ve niye diye düşünmeden. Belki de bir hatırlamaktı, sadece hatırlamak, hatırlamaya ne kadar ihtiyacım varsa artık.

Aslında “hatırlayabilmek, yaşadığını hissetmektir, unutmaksa sanki bir ölüm, içindekilerin ya da senin.” Keşke unutsam, geride kalan ne varsa ama anlaşılan o ki, hayatımda var olmayan kişi ya da kişiler, hala belleğimde yer etmeye devam ediyor ve ben de hala yaşıyorum.

Tuhaftır, unutamayınca, o insanların ne olup ne olmadığını bildiğin halde bilinçaltının bir yerlerinde seni sürekli yoklayıp kafanı meşgul etmesi. Çünkü, hatırladıkça onların varlıklarının devam edişleri, işte bu beni yaralıyor olsa da bir yanım “yaşadığını hisset” diyor, bir yanım da, “öl, ölemiyorsan da unut kurtul” diyor.

Aslında ben onların dışlarının süsü kadar, içlerinin karanlığını da biliyorum ve yüreklerinden geçenleri de, ama ne kadarını yansıttıklarını, ne kadarını maskelediklerini de tam anlamıyla anlayamıyorum. Aldatmalar, yalanlar, hepsi, ama hepsi apaçık ortadayken düşüncelerine, sahte sevgilerine geçirdikleri maskeleri. Görünüşte hemen hepsi düşünceli, duygusal ama derinliklerini görenler bilirdi ki, onlarda ihanet vardı, ego vardı, ayrımcılık vardı ve sahtelik bataklığına batmışlardı.

Bir zaman sonra, bu yaşadıkları ve sahtelikler, insana acı vermeye başlıyor. Sonra, bunu sorgulamaya, "İnsanların hepsi böyle mi?" diye düşünmeye başlıyor ve kendini koruma altına alıyor insan.

Tuhaftır insanoğlu!

Anladım ki; ne kadar birbirlerini iyi anladıklarını zannedip, birlikte vakit geçirseler de, aslında birbirlerinden hem çok uzak hem de çok yakınlar. Böyle bir yakınlık ve uzaklık kavramı ortaya çıkınca, ne biri diğerinden, ne de diğeri ötekinden haberli. Yan yana ama farklı ufuklarda, birbirinden uzak, duygusuzluğun birbirine karıştığı, söze dökülemeyen matem havasında, keder karmaşasıyla beraberliğin gereksizliğini gösteren hayatlar yaşıyorlar.

Biliyorum belki de hayatımın son anlarına yaklaştım ki, insanların gerçek yüzlerini görüyorum, ama söylemek istemediklerimi de söyleyemiyorum. Kimseyi yargılamıyorum, sorgulamıyorum, haddime de değil, çünkü insanların hayatı ve düşüncelerine karşı saygım, dostluğa dair bir inancım vardı, ama bir kere daha yanıldığımı gördüm. Hem de en acısı, kendimden yanılmışım. Dışarıdan ne kadar sağlam görünsem de, içimi kanatan çelişkilerle dolu fırtınaların ve ikilemlerin hala var olduğunu hissettim. Aslında eğrisiyle doğrusuyla bir yaşanmışlık vardır, böyle bitmemeli düşüncesi de hâkimdir, ama kimse, senin duygun ve özlemin kadar değil, kimse senin gibi kaybedilmiş duyguların, yitik hazinelerin peşinde değil.

Aslında bütün bu duygu ve düşüncelerim, toplamaya çalıştığım geçmişteki duygularımın bölük pörçük puzzle parçalarıydı. Anlaşılan bu dağınık puzzle parçaları, ben öldüğümde benim için ortadan kalkacaktı. Belki bu parçaları biri toplayacak, ama bu asla ben olmayacağım.

Ölmek elimizde değil madem, uyuyalım o zaman, insan uyuyunca yarı ölü oluyor ya, biz de en azından uyuyunca unutmuş oluruz, sabaha Allah Kerim.

Dargın mıyım? Asla, kimseye dargın değilim.  

Kırgın mıyım? Belki, ama bunları defalarca bana yaşatmalarına izin verdiğim için sadece kendime.

Yorgun muyum? Evet, istemesem de unuttuklarımı tekrar hatırlamaktan, tekrar eskiyi yaşama duygusunun canlanmasından, yorgunum.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.