Konya
18 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.79
  • ALTIN
    2491.9
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    63382.68$

HASTALIK

22 Ocak 2017, Pazar 10:28
 

Ecel büke belimiz

Söyletmeye dilimizi

Hasta iken halimizi

Soranlara selâm olsun

                    Yunus

                                                                                       

Hastalık; Allah’ın verdiği hesapsız nimetlerini en iyi ha­tırlatan bir nimet­tir. İçimizdeki dert ve marazları bize haber veren, doktora gitmemizi, tedavi olmamızı, tedbir alma­mızı…hatırlatan hastalıklarımızdır. Onlar bizi ikaz et­meseler, bir anda ölüvermemiz lâzım, onun için hasta­lıklarımız bile nimettir, ulema da bu kanaattedir.([1]) 

Bu sebeple Hz. Hüseyin dertlerinden çok şikâyet eden­lere, yakınanlara şöyle seslenir: “Hastalıklarından mahlûkata şikâyeti kes. Merhametliyi (Al­lah’ı), merha­metsize (insan­lara)  şikâyet etme.” Hz. Mevlânâ olaya bir başka zaviyeden bakıyor ve şöyle diyor:

“Manda gibi bütün gece uyumasın diye Allah, bana lü­tuf ve kereminden dertler ihsan etti.” (6209)

Ayrıca hastalıklar ölümü ve sahip olduğumuz envâi çeşit nimeti unuttur­mayan dostlarımız olması gerekir. Kanuni’nin dillere destan olan şu beyti gerçeğin ta kendi­sini haykırıyor:

 

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihanda bir nefesse sıhhat gibi

 

Genelde hastalık hissedilir, sağlık hissedilmez. Hasta ol­duğumuz zaman Rabbimiz hiç aklımızdan çıkmaz, dua, yaka­rış, ibadet, tespih, tehlil, vaat, adak… gırla gider, ama iyi olunca yine dünya meşgalesine dalar, bu manevi atmosferden uzaklaşıveririz. Osmanlı son dönem hanım şairlerinden Fıtnat Hanım’da Kanuniyi teyid ediyor ve şöyle diyor:

 

Bilmedik zevk i visâlin çekmeyince firkatin

Olmayınca hasta kadrin bilmez âdem sıhhatin

 

Zamanının meşhur doktorlarından Aziz Paşa, o dö­nemin Tıp Fakültesi olan “Tıbbiyei Şâhâne”sinde hocadır. Bir imti­handa talebeye sorar: “hastayı terletmen gerekti­ğinde ne ya­parsın?”, talebe çok değişik usüller, metotlar uygulamalar söyler ama; talebe ne söylediyse hoca tatmin olmuyor ve de­vamlı; “daha ne yapsın? daha ne yaparsa?” deyip duruyor, talebenin canı sıkılmış; “hocam bu metot­ların hiçbirisi fayda etmez, hastayı terletemezsem, karşı­nıza getirir imtihan ettiri­rim” demiş! 

Hz. Mevlânâ, tahminle yakıştırmalarla iş yapanla­rın ne gibi hatalara dü­şüp, ne büyük potlar kırabile­ceklerine misal verir.([2])

İyi kalpli ama kulakları duymayan birine, genç kom­şusu­nun çok hasta ol­duğunu haber verirler. Sağır ihtiyar, komşusunu ziya­ret etmek ister ama duy­madığı için nasıl an­laşacakları husu­sunda endişelenir. Ama kendi ken­dine: “Onun dudaklarının kımıldamasına göre bende bir şeyler söyler, yakıştırırım olur biter. Ben ona nasılsın deyince o, iyiyim yahut rahatım diye­cektir ben de; İyi iyi, elhamdülillah derim. Ben ne yiyip ne içersin derim, o da her halde şerbet veya mercimek çorbası diyecektir. Ben; sıhhatler afiyetler ol­sun, he­kimlerden kim gelip muayene eder derim, o da her halde filan kişi der. Ben, mademki o geliyorsa, işin yo­lunda demektir, çünkü o iyi bir doktor­dur derim.” Adam kendi kendine böyle bir kurgu yapıp hastanın evine ziyarete gider.

Hastaya “nasılsın?” diye sorar, o; “ölüyorum” deyince, “iyi iyi elham­dülillah” der. Ötekinin canı sıkılır. Sağır; “ne yedin ne içtin?” diye sorar. Canı bir önceki cevaba sıkılan hasta; “zehir” deyince, sağır; “afiyetler olsun” der. “Hekim­lerden kim gelir?” deyince hasta; “Azrail geliyor” der. Sa­ğır; “maşallah maşallah, o geliyorsa işin iş, o çok iyi birisi…” Hastanın canı yerli sıkılır, yüzünü çevirir, sa­ğırda; “bir kom­şumun gönlünü aldım, elham­dülillah, Al­lah ziyare­timi kabul buyursun” diye dua ederek ayrı­lır!

Birkaç tane tıp talebesi yol üzerinde oturmakta olan bi­rini görüp tah­minde bulunmaya başlarlar:

Birisi: “Bu spastik özürlü birisi olduğu için oturu­yor” der. Birisi: “di­lenmek için yol üzerine postu atmış” der. Birisi: “İkinizinki de değil, adam biraz istirahat edeyim” diye oturmuş der…

Adama yaklaştıklarında tahminlerini söylerler ve gerçeği öğrenmek is­terler. Adam: “Hiçbirinizinki değil, sonra size bir nasihat vereyim. Siz siz olun tahminle iş yapıp, akıl yü­rütme­yin. Bakın bende ‘her halde yel­leme’ diye tah­min edip boş bulundum ama, görüyorsu­nuz şimdi yerimden kalkamıyo­rum!” demiş.

 

Dipnotlar:

1- Tahirül Mevlevî, “Mesnevi Şerhi”, Selâm Yay. Konya 1966, c.  2, s. 390.

2- Tahirül Mevlevi, a. g. e. c. 5, beyit no: 1555.

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.